En Sıcak Konular

Fikret Bila


Fikret Bila
0 0 0000

Liderlerin sorumluluğu



Seçim kampanyasının ilk günlerinde partilerin projeleri ön plandaydı. Başbakan Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu adeta projelerini yarıştırıyorlardı. Bir taraftan siyaset yapma biçimi diğer taraftan seçmen karar süreci açısından olumlu bir süreçti.
Ancak seçim kampanyası ilerledikçe projeler ikinci planda kalmaya başladı. Öne çıkan liderler arasında atışma oldu. Karşılıklı eleştiriler suçlamalara, suçlamalar ise hakaret davasına konu olabilecek sert bir söyleme dönüştü.
Son günlerde liderler mitinglere birbirlerine yüklenerek başlıyorlar. Taşı gediğine koyma yarışıyla meydanlarda konuşuyorlar. Başbakan Erdoğan, sözlerine Kılıçdaroğlu ile başlıyor ve onunla bitiriyor. Kılıçdaroğlu da aynı şekilde Erdoğan’a yükleniyor.
Bu söyleme son dönemde MHP lideri Devlet Bahçeli de katıldı. Bahçeli ise her ikisine birden yükleniyor.
Demokratik yarışta liderlerin birbirlerini eleştirmeleri normaldir. Ancak bunun dozu iyi ayarlanmalı, demokratik tahammül esas olmalı, hakarete dönüşmemelidir.

Bütün kötülüklerin nedeni
Yanlış olan liderlerin birbirlerini “bütün kötülüklerin nedeni” gibi göstermeleridir. Bu söylem meydanlarda tansiyonu yükseltiyor. Kırıcı oluyor. Alınganlıklara neden oluyor.
Liderlerin bu uslubu onlar meydandan ayrıldıktan sonra vatandaşları da etkiliyor. Tartışmalar sokaklara, kahvelere taşınıyor. Aynı sertlik içinde devam ediyor. Bu kampanya biçimi zaten kutupluşmanın had safhaya vardığı Türkiye’de gerginlikten başka bir işe yaramıyor.

Seçimden sonra
Seçim geçtikten sonra liderler parlamento çatısı altında buluşacaklar. Yeniden yüz yüze bakacaklar. El sıkacaklar. Aynı çatı altında birlikte çalışacaklar.
Bu itibarla kampanya sırasındaki söylem seçimden sonra geride bırakılmalı. Yeni yasama dönemi nezaket kuralları içinde, diyalogla başlamalı.
Eğer bu gerginlik ve söylem seçim sonrasında da devam ederse, bu kez kavga-gürültü parlamentoya taşınmış olur ki, Türkiye hak etmediği bir görüntüye bürünür.

Türkiye’nin sorunları
Türkiye’nin sorunları hem siyasal hem toplumsal uzlaşma gerektiriyor. Bu bakımdan partiler arası diyalog büyük önem taşıyor.
Seçim kampanyası gösterdi ki, seçimden sonra Türkiye’nin gündeminde yeni bir anayasa olacak. Adı üzerinde; anayasa...
Anayasaların mümkün olan en geniş siyasal ve toplumsal uzlaşma zemininde yapılması gerekir ki, bütün toplumu kavrayabilsin. Bunu sağlamanın ilk koşulu siyasi partilerin siyasal uzlaşma ortamı yaratabilmeleridir.
Türkiye, daha önce bunun örneklerini verdi. 1982 Anayasası’ndaki birçok demokratik değişiklik parlamentoda sağlanan uzlaşma sayesinde gerçekleştirildi. Yeni bir anayasa yapmak ise çok daha geniş bir uzlaşma gerektiriyor. Ayrıca sadece parlamentoda değil toplumda da bu uzlaşmanın gerçekleşmesini zorunlu kılıyor.

Terör ve Kürt sorunu
Yine biliniyor ki, hem yeni anayasa bağlamında hem ondan bağımsız olarak Türkiye’nin gündeminde yine Kürt sorunu ve terör de olacak. Terörle mücadele, terörün kaynaklarını ortadan kaldırma girişimleri de yine ancak geniş bir siyasal ve toplumsal uzlaşmayla mümkün olur.
Türkiye’nin ulusal nitelikle temel sorunlarına çözüm üretmek için gerekli olan siyasal ve toplumsal uzlaşma zeminini oluşturmak liderlerin görevidir. Siyasi parti liderleri seçim kampanyasındaki söylemlerini geride bırakıp, seçim sonrasında bu sorumluluğu yerine getirebilecek bir söyleme geçmelidirler.

milliyet



Bu yazı 1,323 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ankara’nın müzakere planı nedir?
    • 26 Eylül 2012 Özkök: Bektaşi fıkrasına döndü
    • 19 Eylül 2012 PKK, BDP’yi boşa çıkardı
    • 9 Eylül 2012 PKK’nın yerleştirmeye çalıştığı dil
    • 7 Eylül 2012 Bomba sayımı vardı
    • 5 Eylül 2012 PKK’nın ‘ele geçirme’ ısrarı
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek’in mutabakat çağrısının muhatabı
    • 28 Ağustos 2012 Çiçek’ten ulusal mutabakat çağrısı
    • 26 Ağustos 2012 Kuzey Irak-Kuzey Suriye çelişkisi
    • 25 Ağustos 2012 ''Çözüm'' denilince ne anlaşılıyor?
    • 23 Ağustos 2012 Sadece cenazede değil
    • 19 Ağustos 2012 PKK’nın ''kontrol bende'' mesajı
    • 15 Ağustos 2012 PKK ile ilgili yanılgılar
    • 8 Ağustos 2012 Şemdinli’de neler oluyor?
    • 6 Ağustos 2012 PKK saldırılarının şifreleri
    • 5 Ağustos 2012 Büyük tasfiye
    • 29 Temmuz 2012 Kuzey Irak’ta ağzı sütten yanan Türkiye
    • 27 Temmuz 2012 Ankara’nın Barzani tercihi
    • 26 Temmuz 2012 PKK ve Kürt sorunu boyut değiştiriyor
    • 22 Temmuz 2012 Esad’ın tutunması artık çok zor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,554 µs