Yasin Aktay
0 0 0000
Darbelere karşı bile bir konsensumuz yokken
Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklu veya tutuksuz, Yüce Divan veya adli mahkemede yargılanması hususu tartışılıyor. Ama hiç kimsede artık genelkurmay başkanı seviyesine kadar yükselmiş birinin kendisine isnat edilen suçlardan dolayı yargılanıp yargılanamayacağını tartışmıyor. Buna hukukun üstünlüğünün ve eşitlik idealine giderek daha fazla yaklaşmış olmanın, bunun da herkes tarafından yeterince kanıksanmış olmasının bir işareti olarak bakmak mümkün.
Ancak yine de temkini elden bırakmayalım derim.
Elde çuvallar dolusu belgeler var olduğu halde herhangi bir dava hakkında insanların kanaatleri sorulduğunda, ne belgelerin ne de davanın içeriğine bakmaya zahmet etmeyip "olumlu" veya "olumsuz" kanaatlerini bir çırpıda söyleyiveren bir kamuoyu gerçeğimiz var.
Davaların içeriği ve ciddiyeti bir noktadan sonra önemli olmayabiliyor. "Kamuoyu" denilen şey olayların birçoğuna akılla, belgeyle, sabırla, vicdanla, dikkatle değil tamamen halet-i ruhiye ile, üstünkörü, kulaktan duymayla, aceleyle ve önyargıyla bakar. O yüzden kamuoyu denilen gerçeği etkilemek için birçok kişi belge yerine söylenti ileri sürer, yakından değil uzaktan bakmayı veya göstermeyi yeterli görür, böylece detaylardan gözleri uzaklaştırmayı, böylece göz yanıltmasıyla gerçekleri istediği gibi göstermeyi başarmış olur.
Ortada yapılmış onca darbe yokmuş gibi, o kadar başarılmış girişimle bir darbe geleneği oluşmamış gibi, hâlihazırda buna girişebilecek bazı "çılgın Türkler" yokmuş gibi, 28 Şubatları, 27 Nisanları, Danıştay cinayetini, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasını, Hrant Dink'in katlini, Dağlıca'yı, Aktütün'ü Anafartalar'ı hiç yaşamamışız gibi yapıp, bütün bu yargılamalara şaka gibi davranmak mümkün. Hepsi hepsi basit bir film değerlendirmesi yapar gibi rahat koltuğuna yaslanıp, ağzını da yana doğru eğerek "amaaan bu davalar siyasi!" demeye, diyebilmeye bakar. O lakaytlık karşısında hiçbir delil, hiçbir argüman ikna edici olamaz. Bir de bütün bir "kamuoyu" adına konuşmaları olmuyor mu? Sanırsınız ki, bütün kamuoyu davaların bütün münderecatına birer hâkim kadar hâkim.
Oysa bu yargılamalar karşısında çok kolay mevzi ele geçirebilen bu lakaytlık, süren davaların ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Hâlen darbelere karşı toplumda bir ortak duyarlılık, bir konsensus oluşmuş değil, onu gösteriyor. Bir Danıştay cinayetinin organizasyonunda, delillerin karartılmasında, cinayet sonrası psikolojik ortamın yönlendirilmesinde nereden bakarsanız yüzlerce insanın çalışmış olduğu anlaşılıyor.
Bu inanılmaz bir şey. Yüzlerce insan Türkiye'de halkın bir kesimine karşı böyle hasmane duygularla, üstelik arada masum insanların canına mal olan bir entrikanın içinde yer alabiliyor ve bugün bütün bu eyleme dair hiç kimseden ne bir özür ne bir yüzleşme ne de bir itiraf alabilmiş değiliz.
Olayla ilgili bütün gerçekler kılı kırk yarmak zorunda kalan ve sistematik biçimde karartılmaya çalışıldığı halde kalıntısı kalmış maddi delillerin değerlendirilmesiyle ortaya çıkıyor. Olaya karışan hiç kimse burnundan kıl aldırmıyor ve bu bazı kalem erbabını hiç düşündürmüyor, ama hala Ergenekon davasının fazla uzamış olduğundan ve davanın giderek bir siyasi hesaplaşmaya döndüğünden rahatlıkla söyleyebiliyorlar.
İyi de ne yapmalı bu yüzlerce insanın iştirakiyle gerçekleşmiş olan organize işi? Hala bu tür işlerden nedamet getirilmediğine göre bu tür işler yapılmaya devam edilebilecek demektir. Bir ülkede bu tür işleri organize edip arkasından kırk tilkisinin kuyruğunu birbirine değdirmeden var olabiliyorsa, o ülkede güvenle yaşamaktan nasıl söz edilebilir.
Bu davada kimin ne kadar tutuklanması gerektiği hususu apayrı bir konu. Doğrusu bir algı ve duygu yönetimi açısından da, tabii ki bir de "adalet" bakımından da ayrıca bu hususu acilen ele almak giderek kaçınılmaz hale gelmiştir.
Hatta aslında bu kadar çok kişiye dokunmak zorunda kalan bir davada işi bir noktadan sonra bir "helalleşmeye" götürmek de düşünülebilir. Çünkü gözetilmesi gereken şey kesinlikle bir intikam veya rövanş olmamalı. Ancak bunu bile düşünebilmek için şu ana kadar yapılanların bir daha yapılmayacağına dair darbeyi kanıksamış, darbeyi normal gören, bazı insanlara bazı zulümleri reva görmüş ve ileride görebilecek durumda olanların anlayışlarını değiştirmeleri gerekiyor. Oysa halen darbe ve darbeye ilişkin bütün hazırlık operasyonlarına karşı ortak bir duyarlılık yok. Halen Danıştay cinayeti gibi organize bir işi görmezden gelenler var, halen darbecilerin yargılanmasını masum insanlara zulüm gibi görenler var.
Başbuğ'un şu veya bu mahkemede yargılanacak olması çok ikincil bir sorundur ama belli ki Yüce Divan yolu biraz da bütün Ergenekon, Balyoz ve sair davalar için bir çıkış yolu olarak düşünülüyor. Esbabı muhtelif tabi.
yenişafak
Bu yazı 963 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
16 Temmuz 2012
Suriye bağlamında dış politika bilançosu
-
9 Temmuz 2012
Suriye'nin geleceği Mısır'dan görünüyor
-
30 Nisan 2012
YÖK'te Katsayı uygulaması mı hortlatılıyor?
-
14 Nisan 2012
Soruluyor nitekim ve taşlar yerine oturuyor
-
25 Mart 2012
Facebook devrim yapar mı?
-
14 Ocak 2012
Darbelere karşı bile bir konsensumuz yokken
-
9 Ocak 2012
Kafa karıştırsa da, halkın sesine kulak vermek...
-
5 Aralık 2011
Konferanslar arasında Türkiye'nin değişen ufku
-
14 Kasım 2011
Revaklar meselesi
-
8 Ağustos 2011
Güç ve ahlak sorunu
-
6 Ağustos 2011
YAŞ'ta hesaplaşma yerine helalleşme
-
25 Temmuz 2011
Öcalan'ın anlama sorunu
-
18 Temmuz 2011
Cahiliye
-
25 Nisan 2011
Kalpsiz bir dünyanın kalbi: Kutlu Doğum
-
14 Şubat 2011
Mısır'dan bakınca çeşitlenen Türkiye modeli
-
31 Ocak 2011
Devrim dalgalarını sen, oyun mu sandın?
-
24 Ocak 2011
Endişeler ve yaşanmış tecrübeler
-
27 Aralık 2010
Almanya'ya işçi göçünün 50. Yılı
-
20 Aralık 2010
Kürt meselesinde siyasetin dönüşü(mü)?
-
22 Kasım 2010
İktidar hevesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle