En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

Şehri yeniden kurmak



Şehir üzerine konuşmak… Şehri konuşmak. Bu vesileyle Ankara’dan, Pursaklar’dan dostlar davet etti. Bendenizden, Şehir Hayat ve Derviş kitabımdan hareketle, şehri, hayatı ve dervişi konuşmamı istediler.
Başka bir yerden bu çağrı olsaydı, gider miydim? Başka çağrılara, bugünlerdeki yoğunluğum sebebiyle muhtemelen olumlu cevap vermezdim. Ama Pursaklar’a, Ankaraya “evet” dedim.
Neden?
Çünkü Pursaklar yeni kurulan bir şehir. Bendenizin Ankaralı olduğu günlerde Pursaklar yeni belde olmuştu. O dönemde, bazı tanıdıklar kooperatif kurmuşlar, Pursaklar Köyüne yakın bir yerde “yeni bir köy” kurma telaşındaydılar: Gümüş Köy…
Gümüş Köy, şehrin kalabalığından, apartman hayatından kaçan, doğayla iç içe bir hayat kurmak isteyen, hali vakti yerinde olan bazı bürokratların hayaliydi. Yorgun argın evlerine döndüklerinde, bahçede oyalanarak dinlenmek istiyorlardı.
Bütün bunları, heyecanla anlatıyordu, o vakit üst düzey bir yönetici olan kooperatif başkanı.
Dönem Özal dönemiydi; hükümet toplu konut işlerine önem veriyor, şehirlerin ucunda yeni şehirler kuruluyordu. Şehrin doğusunda, batısında, güneyinde kuzeyinde bir canlılık vardı. Yeni mahalleler kuruluyordu. Mehmet Altınsoy büyük şehir belediye başkanıydı… Büyük parklar açılıyordu Ankara’nın orta yerine. Şehir yeniden inşa ediliyordu.
İşte bu günlerde Pursaklar belde oldu. Genişledi, genişledi… Ankaralılar, Çankırılılar, Çorumlular ve Samsunlular bu beldede kendi mahallelerini kurdular. Mahalleler genişledi ve doksanlı yıllarda Saray Köy de belediye oldu.
Ve şimdi… Zamanla birbirine ulanan beldeler birleşti ve Pursaklar İlçesi ortaya çıktı.
Yeni bir şehir, yeni bir tarih.
Adeta doğuşuna tanıklık ettiğim, zaman zaman Ankara’ya havayoluyla uğradığımda yanından geçerken seyrettiğim bu “yeni şehrin” çağrısına uydum, Ankara’yı ziyaret ettim.
Ankara’ya ne zaman gitsem, öncelikle Hacı Bayram’a uğrarım. Hacı Bayram, tarihle an arasındaki köprüdür… Ankara’yı Atakule’den seyredenlerin göremeyeceği, fark edemeyeceği bir köprü.
İki ya kadar evvel bir görev için Ankara’ya yine gelmiştim. Ama Hacı Bayram kapalıydı, girememiştik. Restorasyon ve meydanı düzenleme faaliyeti vardı… Mahzun mahzun Bursa’ya dönmüştüm.
Neden?
Hacı Bayam’daki ilk meydan düzenlemesini hatırlamıştım. Güya meydanı ortaya çıkarmak, düzenleme yapmak niyetindeydi, dönemin başkanı Karayalçın.
Ama hangi mimarla, hangi mühendisle çalışmış? Nasıl bir zihniyetle buraya el atmıştı? Doğrusu bilemiyorum… Ama ortaya bir “ucube” çıkmıştı. Cami’den ziyade, Tapınak ortaya çıkmıştı. Üstelik etraftaki eski Ankara’nın sivil mimari eserleri de teker teker yıkılmıştı.
Sivil mimari, şehrin insanını, yaşam tarzını, dünya algısını ele verir. Yapılan düzenleme, tarihin üzerine kalın bir perde çekmekti. Çekildi… Hatırlayanlar hatırlar, “Ankara’nın çamuru, Ankara’nın keçisi” diye diye tarih örtüldü. Mekân ruhaniyetini yitirdi.
Kaygılıydım, içimden şunları soruyordum: Şimdikiler ne yapacak? Yeni bir “ucube” mi ortaya çıkacak? Kaygılıydım, zira kaç dönemdir Başkanlık koltuğunda oturan, Altınsoy’un bıraktığı yolda ilerleyip parklar, bahçeler, havuzlar ve körüler yapan Melih Gökçek’in gündemine Hacı Bayram girmemişti.
Ankaralı Hacı Bayram kimdir? Neler yapmıştır? Bu mahallenin bu mabedin tarihimizdeki yeri ve önemi nedir? Bu sorulara cevap veremiyordu… Ankaralı için Ankara, Opera’dan öte taraftı. Bir de son yıllarda Eryaman, Çayyolu. Melih Bey için de Portakal vadisi…
İyi hoş da şehrin insanı tarihini, değerlerini, şehre hayat veren mabetlerini, tarihi mirasını neden tanımasın? Neden belediyeler bu gibi işleri önemsemesin?
Her Ankara’ya gidişimde dostlara sorardım: Melih bey neden bir Hacı Bayram sempozyumu düzenlemeye öncülük etmez? Neden şu İsmet Paşa’ya el atmaz? Neden şu Kaley’i öne çıkarmaz? Neden tarihten kaçar?
Hep bunları sordum ve hala da soruyorum.
Bu son ziyaretimde, Hacı Bayram’a, tarihle anın köprüsüne yeniden gittim. Etrafta, o eski mimariyi canlandıran konakları görünce sevindim. Çevre düzenlemesi güzel, Ankara küllerinden yeniden canlanıyor gibi geldi. Kaleyi, Aktaş’ı seyrettim.  O karşı tepeleri çam ağaçlarıyla hayal ettim… Yeşil Ankara.
Cami’nin içi, iç restorasyon? O ayrı bir bahis. Yeni şeyler yapılmış… Ama restorasyon, yeni şeyleri denemek midir? Bu anlamda rahatsızlık duydum. Fakat Cami’nin temizliği, türbenin etrafındaki düzenlemeler, içerdeki kusurları bir anda fark ettirmiyor.
Hacı Bayram’dan “şehri yeniden kurma”nın hayaliyle yeni kurulan bir şehre, Şehri, hayatı ve şehre hayat veren Hacı Bayram’ı konuşmak üzerer Pursaklar’a doğru yol aldım.
 
Hâmiş
Başbakanlarımızdan, siyaset ve bilim adamı Prof. Dr. Necmeddin Erbakan'ın bekâ semtine göçünü üzüntüyle öğrendik. Ancak şunu biliyoruz: "Her nefis ölümü tadacaktır." Evet, gelinen dünyadan gidilecek... Hak merhuma rahmet, geride kalan ailesine ve sevenlerine sabırlar ihsan eylesin.

Bu yazı 2,515 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,527 µs