En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Cumhuriyet fazilettir ahmaklık değil...



Hamakat nedir? 80 yıldır aynı “ezberi” tekrarlayıp durmaktır...

Kendine hayali bir geçmiş uyduracaksın, bu geçmiş üzerine klişelerle örülü bir tarih bina edeceksin, yoktan varoluşumuzu “radikal devrimcilerin” lütfuna bağlayacaksın...

Ben sana ahmak demeyeceğim... Öyle mi?

Cumhuriyet fazilettir oysa... Ahmaklık değil.

Bakın ne olmuş?

Cumhuriyet, “Ortaçağın karanlığına” son vermiş, çağdaş aydınlanma sürecini başlatmış...

Böyle diyor arkadaş...

Demek ki, Avrupalı ulusların 1500’lü yıllarda idrak ettiği ortaçağ olgusuyla, kahraman ve seciyesi yüksek ulusumuz ancak yirminci yüzyılın hüküm sürdüğü 1900’lü yıllarda tanışabilmiş.

Batı, ortaçağa son vermek ve “Rönesans reformlarını” bihakkın hayata geçirebilmek için, iki yüz yıl süren kıyım, kırım ve kıtlık sürecinden geçmiş; çok kan dökülmüş, çok ocaklar sönmüş, çok acılar çekilmiş... Ama kahraman ve aynı oranda seciyesi yüksek ulusumuz, hiç zahmet çekmeden, hiçbir acıya garkolmadan, tabir caizse “hiçbir masraf yapmadan” bir gecede ortaçağdan çıkıp çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıvermiş...

Peki bu nasıl olmuş?

Bizi ortaçağın karanlıklarından kim ya da kimler “bir gecede” çekip çıkarmış?

Cevap:

Radikal cumhuriyetçiler...

Peki, Türkiye’nin ortaçağında, gerçekte, insanların zulüm altında inim inim inledikleri “baskıcı” bir rejim mi hüküm sürüyormuş?

Söylemesi ayıptır, arada sırada kitap karıştırıyorum. İdris Küçükömer ne söylüyor, Kemal Karpat ve Halil İnalcık bu meselelere nasıl bakıyor, İlber Ortaylı ne eyliyor? Anlamaya çalışıyorum...

Anladığım şu:

Türkiye’nin ortaçağı sayılan 1900’lü yıllarda İkinci Meşrutiyet ilan edilmiş, Sultan Abdülhamid’in 33 yıl düşe kalka yürüttüğü “başkanlık sistemi” yıkılıp, yerine “çok partili parlamenter sistem” ikame edilmiş...

Prof. Çağlar Keyder’e göre, 1908’in “özgürlükler ortamı”, cumhuriyet dönemine göre daha ileri bir noktadaydı.

Meşruti monarşi 1908’de yürürlüğe girmiş, birden fazla parti “böylece” örgütlenme imkânı bulabilmişti. Temsil mekanizması ise, kültürel aidiyetler gözetilerek oluşturulmuştu.

Radikal cumhuriyetçiler Türkiye’de ortaçağa son verdi, çağdaş aydınlatma sürecini başlattı...

Sonra ne mi oldu?

CHP dışındaki tüm siyasî partiler tasfiye edildi.

1926 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 1930 yılında Serbest Fırka kapatıldı.

İlaveten, “İstiklal Mahkemeleri” süreci...

Millî Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatan ve 1920 yılında Ankara’ya taşınarak TBMM adını alan “Osmanlı Mebusan Meclisi”nin bazı üyeleri, ya parlamento dışında bırakıldı, ya da 150’likler listesinden sürgüne gönderildi.

Bu cümleden olarak, TBMM’nin alaşağı edilmesiyle sonuçlanan dört askerî darbeyi de “cumhuriyetin kazandırdıkları” hanesine yazabiliriz.

Elbette Cumhuriyet iyidir de, bu “iyiliği” neden “Cumhuriyet iyidir, monarşi kötü” şeklinde karşıtlık ilişkisi içinde ele alıyoruz?

Bu karşıtlığı geçerli sayanlar, neden “İngiliz monarşisi mi, Türk usulü cumhuriyet mi?” sorusuna cevap veremiyor?

Şimdi kalkıp “Ben İngiliz demokrasisi istiyorum” desem, sayın cumhuriyet savcısı yakama yapışacak...  Neme lazım...

Monarşiye karşıyım, ama demokratik olmayan bir cumhuriyeti de tercihe şayan bulmuyorum.

star



Bu yazı 1,268 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,484 µs