En Sıcak Konular

Emre Aköz


Emre Aköz
0 0 0000

Avrupa Birliği bizi ne zaman alacak?



Başbakan Erdoğan, şöyle bir açıklama yaptı: "Artık ilerleyen bir Türkiye var. Avrupa Birliği kurumlarının karşılıkları bizde de var. Er veya geç Türkiye'ye gel diyecekler..."
Bence de öyle olacak ama sorun Başbakan'ın dediğinin aksine, kurumlarla ve Türkiye'nin ilerlemesiyle alakalı değil.
Öyle ülkeleri AB'ye aldılar ki gidip gezseniz ağlarsınız. Türkiye onlarla kıyaslandığında adeta cennet...
Bugün AB'nin liderliğini Fransa ve Almanya yapıyor. Yani birlikte üç aşağı beş yukarı onların istediği oluyor.
Türkiye gibi büyük bir ülke birliğe girdiğinde ise dengeler değişecek. Fransa-Almanya ittifakına karşı Türkiye sayesinde İngiltere, İtalya ve İspanya daha ağır basmaya başlayacak.
Mesele ne din farkı, ne ekonomi, ne kurumlar... Ekonomiden demokrasiye, AB'yi her alanda geçse dahi yine de o ikili Türkiye'yi almaz.
Fransa ve Almanya ancak "ihtiyaç duyduklarında", yani "çıkarları gerektirdiğinde" Türkiye'yi almak isteyecektir. O günler gelene kadar direneceklerdir.
Ben size bir ipucu vereyim mi? Bilhassa PKK sorunu çözüldüğünde, anlayın ki o ihtiyaç hasıl olmuş...
Not: Ben bunu daha önce yazdığımda Soner Yalçıngillerin saldırısına uğramış ve "Demek ki öne sürdüğüm makul bir fikir" diye düşünmüştüm.

Şeref Kürsüsü (?)
LigTV'de yayınlanan Maraton programını her fırsatta izliyorum. Şansal Büyüka moderatörlüğündeki Mustafa Denizli ile Markus Merk'i dinlemek büyük zevk veriyor.
Programdaki çok az sayıdaki olumsuz işlerden biri, G.Saray-F.Bahçe maçından sonra gerçekleşti.
Programın arka plandaki ekip, en iyi ilk üç oyuncunun seçildiği 'Şeref Kürsü'ne, Kazım Kazım'ı da çıkardı.
F.Bahçe'nin hocası Aykut Kocaman'a o terbiyesizliği yapan ve hakemden sarı kart gören bir adamın, "şeref" kürsüsünde işi ne Allah aşkına?
Zaten Şansal Büyüka da bundan rahatsız oldu ve "Futbolu nedeniyle" filan diyerek durumu kurtarmaya çalıştı.
Düşünün ki Markus Merk'in her fırsatta futbol etiğinden söz ettiği bir program Maraton...

Gurbet Treni
Ilık ve yoğun trafikli bir Beyrut gecesinde milim milim ilerliyoruz. Ahbap olduğumuz taksi şoförü Gaby Haroun, Ermeni parçaları çalıyor.
Dedesi ve ninesi Türkiye'den göç etmek zorunda kalmış Gaby'nin. Torunların anlamasını istemedikleri bir konu olduğunda aralarında Türkçe konuşurlarmış.
Gaby'nin çaldığı CD'lerden biri İbrahim Tatlıses'e ait. Annesi "Cemil" adlı parçayı severmiş. Dinliyoruz. (Belli ki annesi büyük bir kırgınlık yaşamış gençliğinde.)
Sonra başa alıyor. Hangi albümü çaldığını bilmiyorum. Derken güzel olduğu kadar ilginç de bir parçayla karşılaşıyorum. İlginç çünkü kulağıma Uzakdoğu tınıları geliyor.
İstanbul'a dönerken Gaby'den o albümü istedim. Verdi. Meğer Tatlıses'in 1983'te çıkan "Yalan" adlı albümüymüş.
Benim sevdiğim parça da ilk kez 1970'lerde Arif Sağ'ın yazıp söylediği "Gurbet Treni":
"Beraber çok mutluyduk/ Neden ayrılık oldu/ Zalim gurbet treni/ Seni elimden aldı// Artık sabrım kalmadı/ Dön gel gurbet treni/ Sevdiğimden bir haber/ Al gel gurbet treni/ İçimdeki hasreti/ Dindir gurbet treni/ İçimdeki ateşi/ Söndür gurbet treni// Yıllar geçti aradan/ Haber bile salmadı/ Döndü gurbet treni/ Yarim neden gelmedi?"
Youtube'da dinledim diğer yorumları... Gülcan Opel filan da seslendirmiş ama hiçbiri İbo'nunki kadar güzel değil.

sabah



Bu yazı 1,572 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 23 Ağustos 2012 Yeni Anteplere dikkat!
    • 28 Haziran 2012 Suriye aynı zamanda Rusya'dır!
    • 21 Haziran 2012 Bunlar bizi kandırıyor
    • 23 Mayıs 2012 Tek emperyalist ABD mi?
    • 15 Mayıs 2012 Silivri izlenimleri (1)
    • 10 Mayıs 2012 Başkanlık sistemi: Valiyi halk mı seçecek?
    • 6 Mayıs 2012 Aşk olmadan meşk olur mu?
    • 3 Mayıs 2012 Çelişik mesajlar kafa karıştırıyor
    • 27 Nisan 2012 27 Nisan'ın da hesabı sorulacak mı?
    • 24 Nisan 2012 Stalinci olmak suç mu, değil mi?
    • 3 Nisan 2012 PKK'nın vesayet aracı KCK
    • 16 Mart 2012 Aleviler neden Sivas'ı 'yaptıranları' görmek istemez?
    • 9 Mart 2012 Hani kadınları eve kapatacaklardı?
    • 22 Şubat 2012 Seçilmişler, atanmışların kulu değil... Ya seçenler?
    • 16 Şubat 2012 Krizler bitmeyecek
    • 14 Şubat 2012 O ajanlara bir de böyle bakın
    • 10 Şubat 2012 2014 kavgası
    • 8 Şubat 2012 Kemalistler ve İsrail lobisi
    • 5 Şubat 2012 Müsamere kardeşliği
    • 25 Ocak 2012 Kemalistlerin baba kompleksi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,335 µs