En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

BDP'nin açmazı



Bizde bazılarının nedense unuttuğu bir gerçeği yeniden hatırlatalım: Demokrasilerde partiler temsil esası üzerine oturur. Kimi bir çıkar grubunu, kimi bir toplumsal katmanı, bir bölgeyi, bir grubu temsil eder, kimi de bir ideolojiyi, bir eğilimi; hiçbir parti, temsil ettiği kesimin/grubun çıkarından, yansıttığı ideoloji veya fikirden daha önemli değildir.

Temsil görevini yerine getiremeyen, ya da kendisini temsil ettiklerinden daha önemli gören kadroları, politik hayat, bir süre sonra tasfiye ediyor. Demokrasimizin partiler mezarlığı olmasının bir sebebi askeri darbeler ise, bir diğer sebebi de bu gerçeğin farkında olmayan politikacılardır.

Halkoylamasına gidilen günümüz ortamında, BDP'nin izlediği çizgi, lider kadrosunun bu gerçeğin farkında olmadığının işaretleriyle dolu.

Ülkemiz politik hayatında 'temsil' özelliğine en fazla sahip partilerden biridir, 20 yıl içerisinde birbiri ardına kapatılmış bir dizi partinin mirasçısı olan BDP... Bu çizgiden politikacıların bazısı uzun yıllarını cezaevlerinde geçirdiler; bazısı halen yurtdışında zorunlu ikamet ediyor. Başlarına gelenler, temsil ettikleri toplum katmanlarının başına gelenlerin ve bölgede yaşananların bir yansımasıdır.

Ancak BDP bugün hem toplumsal tabanına, hem de politik geçmişine ters düşen bir tavır içerisinde. Bu tersliği yakın veya orta vadede 'yarara' dönüştürebilecekleri bir zemin de yok; uzun vadede ise tamamen aleyhlerine işleyecek bir politik çizgi izliyorlar.

Şimdiki tavra ve izledikleri politikaya hangi akıl yürütmeler sonucunda geldiklerini tahmin etmek zor değil: Halkoylamasında 'Evet' de dese, 'Hayır' da dese çıkar sağlayamayacak bir durumdalar; 'boykot' en az zararlı seçenek görünüyordu, ondan yana tavır aldılar. 12 Eylül günü sandık başına gidenlerin tercihi ne olursa olsun, sonuçta 'Evet' oyları da önde gitse, 'Hayır'lar da baskın gelse, BDP'nin bundan bir çıkarı olmayacak. Hatta 'boykot' çağrılarına bölgede uyulsa da kaybedecekler, uyulmasa da...

Mevcut tablodan BDP'ye herhangi bir yararlı sonuç çıkması mümkün görünmüyor.

Anayasa değişiklikleri Meclis'te görüşülürken takındıkları tavır yanlıştı çünkü. Değişikliklere karşı çıkmak yerine içeriği ve kapsamı üzerinde belirleyici olmaya çalışsalar, ya da CHP ve MHP'nin yolunu izlemeyip çıkarlarına uyan maddeleri desteklerken diğerlerine muhalefet etme sorumluluğunu gösterselerdi, halkoylamasında aldıkları tavrın bir anlamı olabilirdi.

Gözlerini yanlış noktaya dikmelerinin, dünyanın gittiği yönle birlikte hareket etmek yerine akıntıya kürek çekmelerinin sonucuna katlanmak zorundalar.

Temsil ettikleri iddiasında oldukları bölge ve toplum katmanlarıyla ara açan bir sürecin parçası olmak yıpratıcıdır. Daha önce savunageldiklerinin tersini şimdilerde savunmak çelişkisi sinir törpüsüdür. Bütün seçeneklerin aleyhine çalıştığı bir tabloyu kendi eliyle oluşturan bir politik kadro temsil hakkını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

BDP'nin açmazı budur işte.

Diyarbakır'da 'boykot' çağrısının tuttuğunu ve halkın büyük bölümünün sandıktan uzak durduğunu varsayalım. Hatta daha da ileri giderek bunun halkoylaması sonucunu 'Hayır'dan yana etkilediğini düşünelim. Neyi ispat etmiş olacak bununla BDP? Gücünü mü, yoksa varolan gücünü yanlış kullandığını mı?

Galiba ikincisini; yani varolan gücünü yanlış kullandığını...

Henüz vakit geçmiş değil. BDP liderliği gözlerini ve kulaklarını iyi açar, kendilerinden beklenenin ne olduğunu doğru değerlendirirlerse, içerideki ve dışarıdaki dostlarıyla aralarını ebediyyen açabilecek bir yanlışlığa düşmekten kendilerini alakoyabilirler.

Aksi halde?

Bu sorunun cevabı için politika tarihimizde yeterince örnek var.

yenişafak



Bu yazı 1,029 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,535 µs