En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

İnsanileştiremediklerimizden misiniz?



Dün tatildi. Bir yanda her yıl sıradanlaşarak kutladığımız 30 Ağustos törenleri, öte yanda gittikçe ilkesizleşen bir üslupla sürüp giden siyasilerin iktidar kavgası...

Bu kadar “askeri” ve “siyasi” gündemden fena halde bunalmış olarak “insani” haberlerin peşine düştüm.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ve İstanbul Ağaç ve Peyzaj A.Ş. tarafından “sosyal sorumluluk” çerçevesinde ücretsiz gerçekleştirilen ve meraklılarının sabırsızlıkla beklediği “bahçıvanlık kursu”na rastladım.

Kurs 20 Eylül 2010 tarihinde başlayacakmış... Dersler, haftada üç gün Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri 08:30-16:10 saatleri arasında Avrupa yakasında oturanlar için İBB Park ve Bahçeler Müdürlüğü Haliç Şefliği’nde, Anadolu yakasında oturanlar için Maltepe İdealtepe korusunda iki ayrı noktada yapılacak ve yaklaşık 2,5 ay devam edecekmiş.

Kurslara meslek sahibi olmak ve bahçıvanlığı daha profesyonelce sertifikalı olarak yapmak isteyenlerin yanında hobi olarak yapmak isteyen yediden yetmişe herkes katılabilecekmiş...

***

Bu haber beni, tam on üç yıl önceye, 1997 yılının 30 Ağustos’una götürdü...

“Bahçeler, bahçecikler...” yazısına...

“Ağaç yapraklarından kendine usul bir koro yapmış bir esintinin okşadığı, bir kaç kova su ile yıkanmış bir çardak altında oturup, sizde iz bırakmış olan ‘bahçeleri’ düşünseniz acaba nereleri hatırlarsınız?

Geçenlerde yapılan bir araştırma, ülkemizde insanların toplumsal örgütlere üye olmaktan kaçındıklarını ama buna karşın ‘bahçecilikle’ uğraşanların sürekli arttığını belirtiyordu.

Sanki insanlar toplumdan el ayak çekip, kendi bahçeciklerine kapanmaktaydı.

***

‘Bahçeler’ aristokratik dönemde soylulara aitti. Sonra toplumların malı oldu.

Avrupa Konseyi Kültür Komisyonu’nun bastırdığı ‘yeryüzünün ünlü bahçeleri’nin tarihçelerinden söz eden resimli bir kitaba rastladım.

Ülkelerin kendi bahçelerine nasıl sahip çıktıklarının ve insanlığa nasıl armağan ettiklerinin güzel bir anlatımıydı.

***

Sanırım, mimarinin, heykelciliğin gelişmediği diyarlarda ‘bahçe sanatı’ da kalıcı güzellikler yaratamıyor.

Bizde heykellere düşmanlık güden bir barbarlık hâlâ revaçta...

Mimari yaratıcılık ile kent arasındaki bağ ise zaten pek kurulamamıştı ama son dönemlerde hiç kalmadı.

O nedenle de ‘yeryüzünün ünlü bahçelerine’ pek katkımız yok galiba...

***

İçerdeki kısıtlı, bir iki örnek dışında, benim ‘iz bırakan bahçelerim’ yurtdışındaki öğrencilik dönemine ait...

Hakkında okuduklarım sayesinde Luxembourg Bahçesi’ne görmeden önce de âşıktım. Sonra da bu aşkım hiç bitmedi...

Merkantilizmin ülkesindeki kurucusu Colbert’in şatosunun devasa bahçelerinden oluşan ‘Parc de Sceaux’ ise gençliğimin bana bağışladığı manevi krallığımın saray bahçesi gibiydi.

Ardından ‘Parc Montsouris’, ‘Parc Monceaux’...

Sonra bunlara çağın ekledikleri geldi... ‘Parc de la Vilette’ gibi...

Belki öğrenciliğin günlük çekişmelerin dışında kalmamıza izin veren aylaklığından, belki artık iyice gerilerde kalmış olmasının yarattığı özlemden, bunlar bende daha fazla iz bıraktı.

***

‘Bahçecilik’ yeniden bir ‘altın çağ’ dönemine giriyormuş...

Chaumont-sur-Loire’da düzenlenen yıllık ‘Bahçe Festivalleri’ büyük ilgi görmüş.

İsviçre’de Lozan kenti de amatörler arasında böyle bir yarış düzenlemiş. Yarım yüzyıllık bir aradan sonra bahçeciliğin yeniden toplum hayatında eski yerini aldığını gören tarihi bahçeler uzmanı Lorette Coen, Lozan Dekoratif Sanatlar Müzesi Müdiresi Rosmarie Lippuner ve bu kentin park ve bahçelerden sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Klaus Holzhausen baş başa verip ne yapabileceklerini düşünmüşler.

Bahçe yaratıcılığını kışkırtacak farklı bir yaklaşım bulma peşine düşmüşler... Fotoğraflarla maketlerin yetersiz kaldığını, kalabalıkların rahatlıkla çözemeyeceği planların ise pek anlamlı olmadığını düşünerek, yarışmacıların düşledikleri parkları bizzat gerçekleştirmelerine karar vermişler.

Bu fikir Lozan Belediye Başkanı Yvette Jaggi’yi de etkilemiş.

***

Yarışmaya altmış kişi başvurmuş. Bunlardan otuz dördü elemeyi atlamış. Bugün bu otuz dört bahçe yapılmış ve yarışmaya hazır duruma gelmiş.

Üstelik birçoğu olduğu gibi korunacakmış. Bazıları ise iki ila beş sene arasında yaşayabilecekmiş.

Lozanlılar bu yeni bahçe yarışmasından memnunlarmış...

***

Lozan Belediye Başkanı ‘bahçelerin de, aynı mimari, sinema ve heykel gibi bir anlatım üslubu olduğu çoktandır unutulmuştu’ diyor...

Niye bunu Lozan akıl etmiş?

Çünkü Lozan bu geleneğe çok yatkın. Kentte 354 hektarlık bir alan bahçelere ayrılmış. 280 kişi bu bahçelerin bakımı ile görevlendirilmiş. O gelenek yarım yüzyıl sonra ‘bahçe sanatının’ yeniden doğuşuna da ev sahipliği yapabiliyor...

***

Bahçeler, bahçecikler...

Ömrümüzün bahçeleri, bahçelerin ömürleri...

Bazen nasıl bütün bunları ıskalayıp gidiyoruz...”

star



Bu yazı 979 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,246 µs