En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Ergenekon'u hukuki raya oturtmak...



Ergenekon süreci dünyamızı, tartışmalarımızı, siyasetimizi alabildiğine meşgul ediyor. Bu doğal...

Bıkmadan söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz:

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli davalarından birisi bu... Vesayet düzeninden açık topluma geçişi temsil ediyor, temsil etmesi bekleniyor.

Ne var ki, son zamanlarda yakıcı örneklerini gördüğümüz gibi, bu dava ve soruşturma etrafında insan, kimlik, kişilik, etik tartışması fazla öne çıkıyor ya da şöyle diyelim: Dava ve soruşturma bu tür tartışmalar üzerinden değerlendiriliyor, doğrulanıyor ya da eleştiriliyor.

Bu durumun bizzat kendisi yakıcı...

Bir alet kutusu düşünün, işinize yarayacak her şey var içinde ve elinize aldığınız, alete göre düşünmenize yol açıyor...

Gazeteci tutuklamaları içeren Ergenekon dalgası örneğin... İçinden farklı öyküleri, farklı duruşları, farklı siyasi halleri çağrıştıran insanlar çıktı.

Bir tarafta "İklim Hanım" var mesela, ODA TV'ciler bile kendisinden şikayetçi oldu. Diğer tarafta yıllardır insan kirletme işini üstlenmiş olan "Soner Yalçın ve Oda Tvciler" var. En nihayet bu kez onlardan şikayetçi olan Nedim Şener var, Ahmet Şık var, MİT'çiyi ve diğerlerini hiç saymıyorum...

Kanıtları bir yana itip, insandan, kimlikten yola çıkınca Ergenekon sürecini bu gruplardan ya bu kişilerden birisiyle ya da istediğinizle özdeşleştirip hüküm verip, yola devam ediyor, tartışmalara giriyorsunuz...

Söylüyoruz: "Etik hal", "genel imaj", "politik duruş", "siyasi bagaj" kişileri, kanuni süreçler de ne olağan şüpheli yapar, ne aklar...

Ergenekon süreci bugün yara alıyorsa, zayıflıyorsa tam da bu nedenlerle oluyor...

İşin etik yönü bu...

Madalyonun bir de hukuki yüzü var, bu yüzde "hukuki eksiklik" başka bir sorun odağı olarak karşımıza çıkıyor, etik odak kaymalarını hem besliyor, hem onlardan besleniyor.

Nasıl?

Şöyle:

Bu ve benzer soruşturmalarda ki ilk soru, yargı-emniyet ilişkisinin gerektiği gibi işleyip işlemediği sorusudur. Hiyerarşinin tepesinde savcının olması gerektiği, polisin onun talepleri çerçevesinde hareket etmesi gerektiği açık.

Ancak bu konuda kimi şüpheler ve sorular var.

Zira akışta kontrol daha çok emniyette görünüyor.

Mustafa Erdoğan geçenlerde Star Gazetesi'nde bu noktanın altını dikkatle çiziyordu:

"Emniyet güçleri hazırlık soruşturmasını görünüşte savcılıkların yönetim ve denetimi altında yürütüyor olsalar da, onların 'işgüzarlığının' ve delil bulmadaki isteklilik ve 'becerileri'nin savcıları etkiliyor olması kuvvetli bir ihtimaldir. Eğer öyleyse, hükümetin ve özellikle İçişleri Bakanı'nın kendi memurlarını meşruluğun sınırları içine çekmesi gerekir..."

Evet, durum gerçekten böyleyse, ki bunu akla getiren pek çok gelişme yaşanıyor, bunun teknik ve işleyiş anlamında bir "polis devleti" tanımı olduğunu unutmamak gerekir.

Bu tür durum, hükümete yönelik baskı düzeni, polis devleti üretme iddialarından çok farklıdır, zira nihayetinde siyasi iktidarı da kuşatan özellikler taşımaktadır.

Gelelim "ikinci soru"ya...

Bu soru soruşturmaların "işleyiş"iyle ilgilidir.

Bu noktada sorun şudur:

Kimi anlarda delilden suçluya gitmek yerine, olağan şüphelilerin ilişkilerinden suç üretmek, suçlu tanımlamak...

İhbar e-mailleri üzerine ve polisin yönlendirmesiyle yapılan teknik takipler, oradan elde edilen kanıtlarla oluşturulan ilişki ağları, bu ağlardan olağan şüpheliler üretmek ve suç hali ile bu ağları iç içe sokmak...

Bir dizi suçlu yanında başka amaçları devreye sokabilecek karanlık noktaların üremesi bu yolla oluyor.

Bunlar hem hak ve özgürlük ihlalleri üretiyor, hem Ergenekon davasını kirleten sonuçlar üretiyorlar.

Siyasi iktidarın, İçişleri ve Adalet Bakanlığı'nın sorumluluğu da bu nokta da başlıyor...

Bu konuda tarihi süreçleri hukuki ray üzerine oturtmaya gerçekten ihtiyaç var...

yenişafak

 



Bu yazı 1,450 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,855 µs