En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Bu Vedat’larda bir iş var



Konuyu bekletip “demlemeye” bırakırsan, böyle elinde patlar.

Şakir Eczacıbaşı’nın anılarından söz ediyorum.

Nicedir zihnimde gezdirip durduğum konuyu, dün Taraf yazarı Yıldıray Oğur yazmış.

Eczacıbaşı’nın “Çağrışımlar, Tanıklıklar, Dostluklar” adlı anı kitabından yola çıkarak, oradan yansıyan ve bende yer tutmuş İzmir’i anlatacaktım...

İzmir’in niçin bugün “bu hale” geldiğini, Şifa Eczanesi’ni, Kordonboyu’nu, Süleyman Ferit Bey’i, Gaffarzade Oteli’ni, yerli Rum ve Yahudi nüfusunu, Levantenleri, işgale karşı mevzi direnişleri, Anadolu’ya silah ve insan kaçırılmasında “yataklık” yapan işgalci İtalyan kuvvetlerini...

Belki Gaffarzade’nin çağrışımlarıyla İzmir Suikasti bahsine de şöyle bir girer; Sarı Efe Edip’lerin, Canbolat’ların, Ziya Hurşit’lerin izini sürerdik.

Kitapta en çok, “Vedat’ın dramı” ilgimi çekmişti.

Nejat Eczacıbaşı’ndan sonra gelen mahdum... Süleyman Ferit Bey’in ikinci oğlu yani...

Merhum Şakir Eczacıbaşı kitabında, Vedat’ı hep sakarlıklarıyla, yabani tavırlarıyla anıyor ama bana daha çok “hüzün” yansıdı. Hüzünlü ve meselesi olan biri bu Vedat...

“İleri vadede” 27 Mayıs’çılarla iş tutacak ağabeyine ve küçük kardeşlerine hiç benzemez. Babası Süleyman Ferit Bey’in DP’lilerle ve özellikle Celal Bayar’la kurduğu dostluğa sadıktır.

Bu sadakati, onu ölüme götürecektir...

Darbeden sonra, bir kutlama için gittikleri Gaskonyalı Toma Meyhanesi’nde, Vedat Eczacıbaşı, “Kadehimi benim için hâlâ Başbakan olan Adnan Menderes’in şerefine kaldırıyorum” deyince, CHP’li “sayın muhbir vatandaşların” şikâyeti üzerine tutuklanır.

Ailenin devreye girmesi, yargıyla pazarlıklar, hiçbiri para etmez.

Vedat, davranışıyla, “devrimi zaafa uğratacak” bir büyük suçu işlemiştir.

Tutukluluk süresi uzayınca, Vedat önce bunalıma girer, intihara kalkışır, kurtarılır, Bakırköy Akıl Hastanesi’ne yatırılır, sonra Süleyman Ferit Bey’in mamulatı olan limon kolonyasıyla kendini ateşe verir. Kurtarılamaz. Ölür...

Fakat, cenaze töreni problem olur.

Devrimciler, yani Menderes’in katilleri, yine devrimi zaafa uğratacağı gerekçesiyle, cenazenin İzmir’e getirilmesine engel olur. Uzun münakaşa ve pazarlıklardan sonra, devrimcilerin istediği olur, Vedat İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilir.

Bunları yazacaktım...

Sonra, “Vedat’lar” bahsini derinleştirecektim.

Neden Vedat’ların “aykırı ve hüzünlü” olduklarını, ölümü seçtiklerini soracaktım.

Ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın oğlu Vedat Oğuzcan kendi canına kıymıştı.

Tıpkı, ünlü romancımız Halid Ziya Uşaklıgil’in oğlu Vedat Uşaklıgil gibi...

Rastlantı mı?

Etimolojik bir kader mi?

“Etimolojik kader” diye bir şey var mı? Yoksa da, bu yazıdan sonra oldu...

Konu elimde patlamasaydı, “yabancı düşmanlığı”nın İzmir’e kaybettirdiklerine de değinecektim... Arsıulusal İzmir’in, “takıntılı ulusalcıların” elinde nasıl kasaba irisi bir taşra kentine döndüğünü anlatacaktım.

Diyorum ya, Yıldıray’ın “atlatmasına” maruz kaldım

Siz en iyisi, Şakir Eczacıbaşı’nın “Çağrışımlar, Tanıklıklar, Dostluklar” kitabını okuyun.

Boş verin, sağa sola “müptezel, alçak, şerefsiz, bidon kafa” diye saydırdıktan sonra, birden edep anıtı kesilip “Bize patronun köpekleri diyorlar” diye ağlaşan ağzı bozuk ve terbiyesiz yazar taifesine...

İşinize bakın...

Hem iyi bir kitap okumuş olacaksınız, hem de Türkçenin lezzetine varacaksınız...



Bu yazı 1,788 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,107 µs