En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Neden kadın dâhi yok?



“Ben bir bilim travestisiyim” başlıklı yazım çok ilgi çekti, çok tenkit aldı. Herkes konuyu kendi açısından başka taraflara çekti de çekti. “Profesör travesti olduğunu açıkladı” şeklinde yorumlayanlar bile oldu diyeyim gerisini siz tasavvur edin.

Bilim adamı tabirinin tıpkı, yazar, ressam, edebiyatçı, başbakan, futbolcu, sporcu gibi cinsiyet bildirmeyen bir tabir olduğunu, bu sebeple de kadınlar için özellikle ve ayrıca “bilim kadını” demenin gereksiz olduğunu yazmıştım.

Bu tabir “bilim erkeği” şeklinde olsaydı o zaman kadınlar için bilim kadını demek de bırakın tartışmayı, kaçınılmaz daha da doğrusu elzem olurdu.

Yazımda fikirlerimi kısmen kendim iyi ifade edemediğim; kısmen bazıları tarafından iyi anlaşılamadığı veya anlaşılmak istenmediği; bilerek, bilmeyerek veya kasten farklı yorumlandığı düşüncesiyle görüşlerimi tekrarlamak ve ek açıklamalar yapma ihtiyacını duydum.

Bilim kadını tabirine karşı çıkmamın iki temel sebebi var

BİR: Kökeni hangi dilden olursa olsun dilimize yerleşmiş, herkesin bildiği, aynı şeyi anladığı kelimelerin yerine yenilerini üretmeye çalışmak işgüzarlıktan öte bir şey değil.

Mesela, herkesin çok iyi bildiği ve kullandığı şart, imkân, ihtimal gibi kelimeler yerine koşul, olanak, olasılık demek bence doğru ve de güzel değilse, televizyon, telefon, robot için de Türkçe karşılıklar yaratmaya çalışmak artık gereksiz hatta zararlı olabilecek bir iş.

Bunun tam aksine, bu türetmeler dilimize yeni giren kelime ve tabirler için “mutlaka” denenmelidir ve bunlar toplum tarafından benimsendiğinde de zaten mesele kalmamış olur.

Koşul, olanak dememeye büyük ihtimam gösteririm ama kompüter için bilgisayar, kampus için yerleşke demeyi de her zaman tercih ederim. Çünkü yabancı kökenli bu kelimeler için biraz geç olsa da bunlar çok yaygınlaşmadan Türkçe karşılıklar türetilmiştir.

Dilimize elbette yeni kelimeler girecektir girmesine de, bu herkesin bildiği çoğu yüzlerce yıldır kullanılan kelimelerin ve tabirlerin değiştirilmesi suretiyle olmamalıdır.

Mesela, son zamanlarda dillerden düşmeyen yabancı dilden bir kelime var: “planking.” İngilizce bilmeyen biri için hiçbir şey ifade etmeyen bir kelime. İşte kelime türetme işini üstlenenler veya bunun meraklıları faydalı bir iş yapmak istiyorlarsa bu kelime yaygınlaşmadan bunun Türkçe karşılığını yaratsınlar ve topluma sunsunlar.

İKİ: Bilim kadını gibi cinsiyeti belli eden bir tabir başka tuhaf tabirlerin de önünü açmaya çok müsaittir. Kadınlardan sonra kendilerini ne erkek ne kadın sayanlar da kendi tabirlerini yaratmak isteyecektir.

Hatta her fırsatta lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, travesti gibi cinsel kimliklerini belirtmek, bunu ön plana çıkarmak ve bunun reklâmını yapmak isteyenler de fırsat bu fırsattır diyerek bunları ortaya koyan tabirler yaratmakta geri kalmayacaktır.

Beni cinsiyet ayırımcısı olmakla suçlayanlara cevabım şudur: Asıl cinsiyet ayrımcıları cinsiyet ihtiva etmeyen bilim adamı kelimesinden bilim kadını, bilim insanı tabirlerini türetenlerdir.

Bilim ve sanatta neden dâhi kadın yok denecek kadar az?

Bilim veya sanatta deha mertebesine erişmiş kişiler içinde kadınların “yok denecek kadar az” olmasını sadece kadınların ikinci sınıf vatandaş olmaları ve çalışmalarına müsaade edilmemesi ile izah etmek bazıları için yeterli olabilir ama benim için değil.

Bu, çok sığ bir izahat olur. Sosyolojik sebepler belki yardımcı ve kolaylaştırıcı etkenler olarak ileri sürülebilir ama bunların asla ana sebep olabileceklerini düşünmüyorum. Bu konuyu araştıran bilimsel çalışmaların varlığından haberim olmadığını da hatırlatmak isterim.

Kadınlar arasından çok az sayıda “dâhi” çıkmasının ve neredeyse tüm dâhilerin erkek olmasının iki cinsiyet arasındaki “biyolojik farklılıklardan” kaynaklanıyor olması –elimde bunun kanıtı olmamakla beraber- bana daha akla yakın geliyor.

Çünkü erkek ve kadın farklı özelliklerde varlıklardır. Mesela, nasıl ki erkekler sporun her dalında kadınlara göre daha iyi iseler veya nasıl ki kadınlar genel olarak erkeklere göre çok daha uzun yaşıyorlarsa, aynı durum pek âlâ fizik yapı dışındaki özellikler için de geçerli olabilir.

Bu farklılık kadınlar bakımından bir kusur veya eksiklik olarak değerlendirilemeyeceği gibi, diğer tarafa üstünlük sağlayan özellikler de değildir. Bu sadece “yaradılıştan” kaynaklanan bir farklılıktır. Her iki kesim de kendi özellikleri ile (üstünlükleri demiyorum!) değerlidir ve herkes kendi içinde mesut ve bahtiyar olmalıdır.

Gelelim neticeye

Efkâr-ı umumiyeye şunları tekrar özetle hatırlatmak istiyorum:

BİR: Çok sevdiğim, saydığım, değer verdiğim annem, karım, kaynanam, kızım, kız kardeşlerim ve saz arakadaşlarım var. Kadınları küçük görmek, aşağılamak gibi bir düşüncem veya niyetim asla yok ve olamaz da.

Başkalarının kapalı kapılar ardındaki cinsel kimliği de beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

İKİ: Erkek ve kadın eşit değildir; bunlar farklı özelliklerde varlıklardır. Biri de diğerine hiçbir bakımdan üstün değildir. Biri kadın olduğu için kadın olarak, diğeri erkek olduğu için erkek olarak değerlidir.

ÜÇ: Dâhilerin erkekler arasından çıkmasının “evrensel bir gerçek” olmanın ötesinde bir önemi yoktur. Bu gerçek erkek olduğum için beni asla gururlandırmayacağı gibi kadınların da bu gerçekten rahatsız olmaları çok mânasızdır.

DÖRT: Dahi mertebesine erişenlerin neredeyse tamamının erkek olmasın sebeplerini bilimsel yöntemlerle incelemeden bunu “sadece” sosyolojik sebeplerle (üstelik hiçbir bilimsel araştırmaya dayandırmadan) izah etmeye kalkmak bence işin kolayına kaçmaktır.

BEŞ: Kadınların “bilim kadını” olduklarını bir tabire sığınarak değil, yaratacakları eserler, buluşlar ve keşiflerle ispatlamaya çalışmaları daha doğru ve inandırıcı olur.

ALTI: Bilim adamı, cinsiyet unsuru dışında da “geniş kapsamı olan” bir tabirdir. Bunun ne manaya geldiği apayrı bir tartışma konusudur. Şimdilik şu kadarını söylemek isterim ki üniversite öğretim üyesi olmak veya profesör, doçent gibi unvanlar bilim adamlığının kıstası değildir.



Bu yazı 2,292 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,443 µs