En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Pişmanız diyene aldanmak



CHP’de yaşanan kurultayın ardından sular biraz durulmuş gibi görünüyor. Ancak partinin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun vereceği asıl sınav, önümüzdeki dönemin yakıcı başlıkları üzerinden olacak. İç içe geçmiş haliyle Kürt sorunu, Suriye krizi ve giderek tansiyonu yükselen İran gündemi. Bakalım ana muhalefet partisi bu sorunlar üzerinden neler söyleyecek, Türkiye’nin önüne nasıl bir perspektif getirecek.
Fakat en az bu sorunlar kadar önemli bir diğer sınav, 28 Şubat süreciyle ilgili tartışmalarda CHP’nin nerede duracağı. Darbe sürecinde kimin nerede durduğunu hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. Kimsenin bugünden geriye kendisine hayali pozisyonlar icat etmesine gerek kalmayacak kadar ortada her şey. CHP kadrosunun bir bölümü o günleri gayet iyi hatırlıyor. Gayrı meşru yöntemlerle milletin meşru temsilcileri iktidardan indirilirken, ellerini nasıl ovuşturduklarını da hepimiz biliyoruz.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinden böyle bir gayret ya da samimiyet beklemek mümkün mü? Hayır, tam aksine sanki çok derdiymiş gibi dönemin mağdurları üzerinden AK Parti’yi vurma hesabı yapıyor. İyi güzel de, 28 Şubat darbesi hakkında ne söylüyor? O çarkları işleten asıl güç sahipleriyle olan ilişkilerini bir kenara bırakıp millet adına siyaset yapabilme aşamasına geldi mi? Önder Sav gitti, Ergenekon bitti mi?

Cevap için fazlaca beklemeye gerek kalmadı. Kimsenin savaş baltasını toprağa gömmediğini Altan Tan’a yapılanlarla görmüş olduk bir kez daha.

İskilipli Atıf Hoca ve CHP

Önceki gün TBMM çatısı altında hayli ilginç bir tartışma yaşandı. BDP milletvekili Altan Tan’ın ‘İskilipli Atıf Hoca, mazlum ve mağdur bir Müslümandır. Kemalist diktatörlüğün katlettiği on binlerce insandan sadece biridir” sözleri, önce CHP’yi ardından Oktay Vural’ın MHP’sini ayağa kaldırmaya yetti. Altan Tan’a yönelik öfkeli tepkiler, Türkiye’nin kendi içinde hesaplaşma ve yüzleşme konusunda nerede olduğunun da göstergesi oldu aynı zamanda.

Tuhaf olan şu: 28 Şubat döneminin darbe tezgahtarları, korku tacirleri, adının açıklanması istenmeyen komutan maşaları; tam da çevirdikleri kirli tezgahların üzeri açılmak üzereyken, sanki o kirli işleri yapanlar bir başkasıymış gibi davranıp, yine aynı karanlık dolaplarla milletin önüne çıkıyorlar.

28 Şubat darbesinin medyadaki komuta merkezi, Altan Tan’ın sözleri üzerinden yaptığı haberi, İskilipli Atıf Hoca için ‘Kurtuluş savaşına karşı çıkmıştı’ başlığı ile süslemiş!

Demek ki pişmanız demekle, demek ki modaya uyma kabilinden Umre ziyareti yapmakla, demek ki dünü unutalım geleceğe bakalım sözleriyle bahar filan gelmiyormuş. Aynı paslı giyotin başucumuzda hazır, yeter ki boynunu uzatan olsun!

Dün dünde kalmamış!

Dün bu köşede 28 Şubat’ı tezgahlayan aklın, odakların, güç merkezlerinin hala ayakta olduğunu, hukukun verdiği tüm imkanlarla bunların üzerine gidilmesinin olmazsa olmazlığını anlatmaya çalışmıştım. İşte size örnek; o kirli çarklar nasıl hemen harekete geçiyor, nasıl acımasızca çarpıtıyor ve mahkum ediyor. 15 yıl önce neyse, bugün aynısı.

Demek ki, henüz hesaplaşma, yüzleşme, özür dileme, aynı hataları bir daha tekrarlamama konusunda samimi gayret gibi başlıkların bir anlamı yok. Fırsat bulan, dünü tekrarlamaktan, dünün yanlışını savunmaktan zerre kadar çekinmiyor.

İskilipli Atıf Hoca üzerinden başlayan tartışma göstermiştir ki, CHP’nin ve de Oktay Vural’lı MHP’nin düne dair pişmanlığı yoktur, yakın vadede olacak gibi de görünmemektedir.

Şu halde dün söylediğimizi başka ifadelerle tekrar etmenin vaktidir. 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a kadar millet iradesine ve onun değerlerine el uzatan güçlerle hesaplaşma bitmemiştir, deyim yerindeyse yeni başlıyor.

star

Bu yazı 1,541 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    142,451 µs