En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Aydının şiddetle sınavı...



Taraf gazetesindeki köşesinde "Şiddet Karşıtlığı" başlıklı etkileyici bir yazı kaleme almış Mithat Sancar.

Kürt sorununun can aldığı, can yaktığı, tepeden tırnağa yeniden şiddete endekslendiği şu günlerde, keskin çözüm formülleri vaazetmeyen, doğrunun ne olduğuna dair ders vermeye soyunmayan, en önemlisi meseleyi entelektüel açıdan siyasi tavır almaya indirgemeyen nadir iyi yazılardan birisi...

Tarafı ve görüşü ne olursa olsun, hemen tüm kesim ve gözlemcilerin pek hızlı geçtiği, bir tür doğruladığı ya da bir tarafa mal ettiği şiddet meselesine, şiddet karşısındaki siyasetin durumuna el atıyor.

En önemlisi bu konunun üzerine 'düşülmesi'nin gerek ilkesel, gerek entelektüel açıdan ne denli önemli ve hayati olduğunu gösteriyor.

"Şiddet karşısında nasıl bir tutum takınılacağı, insanlığın ezeli meselelerinden biri sayılır" diyerek söze başlıyor Sancar.

Ve şiddet karşıtlığının temel bir ilke, hatta bir değer olduğunu ima ederek, bu çerçevede, bu karşıtlığı aktif, katılımcı bir tanımla ele alıyor:

"Silahlı çatışmaları engellemek, mevcut çatışmaları barışçıl yollarla çözmek ve sürekli bir barışın şartlarını yaratmak..."

Bu yaklaşımın, şiddete kayıtsız koşulsuz karşı olmak kadar, onu şu ya da bu nedenle doğrulamak, açıklamak, haklı ya da haksız türlere ayırmaktan öte bir durumu içerdiği açıktır.

Şiddet meselesi önemli...

Şu anda Türkiye'nin ve Kürt etrafında yaşanan gelişmelerin en kritik yönü, şiddettir...

Şiddetin karşılıklı siyasi araç haline getirilmesidir...

Dahası siyasi yaklaşım ve analizlerde bu durumun veri kabul edilip, benimsenmesidir...

Oysa, Kürt sorunu etrafında, bugünün koşullarında ya da bugün gelinen noktada, şiddeti (tarihsel mağduriyet, zorunluluk, mücadele, baskının sonucu, vb) gibi her türlü nedenselliğin dışında özerk bir unsur olarak ele almak gerekiyor...

Kürtler bundan çok uzakta...

Türk muhafazakarları her geçen gün 1980'lerin "sorun PKK meselesidir ve silahla hallolunmalıdır" formülüne yeniden yaklaşıyor.

Türk solu şiddetle arasına mesafe koymanın, bu mesafenin etik ve politik öneminin hâlâ yanına bile yaklaşmış değil...

Sancar'ın yazısı ve yaklaşımı bunun için de önemli...

Şu tespitlerini birlikte okuyalım:

"Türk tarafındaki hakim algıya gore, şiddet karşıtlığının tek bir anlamı vardır, o da PKK'yi bitirmekten geçer. Bu bakışta şiddeti sona erdirmenin yolu, esas itibariyle PKK'yı bitirmekten geçer. Devlet şiddeti bunun en olağan ve meşru aracı olarak görülür.

Sorduğunuzda, meseleye bu şekilde yaklaşanlar da amaçlarının barış olduğunu söyleceklerdir..."

"Bu anlayış, Kürt hareketi çevrelerinde de yaygın ve etkili görünüyor. Devleti müzakereye ve/veya kendi taleplerini kabule zorlamak için, silah hâlha vazgeçilmez bir araçtır Kürt hareketinin zihin dünyasında..."

"Şimdilerde silahın mantığı iyice yerleşmiş görünüyor.

Bu mantıkta barış karşı tarafı dize getirmektir. Bunun içinde şiddetin her türünü mubah gören bir ruh hali oluşmuş durumda...

İşin vahim yanı, barışa ancak savaşla ulaşılabileceği beklentisinin her iki tarafta da kendi toplumsal meşruiyetini üretmeye başlamasıdır..."

Bu, önemli ve yukarıda altı çizilen, bir "Erdem" olarak şiddet karşıtlığı ve bu karşıtlığın "sorun çözen işlevi"yle birlikte düşünülesi bir tablodur.

Bir bakıma asıl sorun da budur...

Bu sorun umarız sağda ve solda Türk entelektüel semalarında artık anlam ve önem kazanır...

Şiddetle sınav, verilmesi gereken en önemli sınav haline gelmiştir...

Kürt sorunu açısından sual edilecek olursa...

Yanıt şudur:

Kürt sorunu gün gelecek çözülecektir. Mesele sadece hangi sonuçla çözüleceği değil, o noktaya nasıl ulaşılacağıdır. Zira o nokta her neyse, o noktaya ulaşma yöntemi, çözüm yo-lunun da, çözüm sonrasının da ana belirleyicisi olacaktır...

yenişafak

Bu yazı 1,312 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,270 µs