En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

Kaddafi de gitti, şimdi sıra...



Evet, bu cümleyi herkesin "şimdi sıra Esed'de" diye tamamlayacağı muhakkak.
Cumhurbaşkanı Gül'ün "Geç kalma ve gerekeni yeterince yapamama" uyarısının arkasında Saddam tecrübesi bulunuyordu.
İşte şimdi o uyarının arkasına bir de Kaddafi ismi eklenmiş bulunuyor.
Türkiye, Cumhurbaşkanı ile uyardı, Başbakan ile uyardı, Dışişleri Bakanı ile defalarca uyardı ama tüm bu uyarılar varıp, Kaddafi'nin nefis putuna çarpıp dağıldı.
Ama perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu gibi Kaddafi'nin sonu da geldi.
Suriye liderinde jeton henüz düşmüş değil.
Belki de en çok kredi ona açılmış durumda.
Türkiye'nin uyarı süreci, neredeyse Esed üzerinde bir koruyucu şemsiyeye dönüştü.
Türkiye, Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Dışişleri Bakanı'nın çabaları ile adeta Esed'i "makul" bir noktaya çekmek için çırpındı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 6.5 saat anlattı, anlattı, anlattı.
Ama Esed ve etrafı, "oyalama"yı bir politika zannetti.
Ölü sayısı 2000'lerin üzerine çıktı.
Suriye'nin bu şekilde devam etmesi mümkün mü?
Öldüre öldüre Esed yönetimi sürer mi?
Bu coğrafyada başka bir rüzgarın esmekte olduğunu nasıl görmez insanlar?
Tunus'tan sonra, Mısır'dan sonra ve Kaddafi gibi bir benlik anıtının devrilmesinden sonra, Esed kalabilir mi?
Esed de belli ki uzatmaları oynuyor.
Evet, bu yapıların değişmesi kaçınılmaz.
Bunlar, halkların devre dışı kaldığı zamanların yönetimi.
Oysa halklar devreye giriyor.
Demokrasi bu demek.
Bundan sonra, Mısır için, Tunus için, Libya için sistemi yeniden inşa dönemi başlıyor.
Bu da çok ciddi bir sınav.
Irak, Saddam'ın devrilmesinden sonra bir kaosun içine sürüklendi. Neredeyse devlet kayboldu ve geriye, milyonla ifade edilen can kaybı ve ülke tahribatı kaldı.
Askeri operasyonlarla Libya'da da büyük yıkım gerçekleşti.
Şimdi orada da düzeni yeniden sağlama gibi çetin bir iş duruyor.
Türkiye, daha doğrusu Türkiye'de Tayyip Erdoğan yönetimi, tüm bu ülkelerin halkları nezdinde örnek alınacak bir model olarak görülüyor.
Oysa henüz Türkiye de, yeni anayasa hazırlığında bir ülke olarak kendi özgün sistemini gerçekleştirebilmiş değil.
Ancak gene de bu ülkelere göre bir hayli mesafe almış, en azından göreceli bir istikrarı yakalamış bir ülke.
Ayrıca Türkiye, başından beri İslam coğrafyasındaki değişim süreci ile çok yakından ilgilenmiş, bu sürecin mümkün olan en az sancılı şekilde sonlanması için çaba göstermiş bulunuyor.
Bizzat Dışişleri Bakanı ve diplomatik misyonlar kanalıyla, hem iktidar hem muhalefet çevreleri ile teması sürdürerek gelmiş. Dolayısıyla iktidardakilerin devrilmesinden sonra yönetimde öne çıkacak tüm kadroları tanıyan, onlarla iletişim halinde olan bir Türkiye söz konusu. Yeniden yapılanma sürecinde bu ilişkinin çok pozitif anlamda katkılar sağlayacağı muhakkak. Bu da, o ülkeler için belki can suyu değerinde bir danışmanlık olacak.
İslam coğrafyası sancılı. Bu sancının olması kaçınılmazdı. Çünkü taa Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki düzenlemenin zehirlerini taşımaktaydı.
Türkiye bile, 1950'den itibaren başlayan halk iradesinin belirleyici olduğu demokratik sisteme rağmen, henüz kendisini o zehirlerden arındırabilmiş değil.
Ama halklar daha çok devreye giriyor ve coğrafyamız daha özgün bir yapılanmaya doğru yol alıyor.
Bir daha söylemek isterim:
Kim ne derse desin, bu süreçte Türkiye'nin örneklik ve önderlik rolü hayati değer taşıyor.
Tarih bu notu düşecek.

bugün

Bu yazı 1,197 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,245 µs