En Sıcak Konular

Ekrem Dumanlı


Ekrem Dumanlı
0 0 0000

Bu tartışma sandıkta biter



Belli dönemlerde sokak hareketleniyor. Protesto gösterilerinin biri bitiyor diğeri başlıyor. Demokratik bir ülkede bu manzaranın anlamı var aslında. İnsanlar, hoşnut olmadığı durumlara tepki gösterme hakkına sahip. Bu hakkın somut bir eleştiriye, net ifade edilebilir bir öneriye dayanması gerekir. Makul gerekçelere dayanan demokratik tepkiler halka mal olur, kamu vicdanında yankılanır. Aksi takdirde eylemlerin arkasında başka maksatlar aranır, kuşkular oluşur...


Son protesto eylemlerinin üzerinde kocaman bir soru işareti duruyor. Bunca kavga bir 'hak arayışı' mıdır; yoksa operasyonel bir hamle midir? Bu soruya net cevap vermek gerekiyor ki herkes tepkisini ona göre belirlesin. Bizim medyanın bir bölümü hadiseyi, 'hükümet karşıtlığı' kapsamında görüyor. Bu da olabilir. Çünkü basın da ideolojik bir duruş sergileyebilir; fakat 'ideolojik duruş' sergilemiyormuş gibi yapıp politik bir amaç üzerine ölçüsüzce abanmanın, bir bedeli vardır; onu iyi görmek gerekiyor. "Hey gidi günler..." diye iç geçiren bazı meslektaşlarımızın geçmişte yaşanan bazı acı olayları hatırlamasında fayda var. En azından ekranlara yansıyan protesto övgüsüyle halkın büyük çoğunluğunun buna verdiği sessiz tepkiyi mukayese etmesi gerekiyor. Neden mi?

Son yıllarda 'sokağa dökülen kitleler' medyada büyük bir heyecan oluşturdu; lakin, toz duman ortadan kalkınca, psikolojik harp taktikleriyle karşı karşıya kaldığımızı anladık. Cumhuriyet mitinglerini anbean yayınlayıp ürpertiler hâsıl ettiğini düşünen meslektaşlarımız önce sol partileri 'birleşme'ye ikna etti. Zannedildi ki, medyanın her dakika naklettiği sokaktaki o mutantan hava kamu vicdanında yankılanıyordu ve sol partiler birleşince AK Parti bertaraf edilecek, Türkiye yeni bir iktidara kavuşacaktı. Hatta hızını alamayan dinamik güçler (muazzam bir medya desteğini de yanlarına alarak) sağ partileri de hizaya sokmuş ve AK Parti karşıtlığı rüzgârı oluşturmuştu. Halkın ne düşündüğü bilin(e)miyordu; dar bir çevrede coşkun kutlamalar yapılınca herkesin aynı düşüncede olduğu sanılmıştı. Ne kadar yanlış bir mühendislik yapıldığını, sandıklardan çıkan oylar ortaya koydu.

Bu memlekette sandık konuşunca sokak susuyor. Demek ki, sokaktaki gürültü patırtı ile vatandaşın hissiyatı aynı değil. Madem durum budur; kitle iletişim araçlarının dümeninde oturanlar yanlış hesap yapıyor. Değişik sebepleri var kuşkusuz. Her şeyden önce konuya günlük siyaset üzerinden bakıyorlar. Bu çerçeveden bakınca, 'öğrencilerin gerçek sorunu' görülemiyor zaten. 'Sorun'la ilgilenmeyen medyanın çözümde gözü olur mu?

Diyelim ki, medya olaylara sahici bir gözle bakmıyor, öğrencilerin taleplerini umursamıyor; ya protestocu öğrenciler? Onların umurunda mı demokratik haklar? Mesela üniversitelerde nice zamandır uygulanan antidemokratik düzenin neresine karşı çıkabildiler? Darbe planları çarşaf çarşaf deşifre edildiğinde ve o planlar içinde Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) rolü ortaya çıktığında öğrencilerin protesto ruhu neredeydi mesela? Rektörler talebeleri balya balya otobüslere doldurup Cumhuriyet mitinglerine gönderirken, "Bir dakika! Biz bindirilmiş kıtalar değiliz!" deselerdi bugünkü 'hak arayışları' söylemi inandırıcı olabilirdi.

Kendimizi kandırmaya gerek yok. Sağa sola yumurta fırlatan ve kimseye konuşma hakkı tanımayan gençlerin amacı daha demokratik ve özgür bir üniversite değil. Kaotik bir sokak manzarası verebilmek için rollerini olabildiğince oynamaya çalışan bir kitle görüntüsü var sahnede. Medyadaki şakşakçıların da o çocukların sorunlarıyla ilgilenmediği aşikâr. Onlar da hadiselere siyaset mühendislerinin cin zekâsıyla yaklaşıyor. Bu satranç seçime kadar devam edebilir. Seçim akşamı kimin kuru bir gürültü olduğu ayan beyan çıkar ortaya. İnanmayan, yakın tarihin gümbürtülü eylemleriyle seçim sonuçlarına baksın, orada medyatik eylemlerle vatandaşın sessiz ama keskin iradesini görsün. O ikisinin arasındaki büyük uçurum medyanın halktan nasıl kopuk olduğunu da şerh ediyor...

Haber burada! Haberci nerede?
Bir ülke düşünün ki, 2010 yılında hâlâ darbe planlarıyla anılsın. Bir ülke düşünün ki, onca soruşturma ve davaya rağmen hâlâ darbe planları bulunsun. Bir ülke düşünün ki, toplumu doğrudan ilgilendiren önemli gelişmeler bazı gazetelere hiç yansımasın, bazı televizyon ekranlarında kendine yer bulamasın...

Hafta içinde habercilerin yüreğini ağzına getiren büyük bir bilgiyle karşı karşıya kaldık. Bir savcı askerî makamlara bilgi vererek Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'nda arama yaptı. Neler çıktı ortaya, neler! 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' soruşturmasında Albay Dursun Çiçek'i de ilgilendiren yepyeni belgeler bulunduğu öğrenildi. Darbe planlarında hangi komutanların nereye sürgün edileceği bile hesap edilmiş. Poyrazköy'de bulunan silahların envanteri ve diğer benzer silahların durumu hakkında tutanaklar ortaya çıktı...

Bundan daha 'flaş' haber olabilir mi bir ülkede? Nitekim medyanın büyük bir kısmı, bu bilgilere gereken değeri verdi. Bir de böyle bir şey hiç yaşanmamış gibi davranan haberciler ve yorumcular oldu. Sanki bambaşka bir ülkede yaşıyormuşçasına sade suya tirit yazılara devam edenlerin bu mesleği hâlâ nasıl yaptığını anlamak çok zor. Haber taş gibi duruyor ortada; haberci nerede, yorumcu nerede? Bu tür önemli gelişmeler aslında gazeteciliğin bu ülkede nasıl yapıldığını da fotoğraflıyor. O fotoğraf hem arşivlere malzeme olacak hem de insanlara, "Bu kadar da olmaz ki!" dedirterek ve gerçek gazeteciliğin ortaya çıkmasını sağlayacak...

Yumurtacılar, protestoyu Genç Siviller'den öğrenmeli
Gençlerin protesto eylemleri yapması demokratik bir hak. Onlara ne polis müdahale etmeli ne de siyaset. Yeter ki protesto eden, şiddet kullanmasın! İnsanlara yumurta atmak da bir tür fiilî saldırıdır. Konuşmacıların önüne idam ipi atmak da, utanç verici bir eylemdir. Slogan at, pankart aç, zeki işler yap; ama şiddete başvurma, şiddeti çağrıştıracak davranışlar sergileme.

Son yılların en başarılı eylemlerini Genç Siviller adı verilen grup ortaya koydu. Adeta müesses nizama karşı verilen mücadelede çığır açtı. Daha meydana çıkarken zekice davrandılar. O günlerde, "Genç subaylar rahatsız!" deyip askerin süngüsüne, postalına, tankına övgüler düzülüyordu. Bir grup genç, kendilerine "Genç Siviller" adını vererek, antidemokratik korkutmalara karşı 'rahatsız' olduklarını ifade etti ki, bu tutumu bile demokrasi tarihimizin bir köşesine kaydetmek zorundayız.

Genç Siviller'in her eylemi büyük bir yankı uyandırdı. Zekice bulunmuş sloganlar, insanları gülümseten pankartlar, antidemokratik tutumları yerden yere vururken nezaket ölçülerini gözeten söylemler... Çağdaş protesto böyle yapılır! Hatırlayın lütfen; CHP'nin sık sık Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurmasını, AYM'ye dosya yetiştirme yarışması düzenleyerek protesto etmişlerdi. Mesaj hem CHP'ye hem de AYM'ye idi. Ama en küçük bir fiilî saldırı, hakaret vs. yoktu. Hatırlanacağı üzere bir defasında da İstanbul Barosu'nu protesto ettiler. Baro'nun Ergenekon taraftarlığını ve anti-demokratik duruşlarını Taksim Meydanı'na astıkları "Darbeci baro Taksim'e hoş geldin" pankartıyla protesto etmişlerdi. "Darbeci baro def ol!" dememişlerdi, 'hoş geldiniz' demişlerdi; ama o ince mesaj 'darbeciler'i deli divane etmeye yetmişti...

Yumurtacıların eylemleri kaba saba; üstelik şiddet içeriyor. Konuşanı susturmayı hedefliyorlar. Medyadaki eski tüfek ağabeylerine aldanmasınlar. Bizim millet zulmedeni sevmez; mağduru destekler. Mağdur duruma düşürülen kişilere karşı olanlar bile yapılanları terbiye sınırları içinde görmüyor. Nitekim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bugün yumurta atan, yarın taş atar." diyerek şiddetin ancak şiddeti çoğaltacağını söyledi. CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum, kendini konuşturmayıp protesto edenlere "faşistler!" deyip kükremek zorunda kaldı. Vakıa, "faşistler" ile bilahare bir araya gelerek vaziyeti kurtarmaya çalıştı; ancak nafile! Yumurtacıların, halk nezdinde düştüğü durumu fark etmeleri gerekiyor. Mümkünse protestolarına akıl katmaları gerekiyor. Tabii bunları yapmaya kültürel çıtaları ve zekâ seviyeleri yetiyorsa...

zaman



Bu yazı 1,189 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 24 Eylül 2012 Ne gereği vardı?
    • 11 Haziran 2012 Cuntalarla nasıl mücadele edilecek?
    • 30 Nisan 2012 Şiddet!
    • 16 Nisan 2012 '28 Şubat'çılardan panik atak hamleleri
    • 10 Nisan 2012 Çin'den bakınca Türkiye'nin gücü
    • 9 Nisan 2012 Darbede tanıdığım dört subay
    • 2 Nisan 2012 Suriye İran... İşte çetin imtihan!
    • 26 Mart 2012 Terlik
    • 13 Şubat 2012 Aman dikkat!
    • 6 Şubat 2012 Bu yüzden mi susuyorsunuz?
    • 23 Ocak 2012 Hem Hrantçı hem Ergenekoncu olunabilir mi?
    • 16 Ocak 2012 Kaç kafatası bir manşet eder?
    • 9 Ocak 2012 Hesap vermek
    • 26 Aralık 2011 Çanlar Avrupa için çalarken
    • 19 Aralık 2011 Militan
    • 12 Aralık 2011 Maazallah!
    • 5 Aralık 2011 Global Ergenekon
    • 28 Kasım 2011 Dersim'den alnımızın akıyla çıkmak
    • 23 Kasım 2011 İngiltere'yi yeniden keşfetmek
    • 21 Kasım 2011 Dersim'in şifreleri

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,424 µs