En Sıcak Konular

Yasin Aktay


Yasin Aktay
0 0 0000

Devrim dalgalarını sen, oyun mu sandın?



Tunus'ta başlayıp tüm Orta Doğu ülkelerine yayılan devrim dalgaları izleyen CHP'lilere bir haller olmuş, derinden ve alışılmadık bir yerden gelen bu tehlikeli dalgalara karşı bir sörf fırsatı yakalamaya çalışmışlar. Bir yandan bu dalgalardan iktidarı ders çıkarmaya davet ederken bir yandan da bunların bir benzerini kendilerinin de başlatabileceklerinden tehdit yollu dem vurmuşlar.

Seçimlere şunun şurasında dört buçuk ay kalmışken, iktidara karşı sokak sokak harekete geçerek Tunus, Mısır ve diğer bölge ülkelerinde cereyan eden devrim dalgalarından kendilerine bir pay çıkarmaya çalışıyorlar.

Hemen söylemeliyiz ki, CHP'nin bu dalgalarla oynamaya kalkışması kendisi için çok tehlikeli bir yolu gösteriyor. İktidar yoksunluğu ona bol bol darı ambarı rüyaları gördürüyor olabilir ama ne bu rüyaları ne de bu dalgaları kendisi için hayra yormak mümkün görünüyor.

Partinin isminde "halk" sözcüğü olduğu halde son kurultayında partinin bundan sonraki stratejisini "halka inmek" olarak belirlemiş bir partiden söz ediyoruz.

Sirkatini arz eder gibi şimdiye kadar halktan ne kadar uzak olduğunu itiraf eden bu stratejinin ifşa ettiği skandal orta yerde dururken, bu kadar uzak olduğu halkı sokaklara nasıl indirebileceğini doğrusu herkes gibi ben de merak ettim. Sokağa dökeceği halkı nerden bulacak CHP?

Bildiğimiz kadarıyla bu halk şimdiye kadar bütün yürüyüşlerini zaten CHP'ye ve onun temsil ettiği otoriter, statükocu ve totaliter zihniyete karşı kendince defalarca yaptı. En yakın iki yürüyüşünü de 22 Temmuz 2002'de ve 12 Eylül 2010'da yaptı ve CHP'nin orduyla ittifak halinde halka karşı sürdürmeye çalıştığı statükoyu epeyce zayıflattı.

Siyaset yapan birilerinin asla unutmaması gereken bir şeyi unutuyorlar. Bütün bu ayaklanmaları mümkün kılan, dürüst ve sağlıklı seçimlerin yapılmaması ve iktidardakilerin halka rağmen bir ordunun desteğiyle ayakta kalmaya devam ediyor olmalarıdır. Türkiye'de ise birçok bakımdan halka rağmen alavere dalavere ve asker-yargı bürokrasisinin oligarşik ittifakıyla sürdürülen bir statükonun iyi kötü işleyen bir demokrasi sayesinde sonuna gelindi. Bu sayede Türkiye'de demokratik yürüyüşler ve seçimler sayesinde sağlanan özgürlüğe Orta Doğu'da devrimlerden başka bir ulaşma yolu bırakılmamıştır.

Buna rağmen bu ülkelerde model alınan yolun da Türkiye'nin son on yıldır içinden geçmiş olduğu tecrübe olduğunu da hatırlatmak lazım. Kemalizm nasıl bütün bu ülkeler için geçerli bir model ise bu kasvetli ve ülke kaynaklarını ve enerjisini tüketici, özgürlükleri kısıtlayıcı kafesten çıkışta da Türkiye ilham kaynağı olmaktadır. Bu ülkelerde şimdi devrimler yoluyla gerçekleşen bir süredir demokratik yolla Türkiye'de gerçekleşiyor zaten.

CHP'ye gerçekten bir haller oluyor.

CHP'nin bir genel başkanı falii meçhulleri ve Güneydoğu'daki kirli savaşın gizlediği hakikatleri araştırma komisyonu kurmaktan bahsederken bir diğeri insanları sokaklara dökmekten ve tam da bu kirli savaşın da sorumlularından olmak suçlamalarıyla yargılanmakta olanlara destek amacıyla mahkeme salonunun önüne 50 bin insanı dikerek yargı sürecini felç etmekten bahsedebiliyor.

Allah sonunu hayr etsin. Biri diğerini kesin olarak götüren bu farklı hareketlerin bir parti içinde temsil edilebiliyor olmasını demokratik çeşitlilik olarak izah etmek mümkün değil. Bakalım bu çelişkinin diyalektiğinden nasıl bir CHP'ye ulaşacağız?


DİYARBAKIR'DAN GELEN YENİ ANAYASA ÇAĞRISI

Hafta sonu Diyarbakır'da 649 kurum ve kuruluş ile akademisyenlerin katıldığı "Neden Yeni Bir Anayasa" konulu konferans düzenlendi. Benim de bir konuşmayla katıldığım ve Mazlum-Der, İHD, Tuhad- Der, Dives, Diyarbakır Barosu ve SES gibi çoğunluğunu İslami kesimin sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla gerçekleşen konferans Diyarbakır'da siyasetin Kürt milliyetçiliği tarafından belirlenmediği, ama Kürt sorununun daha sağduyulu bir çerçevede tanımlanıp çözümüne çalışıldığı yeni bir zemini öne çıkardı. Konferansın sonucunda TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve siyasi partilere gönderilecek bir sonuç bildirisi de yayınlandı. Bu bildiride yer alan maddeler şöyle:

1.Yeni anayasada insan ve insan onuru esas alınmalıdır. Tüm dezavantajlı gruplara yapılacak pozitif destek anayasada güvence altına alınmalıdır.

2. Devlet tarafsız ve ideolojisiz olmalıdır. Devlet, farklılıkları değiştirip dönüştüren değil, tüm ideolojiler, inançlar ve değerler karşısında yansız bunlara karşı eşit mesafede duran bir niteliğe sahip olmalıdır.

3. Anayasada hiçbir hükme kutsiyet atfedilmemeli, değiş(tiril)emez veya değişmesi teklif edilemez hükmü olmamalıdır.

4. Hiçbir ırka vurgu yapmayan, Türklük ile Kürtlük ve diğer etnik kimlikler arasında ayrımcılığı esas almayan bir anayasal vatandaşlık tanımı olmalı.

5. Her bireyin hiçbir şarta bağlı olmasızın eğitim hakkına sahip olduğu belirtilmeli, ayrımcılığı besleyen beyanlar kaldırılmalı, anadilde eğitim talep eden tüm etnik kimlikler için devlet tarafından parasız olarak sağlanmalı.

6. Herkes için din ve vicdan özgürlüğü sağlanmalıdır. Bieylerin bir dine inanma veya inanmama özgürlüğü korunmalı grupların kendilerinin belirlediği din ve inanışlara yaşama ve bunları yayma hakları güvenceye alınmalı.

7. Askerin bürokrasinin ve yargının seçilmişler üzerindeki vesayetine son verilmeli, halk iradesinin hakimiyeti sağlanmalıdır. MGK kaldırılmalı G.Kurmay MSB'na bağlı ve ona karşı sorumlu hale getirilere üst düzey askeri personel ile yüksek yargı mensuplarının seçiminde seçilmişlerin yetkileri arttırılmalı.

8. Kuvvetler ayrılığı belirgin olmalı, kararlarında devleti değil, adaleti esas almalı, bağımsız ve tarafsız olmalı.

9. Yasama, yürütme ve yargı organları dahil olmak üzere halk adına görev yürüten herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamı dışındaki tüm eylem ve faaliyetleri için dokunulmazlıklar kaldırılmalı.

10. Tüm kurum ve kuruluşların işlemlerine karşı etkin bir yargı denetimi oluşturulmalı devletin tüm kuruluşları hesap verebilmeli.

11. İdeolojik ve milli gerekçelerle siyasi partilerin faaliyetleri sınırlandırılmamalı siyasi patiler kapatılmamalı.

12. Devletin aşırı merkeziyetçi bürokratik yapısı küçültülmeli, atanmışların ve merkezi yönetimin seçilmiş yerel idareleri üzerinden vesayetine son verilmeli.

yenişafak



Bu yazı 1,159 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Temmuz 2012 Suriye bağlamında dış politika bilançosu
    • 9 Temmuz 2012 Suriye'nin geleceği Mısır'dan görünüyor
    • 30 Nisan 2012 YÖK'te Katsayı uygulaması mı hortlatılıyor?
    • 14 Nisan 2012 Soruluyor nitekim ve taşlar yerine oturuyor
    • 25 Mart 2012 Facebook devrim yapar mı?
    • 14 Ocak 2012 Darbelere karşı bile bir konsensumuz yokken
    • 9 Ocak 2012 Kafa karıştırsa da, halkın sesine kulak vermek...
    • 5 Aralık 2011 Konferanslar arasında Türkiye'nin değişen ufku
    • 14 Kasım 2011 Revaklar meselesi
    • 8 Ağustos 2011 Güç ve ahlak sorunu
    • 6 Ağustos 2011 YAŞ'ta hesaplaşma yerine helalleşme
    • 25 Temmuz 2011 Öcalan'ın anlama sorunu
    • 18 Temmuz 2011 Cahiliye
    • 25 Nisan 2011 Kalpsiz bir dünyanın kalbi: Kutlu Doğum
    • 14 Şubat 2011 Mısır'dan bakınca çeşitlenen Türkiye modeli
    • 31 Ocak 2011 Devrim dalgalarını sen, oyun mu sandın?
    • 24 Ocak 2011 Endişeler ve yaşanmış tecrübeler
    • 27 Aralık 2010 Almanya'ya işçi göçünün 50. Yılı
    • 20 Aralık 2010 Kürt meselesinde siyasetin dönüşü(mü)?
    • 22 Kasım 2010 İktidar hevesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,816 µs