Kılıçdaroğlu'nun son zamanlarda CHP'yi iktidara getirmek için tam bir siyasi parti lideri gibi hareket etmeye başlamasını, galiba Türkiye'nin yaşadığı en önemli gelişme olarak kaydetmek gerekiyor. Siyasi lider olmayı veya genel olarak bu siyaseti ne kadar başarıyor olduğu ayrı bir konu. Bu açıdan çizdiği zikzaklar, gidiş gelişler siyasi magazini yeterince besliyor, beslemeye de devam edeceğe benziyor, ama yine de tutturduğu yolun CHP'yi gerçek anlamda siyaset zeminine çeken bir yol olduğu takdir edilmeli.
Başörtüsü meselesinde sergilediği kararsızlık ve tutarsız açıklamalar ne olursa olsun CHP içinde bazı yeni tavır-alışları ihtimal dâhiline sokmuş oluyor. Bu CHP tabanı içinde bazı seçenekleri ebediyen dışlayan katı tutumları eninde sonunda yumuşatıp, parti tabanından başlayarak CHP'nin siyasete açılımını beraberinde getirebilir.
Aynı şey Kürt meselesindeki tutumu için de sözkonusu. Diyarbakır'a doğrudan gitme konusunu bile binbir türlü mazeretin arasına sıkıştırma yolunu seçse de, Urfa'dan dolanıp gitse de sonuçta "Diyarbakır'a gitme" veya "Diyarbakır gündemi üzerinden siyaset yapma" seçeneğini CHP'nin gündemine taşımış oluyor. Bunlar azımsanacak şeyler değil, sonucu kimin için ne olursa olsun bizatihi siyasetin kazanacağı hamleler. Aynı zamanda bu siyasetin CHP içinden karşılaştığı tepkilerin ifadesi şimdiye kadar CHP'nin yürüttüğü misyonun daha iyi anlaşılmasını da sağlıyor.
O misyon, Türkiye'de siyasetin fani ve alçak zeminlerine katılımı ihtimal dışı bırakan, aksine siyaset üzerinde yönlendirici bir derin irade olarak işlemeyi öngörüyordu.
Deniz Baykal'ın halefine yönelttiği eleştiriler bu açıdan çok manidar. İlk anda insanın inanası gelmiyor ama Kılıçdaroğlu'nu iktidar hevesine kapılmakla suçluyor. Bir siyasi parti tabelası asmış bir yapının iktidar olmaktan daha doğal ne gibi bir amacı olabilir ki?
Bunun olağan bir siyasetçi için tanımını boş verin CHP'ye misyon tanımlarken Baykal'ın kastı üzerinde düşünün:
"CHP, Türkiye'nin temelidir, özüdür, bir büyük siyasi partidir. Bu anlayış içinde gün olur iktidarda oluruz, gün olur muhalefette kalırız ama muhalefette de görevimiz var, iktidarda da görevimiz var. Biz sadece iktidara gelerek görev yapacak partilerden değiliz. (Muhalefette görevim yok) diye düşünürsen, iktidar olmak için kestirme yollar aramaya kalkarsan, iktidar olmanın kestirme yolları, sihirli değnek dokunuşuyla birden bire iktidara gelme hevesleri, hesapları, sizi çok ciddi yanlışlıklara sürükleyebilir"
Belli ki, Baykal'ın CHP için düşündüğü misyon çok daha ulvi! Fâniler düzeyinde bir siyaset yapmak yerine siyasetin gündelik meşgaleleri arasına karışmaksızın siyaset üzerinde etkileyici ve belirleyici bir rol tanımlıyor Baykal.
Eh, bu da bir çeşit iktidar tabi, görünmeyen, hesap vermeyen, tartışmaya asla girmeyen, dediğim dedik bir iktidar. İktidara hiçbir zaman gelmeden, gelmeye de tenezzül etmeden sahip olunan bir iktidarın CHP'yi ülkeye nasıl bir hegemonik güç olarak musallat etmiş olduğunun resmidir aslında Baykal'ın çizdiği.
1950 yılından beri Ecevitli kısa ve etkisiz dönemler haricinde hiç iktidara gelmedi CHP, ama aslında iktidara gelmesine de hiç gerek olmadı. Çünkü hükümet eden bütün partiler üzerinde bir gölge iktidar gibi kasvet ve otoritesini hissettirdi. Sağ partilerin yol, su, alt yapı gibi çalışmalarının dışında resmi ideolojide CHP'nin çizdiği sınırların ötesinde bir etkileri olmadı hiç. CHP devletin sahibi olduğu için hiçbir zaman halkla olağan siyasal kanallarla bir diyaloga veya pazarlığa girme ihtiyacı hissetmedi. Otoriter suskunluğuyla o, halkı muhatap almadı.
Gel görelim partinin yönetimi ile tabanı arasında zamanla bu misyonla yetinmeyen beklentiler oluştu. Hem devlet üzerindeki kontrol ve imtiyazlar muhalif unsurların aşırı güçlenmesi yüzünden kaybolmaya yüz tuttu hem de tabanın iktidar beklentileri giderek partinin bu kafayla gidemeyeceğinin sinyallerini vermeye başladı. Kılıçdaroğlu CHP için artık halktan başka bir kaynağı kalmamış olan iktidarı doğru adresinde aramaya başladı. Baykal'ınki bu açıdan artık anakronik bir iktidar söylemi...
Biraz F. Nietzsche'nin "iktidar hevesi" (Will to Power, İktidar İstenci)başlıklı meşhur kitabında söylediklerine de atıfla Baykal'ın söylemine bir de şöyle bir ayar çekilebilir sanırım:
"İktidar hevesini" şu veya bu perhiz kaygısıyla baskılayan çok daha ağır ve otoriter bir iktidar kullanımı söz konusudur ve bu söylemin iktidar karşıtı ifadeleri insan doğasıyla çatışır. Bu yanıyla da gerçekçi ve sahici değildir. İnsan tabiatı iktidar talebine meyyaldir ve ayıp olan bu talep değil bu taleple ilgilenmiyor gibi görünüp iktidara arkadan dolanmaktır.
CHP siyasetinin de iktidar hevesine kapılması sağlığına kavuşmasının işaretidir. Siyaseti ağır bir iktidar perhizinin baskısı altında tuttuğu hastalıklı dönemleri atlatmış olması ihtimali bile herkes için hayra alamettir. Geçmiş olsun.
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle