En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Bürokratik kuşatma ve iktidar



Aşağıda aktaracağım değerlendirme Zeyno Baran’a ait. Malum Baran, Washington’da belli bir anlayışın penceresinden Türkiye’ye bakan bir ‘uzman’. Yakın geçmişteki darbe tartışmalarına, hatta muhtemel darbe faaliyetlerine zihinsel katkı sağlayan bir isim.

‘Gittikçe daha çok konuşulmaya başlayan, Türkiye’nin giderek sadece trans-atlantik konsensüsün içinde olmak yerine, Rusya, Brezilya, Çin, İran gibi Batı normlarının dışında hareket eden, yükselen güçlerin yanında yer almaya çalışması. BM’de oluşan yeni ‘bağlantısız hareket’ içinde kendine önemli bir yer bulmaya başlaması. Tabii Türkiye yıllardır Batı’nın parçası ve dönüşüm bir-iki yılda olacak şey değil. Ama 10 yıl sonrasını düşünürseniz, Türkiye’nin hem Batı’nın tam parçası hem de bağımsız hareket eden ülkelerle ilerlemesi zor görünüyor. Türkiye hangi tarafta yer alacağına karar vermeli.’ (Akşam Gazetesi, 8 Aralık 2010)

Soğuk Savaş’tan kalma bu değerlendirme sahibinin, dünyanın ya da Türkiye’nin nereye gittiği konusunda en küçük bir fikri olmadığı açık. Dahası Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkan sürecin, Türkiye açısından neler getirebileceğine dair bir öngörüsü de yok.

Baran, Washington’da Türkiye hakkında konuşulanları böyle aktarıyor. Bu bakış açısının hali hazırda dünyada ya da bizde alıcısı olabilir mi, elbette mümkün. Ancak gelecek adına bize bir şeyler söylemediği çok açık.

***

Türkiye’de öğrenci eylemleri üzerinden başlayan gerginlik, emniyetin tavrı ve ortaya çıkan can sıkıcı manzara, birkaç gün tartışıp unutacağımız sıradan olaylar mı? Yoksa yakın geleceğin kodları üzerine verdiği mesajlar var mı?

Hiç sözü evirip çevirmeden söyleyeyim. Öğrencilere karşı uygulanan şiddetten, bunlara bulunmaya çalışılan kılıflardan ve de mazeretlerden rahatsızım. Hele bu mazeretleri, Soğuk Savaş’tan kalma, sağcılığın bütün köhne kalıplarını yeniden  savunan adamlardan dinledikçe iyice huzursuz oluyorum.

Galiba diyorum kendi kendime, bunlar hiçbir zaman genç olmamış. Saçma, yanlış, gereksiz bile olsa bir düşünceyi ateşli bir tarzda savundukları bir dönemleri olmamış. Hep büyük adam olmuşlar, hatta öyle doğmuşlar!

***

Öte yandan öğrenci eylemlerine karşı gösterilen bu tavrın, yakın gelecekte nasıl bir iktidar kurgusuna işaret ettiği üzerinde de kafa yormak gerekiyor. Acaba böyle bir manzara, demokratikleşme, insan hakları ve özgürlükler alanında iddialı söylemlere sahip ve ciddi adımlar atabilmiş bir iktidar açısından ne ifade ediyor?

Türkiye’de bürokrasinin, adeta bir canavar gibi siyasi iktidarları kuşattığına dair yakın geçmişten nice örnek verebiliriz. Demokrat Parti ve Menderes döneminde yaşananlar, Turgut Özal’ın attığı her adımda karşılaştığı bürokratik direniş, bizde bu geleneğin ne denli güçlü olduğunun örnekleri.

AK Parti, bürokrasiye rağmen ve onu aşarak, onunla çatışarak nice önemli adım attı, olmaz denilenleri gerçekleştirdi. Şimdi bürokrasi tarafından kuşatıldığı ve köşeye sıkıştırıldığı bir döneme mi giriyoruz? Umarız öyle değildir; ama eylemler ve güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet bize iyi mesajlar vermiyor.

Bu meseleler, mazeret uydurmaya, üzerini örtmeye, yok saymaya ya da bastırmaya gelmez. AK Parti’nin yönetici kadrosu, bu ülkede bürokrasinin duvarlarından en çok şikayet eden, onların uygulamaları yüzünden acı çeken insanlardan oluşuyor.

Yapacakları basit, bulduğu her fırsatta etraflarını saran bu zihniyete bir kez daha dur diyecekler. Bunu geçmişte yaptılar, yine yapabilirler, yapmak zorundalar.

star



Bu yazı 1,021 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,922 µs