En Sıcak Konular

Emre Aköz


Emre Aköz
0 0 0000

'Ah o eski bayramlar' nostaljisi yersiz mi?



Kurban Bayramınız kutlu olsun! Bugün vereceğim örnekler, mecburen doğup büyüdüğün kent olan İstanbul'dan... Ancak diğer kentlerdeki okurlarımız da benzeri olayları yaşamıştır herhalde.
Eskiden her şeyin daha iyi olduğuna dair bir hurafe var. İnanın değildi.
Elektrik ikide bir kesilirdi... Suyun günlerce akmadığı olurdu... Telefon yoktu; bir yeri aramak gerektiğinde bakkala gider, jetonlu telefonu kullanırdık... Belediye otobüsü yarım saatte bir gelirdi...
Kart sistemi olmadığı için bankadaki parayı çekmek için uzun kuyruklara girerdik... Kuyruk dedim de... Bir ara benzin yoktu, geceden kuyruğa girer, sabah saat 06.00 sularında bir depo benzin alırdık... (Sigara kuyruklarını hiç anlatmayayım.)... Ampul bulamadığımız oldu; hırsızlar, vapurlardaki ampulleri çalıp sattılar...
Domates, salatalık, biber sadece yazın yenirdi: Nerede şimdiki gibi devasa soğuk hava depoları ya da kışın bile üretim yapan sera sistemleri?

***

İyi olan neydi; onu da söyleyeyim: İstanbul'un ortasında ağaçtan incir ve dut yerdik. Cevizi bizzat toplardık. Toprakla haşır neşirdik.
Bugün hormonlu dediğimiz meyve ve sebzeler yoktu eskiden; bu iyi bir şeydi... Ayrıca çocukların ve gençlerin damak tadını esir alan uyduruk, endüstriyel cips ve şekerlemeler de yoktu.
Velhasıl geçmişe dönüp baktığımda aradığım, kaybettiğime üzüldüğüm, "ah şimdi de olsa" dediğim pek az şey var. (Tabii insanları değil, mal ve hizmetleri kastediyorum.)

***

Ancak bir şey var ki "Nerede o eski bayramlar" sözünü haklı çıkartıyor: İlişkiler... Eskiden ilişkiler daha yoğun, daha sıcak, daha güven vericiydi.
Nedeni yukarıdaki yaşam biçiminde gizli: Hemen her alandaki yoksulluk, fakirlik, eksiklik... En zengin insanlar bile bu durumun sıkıntısını çekerdi. Çünkü ülke gerçeğiydi...
Dolayısıyla birbirine yakın olmak, destek vermek, güven duymak esastı. "Komşu komşunun külüne muhtaçtır" ya da "Ev alma, komşu al" gibi laflar işte o şartlarda üretilmişti.
Tabii bayramlara da yansırdı bu durum... Bir el öpmek için dört vasıta değiştirdiğimizi hatırlıyorum: Gittin, geldin; gün biterdi.
Kurban Bayramı faslı müthişti: Akrabalar bir araya gelir, işbölümü içinde gereken yapılırdı. Kimi keser, kimi yüzer, kimi eti parçalara ayırırdı.
Çocuklar ağızlarının suyu akarak, büyükler ise çaktırmamaya çalışarak ilk hayvanın kesilmesini beklerdi. Çünkü kavurma yapılacak!
İki taşın arasına ateş yakılır, üzerine yerleştirilen tepside kavurma çevrilirdi. Etler bir lokma ekmek eşliğinde ağza atılıp iştahla yenirken, lezzet karşılaştırmaları yapılırdı.

***

İşte o sıcak ortamlar artık azalıyor. Kent ortamında kurban kesimi mecburen profesyonel kasaplara bırakıldı. Hayvanı sadece satın alırken görüyor insanlar.
Tabii bir de tatil meselesi var: Bayramlar, "tatil" vesilesine dönüştü. "Bu bayramda nereye gidiyorsun" diye soruyor birbirine arkadaşlar...
İstatistiklere göre nüfusun yüzde 15'i tatil yapıyormuş.74 milyondan hesaplarsak 11 milyon insan eder. İlk bakışta çok büyük bir oran ve sayı değil.
Ancak çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir'de yaşayan, tüketim kapasiteleri yüksek, yaşam biçimleri taklit edilen bir kesim bu... Yani "nüfusları" az ama "nüfuzları" fazla!
Ortam böyle "serin" olunca, gel de "Ah nerede o eski bayramlar" deme... Maldiv adalarının güneşi, gönülden ilişkiler kadar ısıtır mı insanı?

sabah

Bu yazı 1,138 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 23 Ağustos 2012 Yeni Anteplere dikkat!
    • 28 Haziran 2012 Suriye aynı zamanda Rusya'dır!
    • 21 Haziran 2012 Bunlar bizi kandırıyor
    • 23 Mayıs 2012 Tek emperyalist ABD mi?
    • 15 Mayıs 2012 Silivri izlenimleri (1)
    • 10 Mayıs 2012 Başkanlık sistemi: Valiyi halk mı seçecek?
    • 6 Mayıs 2012 Aşk olmadan meşk olur mu?
    • 3 Mayıs 2012 Çelişik mesajlar kafa karıştırıyor
    • 27 Nisan 2012 27 Nisan'ın da hesabı sorulacak mı?
    • 24 Nisan 2012 Stalinci olmak suç mu, değil mi?
    • 3 Nisan 2012 PKK'nın vesayet aracı KCK
    • 16 Mart 2012 Aleviler neden Sivas'ı 'yaptıranları' görmek istemez?
    • 9 Mart 2012 Hani kadınları eve kapatacaklardı?
    • 22 Şubat 2012 Seçilmişler, atanmışların kulu değil... Ya seçenler?
    • 16 Şubat 2012 Krizler bitmeyecek
    • 14 Şubat 2012 O ajanlara bir de böyle bakın
    • 10 Şubat 2012 2014 kavgası
    • 8 Şubat 2012 Kemalistler ve İsrail lobisi
    • 5 Şubat 2012 Müsamere kardeşliği
    • 25 Ocak 2012 Kemalistlerin baba kompleksi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,122 µs