En Sıcak Konular

Mehmet Ali Birand


Mehmet Ali Birand
0 0 0000

Erdoğan, gündemi elinde tutmasını bildi...



Amerikan TIME dergisinin bu yılki "Yılın Adamı" anketinde, okur oylarıyla Başbakan Erdoğan'ın ikinciliğe kadar yükselmesi hiçte boşuna değildir. Yakın tarihimizde ilk defa bir Türk Başbakanı, böyle bir uluslararası ankette tepelere çıkabiliyor.
Politikalarının bazılarını beğenmeyebilirsiniz, ancak Erdoğan'ın Türkiye'yi farklılaştırdığını, dünya kamuoyunda dikkatlerin üstüne çevrilmesini başardığını reddedemezsiniz.
Erdoğan, bu değişimi özellikle 2010 yılında ön plana çıkardı. İlk gününden itibaren, yıl boyunca gündemi elinde tuttu.
2010’un, uzun süre unutulmayacak en önemli gelişmelerinden bazıları şunlardı:
- Türk Silahlı Kuvvetleri için 2010, bir dönüm noktasının kesinleştirildiği yıldı. Ağustos Şura toplantısı ve Balyoz Davası, dönüm noktalarıydı. İlk defa, Silahlı Kuvvetler mensupları, olası bir darbe hazırlığında bulunmaktan sivil mahkemede yargılanmaya başlandı. Yıl süresince, TSK giderek geri plana çekildi, siyaset üstündeki etkinliğini kaybetti, sustu ve köşesine çekildi.
- Dünya'da mali-ekonomik kriz sürerken, özellikle de Avrupa'da Yunanistan ile başlayan Euro krizi yaygınlaşırken, Türkiye herkesi hayretler içinde bırakacak şekilde toparlandı. Yükselen ülkeler arasında en çok sözü edilen ve reytingi artan oldu. Başbakan "Bu kriz bizi teğet geçiyor" dediğinde alaya alınmıştı. Bu yıl Erdoğan, kendini alaya alanlarla alay etti.
- İsrail ve İran politikalarıyla, Türkiye uluslararası kamuoyunda dikkatleri çekti. Washington'da tepkiyle karşılandı, ancak Orta Doğu ve İslam ülkeleri başta olmak üzere, Türkiye "Ne dediği dikkat edilen bir ülke", Başbakan Erdoğan da, "Ters düşülmemesi gereken liderlerden biri " olarak nitelenir oldu.
- Erdoğan'a yöneltilen en yaygın eleştiri ise, demokrasi uygulamasındaki eksiklikler, Başbakan'ın giderek sertleştiği ve  eleştiriye tahammül edemediği idi. Türkiye'nin giderek muhafazakarlaştırıldığı da en çok eleştiri alan diğer bir alandı.


Kılıçdaroğlu CHP'ye damgasını vurdu...
2010'a damgasını vuran diğer isim de, Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Aynı yıl içinde iki Kurultay yaşandı ve CHP'yi tam anlamıyla kontrol altına aldı. Baykal dönemi tamamen kapandı.
Kılıçdaroğlu'nun Ana Muhalefet Partisi'nin başına geçmesinin önemi çok büyük. Ak Parti'nin anketlerdeki üstünlüğünü dengeleyecek, etkin bir muhalefetin bulunamaması, ülke siyasetinin en çok tartışılan konusu.
CHP'nin kaptan köşküne yeni ve taze bir ismin oturması, hem içeride, hem de dışarıda son derece olumlu karşılandı ve beklentiler artıverdi. Nedeni de, CHP'nin dışında hiçbir ciddi muhalefet hareketinin görülememesi.
MHP'nin kan kaybettiği şeklindeki söylentiler, bütün gözlerin Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP' ye dönmesine yol açıyor.
Yapılan hesaplara göre, CHP'nin yüzde 20-25 oranındaki oy potansiyelini yüzde 25-30'lara çıkarması durumunda, Ak Parti istediği çoğunluğu elde edemeyecek ve ülke siyasetinde dengeler yeniden kurulmaya başlanacak. İktidar partisinin şu sıralardaki yüzde 45 civarındaki oy potansiyeli, çok kişiyi rahatsız ediyor. Üçüncü defa büyük bir çoğunlukla iktidar olması durumunda, AKP'nin sistemi dahi değiştirebileceğine dikkat çeken gözlemciler, tek ümit olarak Kılıçdaroğlu'nun görüldüğünü belirtiyorlar.
Kılıçdaroğlu, gelecek seçimlerde, yüzde 30'luk oranı tutturabildiği taktirde, 2011'in en büyük sürprizini gerçekleştirecek ve ülkedeki siyasi gidişi büyük oranda değiştirecek.


Öcalan, kontrolü yeniden eline aldı
2010'da ön plana çıkan ve gündemi yönlendirme açısından, hakkında en çok konuşulan isimlerden biri de, Abdullah Öcalan oldu. Önceki dönemlerde de, PKK ve bölge halkının dikkatle izlediği bir liderdi, ancak geçtiğimiz yıl durum çok farklılaştı.
Ankara, PKK içinde bir lider kavgası çıkmaması ve kendi kontrolü altındaki bir kişinin bu rolü sürdürmesini istiyor olacak ki, İmralı'ya hiçbir kısıtlama getirmedi. Belki de zorunlu olarak, Öcalan'ın ön plana çıkmasına göz yumdu. Dışarıdan bakıldığında, T.C. Devleti Kürt sorununa Öcalan ile birlikte çözüm arıyormuş gibi bir izlenim var.
Öcalan, sorunun çözümü için bir yol haritası hazırladı.
BDP'nin temel politikalarını yönlendirdi ve gerektiğinde de, mesajlar yollayarak, parti liderlerine dahi  ince ayar yaptı.
PKK da, İmralı'yı kayıtsız şartsız benimsedi ve onun sözlerine hiçbir şekilde karşı çıkmadı. Örgüt içinden çıkan ters sesler susturuldu, eski başkan, uzakta bulunsa dahi tekrar eski konumuna getirildi.
Daha da önemlisi, Kürt kökenli vatandaşlarımız Öcalan'ı ortak liderleri olarak, kayıtsız şartsız benimsediklerini gösterdiler.
Öcalan, 2010’a damgasını vurdu. Önce "Silahların seçimlere kadar susturulmasını" önerdi ve kabul ettirdi. Ardından da, temel çözüm için 2 dil-özerklik diye özetlenen taslak önerilerini kamuoyuna açıklattırdı.
Kürt sorununun ilk ve en önemli adımı, geçen yıl iktidarın "demokratik açılımı" ile atıldıysa, ikinci ve somut adım bu yıl İmralı da atılmış oldu.

posta




Bu yazı 1,062 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Türkiye, Suriye'de frene basıyor...
    • 25 Temmuz 2012 Türkiye'siz İsrail'in eski etkinliği kalmadı...
    • 20 Temmuz 2012 Esad için yer aranmaya başlandı, ancak henüz kabul eden ülke bulunamadı...
    • 13 Temmuz 2012 Washington Ankara'yı yavaşlatmaya çabalıyor
    • 27 Haziran 2012 Türkiye karizmasını çizdirmedi...
    • 21 Haziran 2012 PKK, vurdukça devre dışı kalıyor...
    • 25 Nisan 2012 23 Nisan müsamelerinden kurtulamayacak mıyız?
    • 19 Nisan 2012 Böyle subay yetiştirirseniz, Darbe'ye hayret etmeyin
    • 2 Mart 2012 ABD raporu: Ermenistan ile ilişkiler açılmalı...
    • 21 Şubat 2012 Bu defa MİT kazandı, ancak dikkat...
    • 9 Şubat 2012 Bırakın dindar nesli, tablet nesli geliyor...
    • 23 Aralık 2011 Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın...
    • 15 Aralık 2011 Gül 2014'e kadar Çankaya'da...
    • 10 Aralık 2011 Erdoğan çekildi, partinin haline bakın...
    • 30 Kasım 2011 Başbakan'ın ameliyat sonucu saklanmamalı...
    • 27 Ekim 2011 Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
    • 20 Ekim 2011 Bu açık bir cinayettir, bir savaş ilanıdır
    • 29 Eylül 2011 PKK vuruyor, ancak kışkırtamıyor...
    • 21 Haziran 2011 Erdoğan'ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir...
    • 22 Nisan 2011 Türkiye, BDP'ye sahip çıktı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,305 µs