Mahir Kaynak
0 0 0000
Suriye’de neler oluyor?
Suriye için genel değerlendirme şöyle özetlenebilir: Beşar Esad halkın demokrasi taleplerine kayıtsız kaldığı için muhalefet silaha sarıldı, bunun üzerine Esad orantısız güç kullandı ve bundan sadece muhalefet değil masum halk da zarar gördü ve çok sayıda sivil öldü. Mesela Suriye hakkında Birleşmiş Milletler’de karar verilmesinden hemen önce Humus’ta sivil halk katledildi. Bu Esat’ın çok akılsız olduğu anlamına gelir. Böyle bir durumda, zorunlu olsa bile, harekat ertelenir ve BM’nin olumsuz bir karar vermesi engellenmeye çalışılırdı. Gerçi Rusya ve Çin’in vetosu olumsuz kararı engelledi ama Suriye’yi destekleyen bu iki ülke hakareti andıran eleştirilerle karşılaştı. Eğer harekat birkaç gün ertelenseydi bu olmayacaktı. Başka bir ihtimal üzerinde de durmak gerekir: Humus’taki eylem Esad’a rağmen ve onun haberi olmadan dış mihrakların içerideki ortakları tarafından gerçekleştirilmiştir.
Son zamanlarda bölgede cereyan eden olayların ortak yanı şudur: Halk demokrasi istemekte ancak yönetimler diktatörlükten vazgeçmemekte ve halk hareketleri başlamaktadır. Yeni yönetimlerin önemli özelliklerinde biri de dış politikadaki değişimlerdir. Genel kanı önce iç yapının ve bunun sonucu olarak dış politikanın değiştiği yönündedir. Ancak söz konusu ülkeler dünya dengelerinde belirleyici değil belirlenen konumunda ise tersini düşünüyorum ve önceliği dış politikaya veriyorum.
Arap Baharı olarak adlandırılan eylemler başlayınca şöyle bir model kurdum: Yeni dünya dengesi yine ABD ve Rusya ekseninde kurulacaktır. Bunlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki gibi, rekabet eden iki güç konumunda olacaklar ama enerji kaynaklarını yeni güç odağı olmak isteyen Avrupa ve Çin’in kontrol etmesine engel olacaklar. Rusya kendi kaynakları dışında ikinci büyük rezerve sahip olan İran’ı kontrol ederek doğalgaza egemen olacak, ABD Ortadoğu’daki petrolü kontrol edecek, Kuzey Afrika sınırlı kaynaklara sahip olarak Avrupa’ya terk edilecektir.
Suriye petrol bölgesine yakın olmasına rağmen İran ile yakın ilişki içindeydi. Bunun değişmesi gerekiyordu. Suriye’deki olaylar demokrasi için değil bu yeni modele uyum için gerçekleştiriliyor. Suriye’ye Batının müdahalesi yanlış olur diye düşünüldü. Böyle bir durum Batıya karşı tavır alan İran’ı güçlendirirdi. Arap ülkelerinin desteklediği ve Türkiye’nin öncülük ettiği bir operasyon bu durumu engelleyebilirdi. Yapılacak müdahale, Suriye Ordusuyla da dahil, herhangi bir çatışmayı tahrik etmeyecek, aksine çatışan tarafları barıştıracaktı. Barışın sağlanmasının sonrasına, Arap sermayesinin desteği ile, halkın refahı artırılacak ve yeni bir başkaldırı engellenecekti.
Suriye’deki iç çatışma yönetici gücün etkisini kaybedinceye kadar devam eder ve herkes bir çözüm arar. Bu hem siyasal hem de sosyal bir dağılma anlamına gelir. Böyle bir durumda dost sayılan bir ülkenin yardımcı olmak amacıyla müdahale etmesi tepki yaratmaz. Türkiye bu görevi yerine getirebilecek tek ülkedir ve Suriye’ye müdahalemiz bu anlayış içinde gerçekleşecektir. Yani içeride hasım olan bir tarafı bertaraf etmek gibi bir hedef olmayacak sadece barış sağlanacaktır. Bunun geçmişte bizim olan toprakları ele geçirmek gibi anlaşılmamasına özen gösterilecek ve sadece dostluk bağları kurulacaktır.
star
Bu yazı 1,329 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
5 Ağustos 2012
Yeni değil
-
1 Temmuz 2012
Dünden bugüne
-
13 Mayıs 2012
Yönlendirme
-
14 Nisan 2012
28 Şubat
-
8 Nisan 2012
Dış güçlerin rolü
-
25 Mart 2012
Kürt sorunu
-
11 Mart 2012
İstihbarat operasyonu
-
4 Mart 2012
Zayıf yanımız
-
19 Şubat 2012
Ekonomik kriz
-
12 Şubat 2012
Suriye’de neler oluyor?
-
29 Ocak 2012
Görüntü ve gerçek
-
1 Ocak 2012
Siyaset ne işe yarar?
-
25 Aralık 2011
Kim seçilecek?
-
23 Ekim 2011
Ekonominin geleceği
-
16 Ekim 2011
Ülkenin gücü
-
17 Temmuz 2011
Karşı tarafın rolü
-
10 Temmuz 2011
Yeni Osmanlıcılık
-
25 Haziran 2011
Bakış açısı
-
19 Haziran 2011
Değişen muhalefet
-
11 Haziran 2011
Darbeyle hesaplaşmak
Yorumlar
+ Yorum Ekle