En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

Kürt sorununda iki tavır farkı



Marjinal radikal bir grubun fark edilmesi, kendini var kılması, görünür hale gelmesi için, öfkeli, uç tavırlar sergilemesi gerekir.
Çözüm arayan ise akıl çizgisini gözetmeye, başkalarının hassasiyetini dikkate almaya, başkalarının sinir uçlarına dokunmamaya itina eder.
Bu bir anlamda sırtında yumurta küfesi taşıyanla taşımayanın farkıdır.
Bu bir anlamda, üzüm yemek isteyenle bağcı dövmek isteyenin de farkıdır.
Türkiye gündeminin en hararetli konusu olan Kürt meselesine yaklaşımda da böyle bir tavır farkı göze çarpıyor.
Türkiye'nin bu meseleyi çözmesi lazım. Bu kesin. Bu mesele, büyük acılar yaşattı Türkiye'ye...
Evet, analar ağladı bu meselede...
Türk anne de ağladı, Kürt anne de ağladı.
Anaların gözyaşının dinmesi lazım.
Bunun yanında on binlerce gencin hayatının kurtulması var.
Bunun yanında, Türkiye'nin kan kaybından kurtulması var.
Belli ki, iktidardaki parti, bugüne kadar statüko adına yapılan uygulamalardan farklı bir şey yapmak istiyor.
Meseleyi doğru anlamaya ve çözüm getirmeye çalışıyor.
Bunu yaparken ülkenin doğusunun batısının huzursuzluğa sürüklenmemesini öngörüyor.
Bunu yaparken, yani Kürt meselesini çözerken, öte yanda bir Türk meselesi oluşmamasını yani Kürtler'e verilen hakkın Türkler'den alınıyormuş gibi görülmemesini öngörüyor.
Bunu yaparken memleket çapında en yüksek uzlaşmanın gerçekleşmesi gerektiğinde ısrar ediyor.
Bunlar, sırtında yumurta küfesi taşıyan adamın olmazsa olmaz hassasiyeti.
Yani bu ülkeyi bugün yönetiyor iseniz yarın da yönetecek iseniz, bugünden yarına kötü sonuçlar doğuracak işler yapmazsınız.
Ama argo ifadeyle "Bugün malı götüreyim, yarını düşünmeye gerek yok, nasıl olsa yarın başkaları işin başına geçecek" gibi bir sorumsuzluk içinde olsanız, deyim yerindeyse hovardaca davranabilirsiniz.
AK Parti hükümeti 8 yıldır iktidarda. Bugünden görünene bakılırsa, bir dönem daha iktidar olması kesin gibi gözüküyor. Öyleyse, sırtında yumurta küfesi var bu kadronun. Ve öyleyse hem Kürt meselesinde hem Alevi açılımında hem ekonomik, sosyal, kültürel yönelişlerde memleketin her yerinde makul karşılanacak bir politika üretmek zorunda.
Onun için hükümet, onun için cumhurbaşkanının başında bulunduğu devlet, itinalı adımlar atmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, devlet adına, muhabbet adımları atıyor. Memleketin doğusunu batısını kucaklıyorlar.
Peki öteki tarafta ne oluyor?
Diyelim "Kürt meselesi diye bir şey hiç yok" şeklinde bir tavır. Doğru mu, sağlıklı mı, gerçekçi mi?
Var böyle bir mesele... Gayet açık. Karşı olsanız da var, var ki bir şeye karşısınız, taraftar olsanız da var.
Öyleyse meseleyi yok farz etmek çok makul değil. Uç bir tavır. Öyle giderek, bu memleketin Kürt vatandaşlarıyla iletişim kuramazsınız. Bu gayet açık.
Peki öbür uçta ne var?
Öbür uçta da "Biz Kürtler adına ortaya çıkalım ve ağzımıza geleni söyleyelim çizgisi var. Özerklikten başlayıp Kürdistan'a kadar uzanalım. Ayrı bayrak diyelim, ayrı savunma gücü diyelim, federasyon diyelim, bunlar olmazsa savaş çıkar diyelim. Dağda adamlarımız hazır bekliyor, bir işaret versek Türkiye'nin her yeri kan gölüne döner, en baba adamlar hedef olur, diyelim."
Kürtler'i memleketin ayrı bir topluluğu olarak tasnif edelim ve onlar adına sadece biz konuşalım. Bizim gibi konuşmayan Kürtler'i bile Kürt saymayalım. Hatta onları Türkleşmiş, dejenere olmuş, asimilasyona uğramış Kürt sayalım.
Bunu yaptığınızda, evet kendinizden bahsettirirsiniz. Gündeme oturursunuz. Herkes sizi konuşur.
Ama bu herkesin sinir uçlarını da harekete geçirir ve karşıt cephesini üretmekte gecikmez.
Olabilecekleri olmaz hale getirmek için bu yöntem birebirdir.
Evet bu, bağcı dövme yöntemidir.
Evet bu, demokratikleşme diye yürütülmek istenen bir süreç varsa, ona yönelik satobajdır.
Bilinçli yapılıyorsa bizzat soruna, yani Kürt sorununa ihanettir.
Bilinçsiz yapılıyorsa, aptallıktır.
Bu yöntem, size, diyelim Kürtler'in bir kesimi arasında temsil gücü sağlar ama bu ülkenin 73 milyonunun birlikte karar vermesi gereken bir sorunda asla sorun çözücü olmaz. Kavga çıkarır, sorunu içinden çıkılmaz hale getirir.
Ben BDP, PKK, KCK, DTK gibi örgütlenmeler adına sergilenen tavrı böyle provokatif nitelikte buluyorum.
Ama maalesef "Kürtler adına" konuşuyor gibi gözüküyorlar.
Temsiliyete el koyuyorlar. Bir anlamda Kürt iradesi üzerindeki ipotek gibi bir durum ortaya çıkıyor.
AK Parti'nin Kürt kökenli 70 milletvekili Kürt sayılmıyor, BDP'nin kimisi Türk asıllı olan 20 milletvekili Kürtler adına tekelci bir sözcülük iddiasında bulunuyor.
Bu değişmeli.
Her şey akıl çizgisine gelmeli.
Eğer akla, gönül de eşlik ederse, aliyyülâlâ... Türkiye, o akıl-gönül iklimini bulmalı.
Kürt meselesi o iklimde çözülmeli ve Türk-Kürt herkes kazanmalı.


bugün



Bu yazı 868 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,480 µs