En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Cenaze sosyolojisi



Dün, rahmetli Necmettin Erbakan’ın cenaze namazının kılındığı Fatih Camii’ndeki manzara, en azından devlet katında, şimdilik de olsa “cami-kışla kavgasının” durulduğunu gösterir gibiydi...

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın ölümüyle ilgili bir mesaj yayınlamasının ardından, dün de cenazede TSK’yı temsilen Birinci Ordu Komutanı, askeriyenin çelengi, üst rütbeli subaylar, devlet erkânı, siyaset kurumunun neredeyse tüm önemli aktörleri, cemaat temsilcileri ve mahşeri bir halk kalabalığı bir arada idi...

Sanki Ankara, 28 Şubat’ı yaşamayı reddetmek üzere filmi geri almıştı...  Ölüm acılarıyla, cami avlularında da olsa, on dört yıl içinde “normalleşme” açısından belirli bir yol alınmış olduğu görülüyordu.

***

Erbakan’ın cenazesi aslında alınan ve alınması gereken yolu, ayrıca da gelinen noktada yapılması gerekenleri göstermesi açısından çok öğreticiydi... Erbakan’ın cenazesindeki sosyal renk ve çeşitlilik, rahmetli Özal’ın cenazesine oranla biraz daha soluktu.

İslami hareket temsilcileri mevcuttu ama Batı ülke yönetimleri eksikti... Asker marifetiyle Kemalizm’in “İslamiyet’i” hedef tahtasına koyması, resmi düzeyde aşılmış görünse de, sosyal normalleşmenin tamamlanması avluda eksik olanların da yerlerini alması ile tamamlanabilecek...

Bu ise, “ötekini” yaratarak siyasal parsa toplamayı geride bırakıp, “düşman” yaratmadan çözüm üretmekle mümkün... Zaten tamamıyla normalleşen ülkeler de bunu yapıyor.

***

Türkiye’deki siyaset ve toplumsal bölünme paradigmasına bakınca;

Kemalist-dindar... Cami-kışla... Modern-geleneksel... Müslüman-gayrimüslim...  Türk-Kürt... Sünni-Alevi...

Dindar-inançsız olarak ayrışıldığını görüyoruz.

Bu ayrışma, kendini işlevsiz kalmış hissedenlerin “kimlik bunalımına” pansuman olmakla kalmıyor, siyasetçiye de oy getiriyor... Ama referandum sonuçlarından da görüldüğü üzere ülkeyi de derinlemesine kamplaştırarak gerginleştiriyor. Devlet katında görülen ve cenaze törenine yansıyan nispi normalleşme, topluma nasıl yansıtılabilir, bu bölünme ve gerginlik nasıl aşılabilir?

***

AK Parti ilk iktidar döneminin ilk üç yılında elindeki AB reçetesini hızla hayata geçirirken çok büyük dönüşümlere imza attı.

O zamanlar iktidar partisinin “çevreyi merkeze, merkezi yeryüzüne” taşımakta olduğunu söyler ve yazardım... Erbakan’ın cenazesindeki görüntü, bu sosyolojik dönüşümün bir kısmının başarıldığı ama diğer kısmının eksik kaldığını gösteriyor; çevre kısmen merkeze taşındı ama merkezin yeryüzüne taşınması tıkandı. İlerleme Raporu’ndaki reformları yapmayı reddettiği için siyasal iktidarın, sistemli, bütüncül, toplumsal sağlığı ve normalleşmeyi kurumsallaştıracak bir değişim reçetesi yok. Çok olumlu adımlar atılsa da mevcut sistemi topluca dönüştürecek bir gayret ve iradeden yoksunuz... Hedef, hızlıca demokratikleşme ve dönüşme değil, siyasetin ve siyasetçinin öncelikleri.

***

Yaşanan onca başarıya rağmen bir tıkanıklık riski içerde ve dışarıda artıyor. Dışarıda sistemi okuma kabiliyetinde zafiyet, içeride de demokrasinin gerekleri açısından bir üst çözüm yaratma ve icraata geçiş zorluğu yaşanıyor. Seçim ve referandum akşamlarında ortaya konan “mağdur yaratmayan bir rejim ile birbirini mağdur etmeyen bir halk” hedefi ertesi günlerde kayboluyor... Rejimin topluca demokratikleşmesinin yerini, siyasilerin oy tabanını oluşturan kendi mağdurlarının siyasal talepleri alıyor.

***

Dünkü cenaze, alınan yolu gösteriyor, gerçekten epey yol alındı...

Ama... 28 Şubat rejiminin mevzuatı olduğu gibi duruyor... Sistemin özünü dönüştürecek bir demokratikleşmeden hala uzağız. “Benzemezlerin bir arada yaşaması” için tek reçetenin evrensel hukuk, temel hak ve özgürlükler, kısacası tüm kurum ve kurallarıyla demokrasi olduğu inancı henüz bir amentü değil...

Olsa... Erbakan’ın cenazesindeki sosyolojik tablo tam olacaktı... Demokrasiyi ortaklaşa benimsemiş ama çok farklı düşünce ve yaşamların cenazedeki birlikteliğine dönüşecekti...

***

Neyse...

Dilerim çoğu gitmiş, azı kalmıştır.

Bu olumlu tabloyu tamamlama ve kalıcı bir normalleşme için ihtiyaç duyulan ikinci demokratik hamleyi yapar, tıkanma riskini çabucak aşarız...

star



Bu yazı 1,557 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,642 µs