En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Bu ne Mehmet Haberal’mış yahu!



Bir ara “amentü” gibi sardırmışlardı... “Solculuk üretimsizliğe, verimsizliğe ve adaletsizliğe karşı savaşmaktır.”

Rüzgâr hangi yönden esiyordu bilinmez, birtakım “izm”lerle de problemleri vardı. Ya da varmış gibi yapıp müşteri kazıklıyorlardı. Faşizme de, goşizme de, oligarşiye de karşıydılar...

Peki, Kemalizm?

Kemalizm bir “çağdaşlaşma projesiydi” ama gerekirse bazı devrimler gözden geçirilebilirdi. Mesela? Mesela şapka devrimi... “Bu devrim köylüye ne kazandırmıştı ki?”

Böyle söylüyorlardı.

Hatta bir eski genel başkan (Bülent Ecevit) Ulus gazetesindeki başyazılarında, “kimi devrimlerin gereksiz ve biçimsel” olduğuna ilişkin yürek yakıcı tespitler yapıyordu.

Başka?

Halkın iktidarını amaçlıyorlardı.

Deniz Baykal’ın nafile genel başkanlık yılları “halkın iktidarı” özlemiyle geçmişti.

İktidara geldiklerinde, halkı devletçi soygun sisteminden ve egemen güçlerin ideolojisinden kurtaracaklardı... Üstelik “fikir ve inanç özgürlüğünü” sağlayacak, “kimliklerin tanınması” yönünde bir siyaset izleyeceklerdi... Çünkü farklılıkları “karşıtlık” gibi sunan ve kimlikleri külliyen reddeden “ulus devlet” anlayışı iflas etmiş, globalizmle birlikte toplumun önünde yeni ufuklar açılmıştı...

İnanmayacaksınız ama bunu Deniz Baykal söylüyordu.

Sonra ne mi oldu?

Kendi tabirleriyle, “devletçi soygun sisteminden kurtulma fırsatı” önlerine gelince su koyuverdiler.

28 Şubat’ta da böyle yapmışlardı.

Her türlü militarizme karşıydılar. Parlamentonun üzerinde herhangi bir vasi tanımıyorlardı. Askerin yeri ise kışlaydı...

Sonra bir şey oldu...

İlginç bir şey...

Ricky Martin’li gösterilerle pazarladıkları “liberalizme göre sosyal demokrasi” tezini rafa kaldırıp, devletçi saflara intisap ediverdiler. Askerin siyasete müdahalesini ise “sivil tepki” diye pazarlamaya başladılar. “Ordunun görevlerinden biri de, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamak”mış.

Peki, fikir ve inanç özgürlüğü?

Herkesin inancına saygılıydılar ama devletin de bazı kuralları vardı.

Peki farklılıklar?

Toplumda her türlü farklılık olabilirdi ama biz bir ulus devlettik, bunu zorlamamak gerekirdi.

Peki, kimliklerin tanınması?

Canım “bireyin özgürleştirilmesi”yle kimliklerin tanınması, hele din ve vicdan özgürlüğü arasında “direkt bir bağ” yoktu ki...

Bunlar “solcu” oluyor, iyi mi?.

Eskiden, “Türkiye, 82 anayasasından kurtulmadıkça demokratikleşemez” diyorlardı, AK Parti anayasa değişikliği teklifiyle gelince bir kez daha su koyuverdiler.

Müşteriye “yeniymiş gibi” yapan Kılıçdaroğlu yönetimi de, referanduma sunulan anayasa değişikliğiyle birlikte “eski iz” üzerinden gitmeye başladı.

Değişim yönünde ufak tefek işaretler vermişlerdi oysa...

Geleneksel “CHP siyasetiyle” ödeşeceklerini, halka daha yakın duracaklarını, daha demokrat bir görüntü içinde olacaklarını söylüyorlardı

Değişim umudunu, yine Kılıçdaroğlu eliyle tükettiler.

Şimdi de buyuruyorlar ki, “Gerekirse dört yıl daha Meclis’e girmeyiz.”

Girmeyin.

Bildiğinizi okumaya devam edin.

Fakat, çözemediğim bir husus var:

Bu ne Mehmet Haberal’mış ki, uğruna sitemi kilitlemeyi, kendilerini rezil etmeyi dahi göze alabiliyorlar...

Nedir bu arkadaşın sırrı?

 



Bu yazı 893 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,296 µs