En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Baba başka hangi meseleyi çözdü?



Dünyanın bütün bilgilerini, bütün kriptolarını, bütün sağlık raporlarını da önüme yığsalar, hissiyatım değişmez.

Rahmetli Turgut Özal’ın, normal yollardan rahmeti rahmana kavuştuğuna inanmıyorum.

Bildiğim bir şey yok...

Elimde “hissiyatımı” somutlayacak bir veri de yok...

Bir tanıklık, bir ifade, bir belge... Hiçbir şey yok.

İnancım bu yönde sadece... Özal’ı öldürdüler yahut ölümünü çabuklaştırdılar... Ya da “ölümüne göz yumdular...”

Konu, mahdum Özal’ın “babama suikast tertipleyenleri isim isim biliyorum” açıklamasından sonra yeniden gündeme geldi...

Usuldendir: Konu her yıl, mahdum Ahmet Bey yahut refika Semra Hanımefendi’nin (kimilerine göre “gündem yaratma gayretiyle”) gündeme gelir, bir süre konuşulur, ortaya birtakım tanıklıklar ve belgeler dökülür, sonra unutulur gider...

Bir ara “kayıp saç kılını” tartışmıştık.

Buna bir süre sonra “kayıp kan örneği” ilave olundu...

Bu kez, Kartal Demirağ’ın rahmetliye düzenlediği suikastı ve rahmetlinin hiç de normal olmadığı söylenen “ölümünü” tartışıyoruz.

Mahdum Ahmet Özal, suikasttan bahis açıp, bir dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun ismini verince, gözler ister istemez generalin yapıp ettiklerine ve Turgut Özal’ın Çankaya’daki “sessiz sedasız ölüme” çevriliverdi.

General, bir gayrı nizami harp uzmanıydı ve “uzmanlığı” çerçevesinde Kıbrıs’ta cami yaktıklarını itiraf etmişti... Sonradan yalanladı, “Yanlış anlaşıldım, Rumların cami yaktıklarını söylemeye çalışıyordum” dedi ama pek de inandırıcı olamadı...

Bana sorarsanız, cami olayının kahramanıyla, Özal suikastı arasında, dolaylı ya da dolaysız, bir bağlantı yok... Varsa da, bunu Kartal Demirağ bile bilemez.

Herhalde, “Kıbrıs’ta cami yaktıran general,

içeride neler yapmaz ki?” demek isteniyor. Geçelim... Biz, şimdilik, rahmetlinin “normal olmadığı” söylenen ölümüyle ilgiliyiz.
Ben en çok “dokuzuncu” namıyla maruf eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in düşüncesini merak ediyordum.

Ne diyordu muhterem?

İddialar onun kafasında da bazı soru işaretleri oluşturmuş muydu?

Mahdum ve refika neler de konuşuyorlardı böyle? Özal açık bir ihmale mi kurban gitmişti? Zehirlenerek mi öldürülmüştü?

Ne olmuştu?

Merakımı giderecek açıklamaya nihayet dün “gazete haberlerinde” tesadüf edebildim.

Tabii, açıklamanın kendisinden çok, haberde kullanılan başlık dikkatimi çekti: “Demirel, Özal suikastına son noktayı koydu...”

Muhterem Demirel, ölümün “tabii yollardan” gerçekleştiği inancında...

Şöyle diyor: “O günkü doktorlar hadiseyi olduğu gibi anlattılar. Devletin makamları yapacak ne varsa yapmıştır. Bütün raporlar ve bilgiler o istikamette değil. Vadesiyle ölmüştür...”

Bu mudur?

İddialar, yeni bir araştırmayı icbar etmiyor mu?

Kuşku duymamalı mıyız?

Devletin her söylediğini sorgusuz sualsiz kabul mü etmeliyiz?

Madem Baba “son noktayı” koymuş ve meseleyi çözmüştür... Bugüne kadar “bu şekilde” çözdüğü kaç mesele var? Gazi olaylarını mı çözdü? Madımak’ı mı çözdü? Faili meçhulleri mi çözdü?

Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu suikastında da devletin söylediklerine mi itibar etmeliyiz? Ne yapmalıyız?

Hem, vadesiyle ölecek olan Özal’ın “iki ay sonra yolcu olduğunu” Baba nereden biliyordu?

Bu bilgiyi kimden almıştı, niçin Hüsamettin Cindoruk’la paylaşma gereği duymuştu? Ve biz bütün bunları niçin Emin Çölaşan’dan okumuştuk?

star

 




Bu yazı 1,179 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,833 µs