En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Büyük itiraf!



Bilgisayarın başına otururken 'hangi konuyu yazayım?' diye zorlandığımı itiraf etmeliyim. Nasıl zorlanmayayım ki... Baksanıza siyasette sonbahar dönemi hızlı başladı. 1 Ekim'in bahar havası çabuk dağıldı. Siyasetin tansiyonu yükseldi. Liderler ilk grup toplantılarında birbirlerine yüklendi.

'Yeni anayasa ve başörtüsü' AK Parti ile CHP arasında 'siyasî polemiğe' dönüştü. Başbakan Erdoğan yeni anayasa konusunda 'Şimdi yetişmez, seçimden sonra' diyerek kapıları kapattı. Buna karşılık 'Çalışmalara hemen başlayalım' diyen CHP ise AK Parti'yi, anayasa ile köşeye sıkıştırmanın hesapları içinde.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun ezberleri bozan 'türban çıkışı' CHP içinde soruna neden oldu. Necla Arat'ın başını çektiği kadın milletvekilleri, rahatsızlıklarını gizlemedi. CHP içinde başörtüsü konusunda politika değişikliğine uyum sağlamakta zorlananların sayısı hiç de az değil.

Her biri ayrı yazı konusu... Ancak ben bugün hiçbirisini derinleştirme taraftarı değilim. Ankara'nın bu yoğun gündeminden sıyrılarak dikkatleri bir başka konuya çekmek istiyorum. Geçen hafta yayınlanan '32. Gün' programındaki 'büyük itiraftan' söz edeceğim. İlk duyduğumda medyada çok daha fazla yankılanacağını ummuştum. Pek üzerinde durulmadı.

Halbuki kamuoyu, Erzincan-Erzurum hattında yaşananlara ne kadar da ilgiliydi... Olayların merkezindeki isim Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, '32. Gün' programında Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar'ın sorularına cevap verirken Başbakan Erdoğan'ın telefon kayıtlarından söz etti.

Acaba yanlış mı anladım diye o bölümü tekrar tekrar dinledim. Yok, hayır o sözlerin tevili mümkün değil. Cihaner'in söyledikleri gayet açık... Başsavcı, kendinden emin üslup içinde aralarında Başbakan Erdoğan'ın da bulunduğu çok önemli telefon dinlemelerini anlatıyor.

Rıdvan Akar soruyor: 'Bizim kafamızda soru işaretleri uyandı. Diyorsunuz ki, 'Başbakan'ın da içinde olduğu bu telefon konuşmalarını verseydim, Türkiye'de siyasi kompozisyon değişir, yer yerinden oynardı'. Akar daha sorusunu tamamlamadan İlhan Cihaner'in ağzından sorudaki cümleleri onaylayan şu sözler dökülüyor: 'Evet... Oldukça açık söyledim...'.

Akar soruyor: 'Siz o siyasi kompozisyonu değiştirebilecek, yeri yerinden oynatabilecek konuşmalara mı tanıklık ettiniz?' Neyi kastettiği çok açık: 'Başbakan'ın içinde olduğu telefon konuşmaları'... Cihaner'in bu soruya verdiği cevap aynen şöyle: 'Evet, öyle diyelim.'

Bu kısa ve tek cümlelik cevap çok ama çok şey anlatıyor. 'Evet, Başbakan'ın da içinde olduğu telefon konuşmalarına tanıklık ettim' anlamı çıkarmak için zeki olmaya gerek yok, okuma yazma bilmek yeterli. Bu açıkça Erzincan-Erzurum hattında Başbakan Erdoğan'ın telefonlarının da dinlendiğini gösteren bir itiraf...

Yoksa o soruya 'hayır, ne alakası var' diye cevap verir, tüm soru işaretlerini ortadan kaldırırdı. Söyledikleriyle hiçbir tevile mahal bırakmayacak şekilde Başbakan'ın telefonlarının dinlendiğini açık etti. Cihaner, Başbakan Erdoğan'ın telefonunu neden ve nasıl dinledi? Başbakan'ın telefon kayıtları yeri yerinden nasıl oynatacak?

Telefon dinleme bu ülkenin en önemli sorunu... Bir başsavcı yürüttüğü soruşturmada Başbakan'ın da aralarında bulunduğu önemli kişilerin telefon kayıtlarından söz ediyor, yer yerinden oynamıyor.

Cihaner, ne söylediğinin farkına varmış olmalı ki sözlerini tevil etmeye çalışmış... 'Yaptığım soruşturmada Başbakan'ın telefonları dinlenmemiştir' demeyi de ihmal etmiyor.

Ya televizyonda söyledikleri?..

En hafifi 'büyük çelişki'... Kanaatim çelişki değil 'itiraf' olduğu yönünde. Boşluğuna geldi ve ağzından kaçırdı... Tevil, ekranda söylediklerini örtmez. Cihaner'in yapması gereken tevil değil, sözlerine açıklık getirmesi...

zaman



Bu yazı 1,237 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,179 µs