En Sıcak Konular

Mehmet Ali Birand


Mehmet Ali Birand
0 0 0000

Türkiye, BDP'ye sahip çıktı



YSK’nın kararı tam da beklendiği gibi ülkenin en önemli sorununu ateşledi. Sokaklar elev topuna döndü. Ancak Türkiye tüm kurumlarıyla süreci yönetmeyi bildi ve BDP’ye sahip çıktı. Kürt sorununda uçurumun eşiğinden dönüldü. Türkiye’nin bu en kritik dönemecinde şimdi sıra BDP’de...
Kim ne derse desin, YSK iliklerimize işlemiş o “derin devlet” refleksiyle hareket etti ve aldığı “siyasi” kararla, bilerek ya da bilmeyerek, Gündeydoğu sokaklarına benzin döktü.
Allahtan kararın sonrasındaki süreçte sağduyu galebe çaldı...
Türkiye adeta bir konsensüsle Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, medyası ve siyasetin büyük bir bölümüyle BDP’ye sahip çıktı.
YSK kararı bazı çevrelerde AK Parti’nin seçim manevrası olarak değerlendirilse dahi  AK Parti bu sağduyulu yaklaşımın mimarlarından biri oldu, biraz utangaç bir tavırla da olsa BDP’ye destek vermekten çekinmedi.

Türkiye artık çözüme daha yakın
Şimdi herkes kendini çözüme biraz daha yakın hissedebilir.
Zira bu sağduyu ortamı gösteriyor ki Türkiye artık sorunu siyaset dışında çözmeye çalışarak ödenecek bedelleri göze almak istemiyor.
Neredeyse tüm kurumlarıyla harekete geçiyor, Kürtleri siyasetin dışına itecek, çözümü baltalayabilecek uygulamalara, kararlara tepki gösteriyor.
Bu tavır, son birkaç gündür yaşanan olayların sıcağında çok iyi anlaşılamasa da devletin soruna bakışıyla ilgili aslında çok daha önemli ve büyük bir değişime işaret ediyor.
Artık devletin “kafa”sının değiştiğini, Kürt sorununa başka gözlüklerle bakıldığını gösteriyor.
 
Şimdi sıra BDP'de...
Burada en büyük görev yine Kürtlere, BDP’ye düşüyor.
Zira şu son olay gösterdi ki Kürt sorununun çözümünde ok artık yaydan çıktı.
Yani  “Açılım” ile başlayan süreç artık “seçim manevralarına”, “siyaset oyunlarına”, eskiden kalma “derin devlet reflekslerine” kurban gitmeyecek.
Türkiye sürecin işlemesinin önündeki her engele tepki gösterecek. Siyaset kurumu da bu tepkiyi görmezden gelemeyecek.
Ancaaak, BDP Türkiye’deki bu konsensüsü “zorunluluk yüzünden”, “dayatma sonucu” oluşmuş gibi görmemeli.
Çözüm için yapıcı davranmalı, arayışı bırakmamalı.
“Savaş”, “intikam” diye bağıran kendi genç kuşağını yatıştırmak için söylemini ve tavrını sert tutsa dahi, tıpkı kendilerinin öne sürdüğü “onurlu teslimiyet”, “onurlu silah bırakma” gibi kavramlar üzerinden düşünüp, tartıp “teslimiyet” ya da “taviz” söyleminden kurtulup Türkiye kamuoyunu “incitmekten” özellikle kaçınmalı.
BDP’li vekiller şimdiye kadar “en çok kendi halklarının zararlı çıktığı”, “savaş” söyleminden özellikle geri durmalı.

Demirtaş, sağduyulu davrandı
BDP Eş Başkanı Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Gül’ün davetine verdiği yanıt bu konuda sağduyulu oluncağının işaretlerini taşıyor.
Demirtaş, Bismil’deki olaylar nedeniyle bölgede olmak zorunda olduğunu, bu yüzden davete icabet edemeyeceğini söylerken davet almaktan “ne kadar mutlu” olduğunu ve “Cumhurbaşkanı ile her zaman görüşebileceğini” söyleyip gönül alıyor.  İki tarafı da idare ediyor.
Bu, aslında BDP’nin de ne kadar sert açıklamalar yapsalar da ipleri “sonuna kadar germekten” kaçınacağının işareti.
Bu noktada yapılacak son bir şey kalıyor.

BDP inadına seçime girmeli
YSK’nın bazı adayların “hak yoksunluğumuz yok” şeklinde mahkemelerden aldıkları belgeler üzerinden yaptığı görüşmeler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın BDP seçimi boykot etmemeli. Unutmamaları gerekir ki, TBMM’de bulundukları sürece davalarını demokrasi şemsiyesi altında savunabiliyorlar. Uluslararası inandırıcılıkları ve meşruiyetleri artıyor. Aksi halde, sadece ateş topuna dönmüş sokaklarda verdikleri demeçlerle yetinmek zorunda kalacaklar ki bu, davalarını  tamamen güvenlik boyutuna oturtacak. Bu da, sorunu çözmek istemeyen ve savaşın sürmesini arzulayanları çok memnun edecek. Tam da bunların azaldığını, Türkiye’nin BDP’ye sahip çıktığını görüyorken bundan vaz geçmeyelim.
Gelin, bu saçmalığı hep birlikte çözelim...
Aksi halde hepimizi çok kötü günler bekliyor.

YSK, Türkiye'ye Fransız kaldı...
Lütfen şu halimize bakar mısınız?
Hiçbir kavga çıkarmadan çözülebilecek olan bir sorun ne hallere geldi.
Eminim sizler de, “Bu kadar çabuk çözülebilirmiş de, neden bu noktalara getirdiniz, neden böyle bir kriz yarattınız?” diye soruyorsunuzdur.
YSK Başkanı Ali Em ciddi ve bilgili bir isimdir. YSK  üyeleri de bağımsız çalışan kişilerdir.
Peki, bu kararı alırken, sonuçlarını hiç mi düşünmediler?
Dört gündür sokaklar ateştopu gibi, siyaset ayakta, ülke birbirine giriyor.
Lütfen şimdi çıkıp “Ne yapalım, biz yasaları uygularınız” demeyin. Bakın, yasalar nasıl yorumlanıyormuş... Mahkemelerin  kararlarını bile değiştirebiliyorlarmış... Mahkemelerden “belge” getirmeye de gerek yokmuş...
Yüksek Seçim Kurulu, çok bürokratik davrandı, açıkçası Türkiye’ye “Fransız kaldı”. Daha da kötüsü, katı bir bürokratik anlayış ve devletçi bakışla hareket etti.
Buna hiç hakları yoktu.
Türkiye’nin karışabileceğini, seçimlerin BDP’siz çok leke alabileceğini hiç düşünmediler.
Belki, “bizim görevimiz siyaset değil” diye kendilerini savunabilirler. Ancak, siyaset yapmalarına gerek yoktu. Yasaları daha dikkatli yorumlasalar, 2005’de çıkan yeni yasayla BDP’lilerin önlerindeki engellerin kalktığı sonucuna varabilirler ve hepimizi bu eziyetten kurtarabilirlerdi.
YSK’nın bu hoyratlığının bir tek yararı oldu. O da, medyası, siyaseti, Cumhurbaşkanlığı ile Türkiye’nin BDP’ye sahip çıkmasına yol açtı... Kürtler, kendilerinin yanlız olmadığını gördüler. Çözümün sokakta değil, siyasette bulunmasının mesajı çıktı.
Ne yapalım, hiç yoktan iyidir.

posta



Bu yazı 1,457 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Türkiye, Suriye'de frene basıyor...
    • 25 Temmuz 2012 Türkiye'siz İsrail'in eski etkinliği kalmadı...
    • 20 Temmuz 2012 Esad için yer aranmaya başlandı, ancak henüz kabul eden ülke bulunamadı...
    • 13 Temmuz 2012 Washington Ankara'yı yavaşlatmaya çabalıyor
    • 27 Haziran 2012 Türkiye karizmasını çizdirmedi...
    • 21 Haziran 2012 PKK, vurdukça devre dışı kalıyor...
    • 25 Nisan 2012 23 Nisan müsamelerinden kurtulamayacak mıyız?
    • 19 Nisan 2012 Böyle subay yetiştirirseniz, Darbe'ye hayret etmeyin
    • 2 Mart 2012 ABD raporu: Ermenistan ile ilişkiler açılmalı...
    • 21 Şubat 2012 Bu defa MİT kazandı, ancak dikkat...
    • 9 Şubat 2012 Bırakın dindar nesli, tablet nesli geliyor...
    • 23 Aralık 2011 Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın...
    • 15 Aralık 2011 Gül 2014'e kadar Çankaya'da...
    • 10 Aralık 2011 Erdoğan çekildi, partinin haline bakın...
    • 30 Kasım 2011 Başbakan'ın ameliyat sonucu saklanmamalı...
    • 27 Ekim 2011 Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
    • 20 Ekim 2011 Bu açık bir cinayettir, bir savaş ilanıdır
    • 29 Eylül 2011 PKK vuruyor, ancak kışkırtamıyor...
    • 21 Haziran 2011 Erdoğan'ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir...
    • 22 Nisan 2011 Türkiye, BDP'ye sahip çıktı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,220 µs