Bilal Kemikli
0 0 0000
Zemheride Tire'de bahar
-Necdet’e, Nesrin’e, Şamil’e ve diğer İzmirli dostlara-
Eskiler zemheri, derler; kışın tam ortası. Sömestr tatili… Güya tatil. Derse ara veriyorsunuz, ama başka görevler de var. Bir doktora tez savunması için Dokuz Eylül Üniversitesi’ne davetliyim.
Kışın ortasında İzmir’e gidilir mi? Gidilir. Ama Tire’ye, Birgi’ye ve eğer zaman kalırsa Seferhisar’a uğramak şartıyla. Olur, diyor İzmir’deki dostumuz, birlikte Tire’ye de gideriz.
Tire’yi seviyorum. Tıpkı Birgi’yi ve Seferhisar’ı sevdiğim gibi… Belki onlardan daha çok Tire’yi seviyorum. Neden? Bu nedene çok farklı açılardan cevap verebilirim, fakat en temelini söyleyeyim: Tireli merhum Lütfi Filiz’in Noktanın Sonsuzluğu kitapları gönlümüzdeki Tire sevgisinin en önemli kaynağıdır.
Lütfi Filiz Tire’ye sevdalı… Onu okudukça, bir şehir ancak bu kadar sevilir, diyorsunuz. Ve siz de Tire’yi, daha henüz oraya varmadan seviyorsunuz.
Ve bu sevgiyle bir sabah, İzmir’den Tire’ye sefer ediyorsunuz.
Tire’de Necip Paşa Kütüphanesi’nde sıcak çaylarımızı içerken, Van’da birlikte çalıştığımız tarihçi dostumuz Dr. Bekir Koçlar’dan söz açılıyor, hemen oracıkta arıyoruz. İzmir’deymiş… Deprem Van’ımızı göçmen kıldı. Dr. Koçlar, bendenizin Sivas muhabbetini bildiğinden olsa gerek, “Tire birkaç Sivas eder” diyor, telefonun öteki ucundan. “Hadi oradan”, diyorum, “Sivas Anadolu’nun kalbidir.”
Şaka bir yana, Tire gerçekten de bir ilçeden çok öte… Tarihi birikimiyle, yetiştirdiği ilim ve sanat adamlarıyla Ege’nin irfan şehri ve ilim başkenti olmuş. Tarihte böyle. Tireli büyük âlim İbn-i Melek’in huzurunda bunları düşünüyorum. Bize mihmandarlık eden Tireli olmasa da yerlisinden daha çok buralara sevdalı genç öğretmenlerimizden Mehmet Sürücü, otuz beşin üzerinde medreseden söz ediyor. Bir zamanlar burada bu kadar medrese varmış, şimdi de eğitim açısından Tire iyi bir yerde diyor.
Yağmurlu bir gün… Şöyle gönül rahatlığıyla gezemiyoruz. Fakat bugün şehrin orta yerinde pazar kurulmuş. Devasa bir pazar; taze sebzeler, Ege’nin otları, meyveler, meyveler… Tire pazarı yörede namlıymış, ta İzmir’den gelenler varmış. Pazarda Egeli dostları temaşa ediyor, yağmur altında şehrin sokaklarında tavaf ediyoruz. Her sokak bir camiye çıkıyor. Ah diyorum, bir de o medrese binalarını korusaydık, o eski çeşmeleri, hanları ve hamamları. Tire konakları, zamana meydan okuyor. Safranbolu, Beypazarı ve Kula evleri bir yana, bana hemen Şirince’yi hatırlatıyor.
Tire, biraz Bursa, biraz Üsküp, biraz Maraş ve biraz Şeki… Dağlara yaslanmış bir şehir. Şehri yukarıdan seyredelim, diyoruz. Değirmen Kahve –ben bir türlü şu kafe tabirini sevemedim, tıpkı neskafeyi sevemediğim gibi… Lakin orada Değirmen Kafe yazıyordu- denilen mahalle çıkarıyor dostlar. Dar sokaklardan geçiyor, şehrin muhkem mahallinde çaylarımızı yudumlarken, baştan sona minarelerle tezyin olan şehri temaşa ediyoruz… Tire, minareler şehri.
Osmanlı’nın Ege’deki saklı hazinesinden çıkıp Birgi’ye gidemiyoruz. Kış, vakit kısa. Tireye gelip de köfte yemeden gidilmez, diyorlar. Biz dünden hazırız bu teklife… Abdulkadir Karasu’nun köfteci dükkânında bir yandan köftemizi yiyor, öbür yandan şehre dair konuşuyoruz. Daha doğrusu Tireli dostları dinliyoruz… Sonra buraya mahsus karadutlu peynir tatlısından nasipleniyor, bizi bu kış günü buraya alıp getiren Lütfi İkiz merhumun hatıralarını Hacı Kâmil amcanın huzurunda yâd ediyoruz.
Zemheri, karakış derler Sivas’ta… Yola çıkılmaz. Ama Ege’ye, İzmir’e gidilir. Hele hele Tire’ye giderseniz, kışınız bahara tebdil eder. Şehir, ahşap binaları ve restorasyonlarla aslı mimarisinden günbegün uzağa düşen camileriyle ziyaretçisini farklı zamanlara alıp götürüyor. Sömestri tatili, gerçekten bir tatile dönüşüyor.
Akşam dost meclisinde yorgunluğumuzu ince belli cam bardaklarda sunulan demli çaylarla atarken, fakir bir eğlence olsun diye günün tarihini düşürüyor: “Râh-ı Tîre kâmil dosta gide…”
Bu yazı 2,347 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2016
Öğrencime Mektup
-
5 Şubat 2016
Sahici Büyük Kimdir?
-
24 Ocak 2016
Aşkın Yolcuğu'na Dair
-
1 Ocak 2016
Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
-
21 Aralık 2015
Eksik Gören Eksiktir
-
10 Ağustos 2015
Çeşm-i Cihân'a Ağıt
-
9 Temmuz 2015
Tevazu: İnsan toprağını işlemek
-
28 Haziran 2015
Ses vermek?
-
24 Haziran 2015
Bu kitap neden yazıldı?
-
4 Haziran 2015
Muhalefeti mi seçeceğiz?
-
10 Mayıs 2015
Ruhuma Sükünet Veren Şehir
-
20 Nisan 2015
Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
-
5 Nisan 2015
Bedhah tuzaklara karşı
-
9 Mart 2015
Bu iyi bir zamandır
-
12 Şubat 2015
Oğluma birkaç not
-
27 Ocak 2015
Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
-
19 Ocak 2015
Son hadiselere ve tartışmalara dair
-
29 Ekim 2014
Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
-
14 Ekim 2014
Camide buluşalım
-
9 Eylül 2014
Bir Gönül Köprüsü
Yorumlar
+ Yorum Ekle