"Balyoz Planı, 2002 seçiminde Ak Parti'nin iktidara gelmesinden Irak'ı işgali düşündüğü için müthiş rahatsız olan ABD'nin darbe hazırlığıdır" diye özetleyebileceğim tezimden ben vazgeçtim, ama tezime sahip çıkan bir dostum hâlâ ısrarlı. Her aklına gelen yeni fikri, bilgiyi "Çabuk pes ettin" uyarısıyla bana postalıyor.
Dostuma göre, ABD, içinde yer aldığımız coğrafyayı Türkiye üzerinden denetim altına almak niyetindeydi. "Tıpkı geçmişin Roma İmparatorluğu gibi kolları çok uzak diyarlara uzanan bir hegemon güç olmak vardı aklında; ileri karakol olarak düşündüğü ülke de Türkiye'ydi" diyor ısrarla.
1 Mart tezkeresi geçseydi ülkeye egemen olacak 'Amerikan-karşıtı' ve terörle beslenen karışık ortam sıkıyönetimi kaçınılmaz kılacak, ardından hükümetin ömrünü başlamadan bitirecek gelişmeler yaşanacaktı. Dostum, "O yılın (2003) mayıs ayına girdiğimizde ülkede askeri bir yönetim olacaktı" görüşünde ve itiraz kabul etmiyor.
"Tezi ilk aklından geçiren ve bunu itiraf eden benim, yeniden tutuklamalar başlayınca zayıfladığına inanarak vazgeçtim; sen neden hâlâ ısrarlısın" dememe de çok kızıyor. "1 Mart'a sahip çık, değerini bil. Tezkere Meclis'ten geçseydi, Türkiye bugün çok farklı bir yerde olacaktı; şimdilerde güvenilir bulunduğu için yatırıma koşanlar uygun adım kaçacaklar ve global krizden en fazla biz etkilenecektik. ABD'nin işgal planlarına 'Evet' dediğimiz için yaşayacağımız itibar kaybıyla kimsenin yüzüne de bakamayacaktık."
Çok sert tespitler bunlar...
Aynı dostum, dün, bana vaktiyle yazdığım bir Kulis yazısını gönderdi. "Son olaylara bir de bu gözlerle bakmalarını okurlarına tavsiye et; özellikle Dörtyol'da olup bitenden hareketle Türkiye'yi küçük ayak oyunlarıyla farklı istikamete çekmek isteyenlerin varlığına işaret et" notuyla birlikte...
Tatildeyim. Hatay/Dörtyol'da PKK'lıların dört polisi şehit ettiklerini biliyorum, ama olayın ayrıntılarından fazla haberdar değilim. Amanos Dağları'nda yaylaya giden birinin aracını gasp etmiş beş PKK'lı; eylem sonrası aracı köyün yakınlarına terk etmiş...
İyi de bu olay ile benim Org. Kemal Yamak'ın anılarından hareketle yazdıklarım arasında ne gibi bir münasebet olabilir? En iyisi "Var mı bir münasebet?" sorusu eşliğinde durumu size arzedeyim.
Kemal Yamak Paşa'nın son görevi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ydi. Daha önce Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmıştı; ancak ününe ün katan özelliği 'Kontrgerilla' diye de bilinen Özel Harp Dairesi'nin en uzun süreyle komutanlığını üstlenmesiydi. Emekliliği sonrası 'Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler' adıyla anılarını (Doğan Kitapçılık) yazmış ve bildiklerinin pek azını kamuoyuyla paylaşmıştı. Vefat haberini, bir gazete, "Sırlarıyla mezara gitti" diye duyurmuştu Kemal Yamak'ın...
Mezara götürmediği sırlardan biri, başbakanlığı döneminde 'Kontrgerilla' konusuna takmış görünen Bülent Ecevit'le giriştikleri dolaylı söz düellosuydu. Dostumun hatırlattığı Kulis yazısında kitaptan o bölümü aktarıyordum işte.
1978 yılında Başbakan Bülent Ecevit Sarıkamış'ı ziyaret etmektedir. Heyette Özel Harp Dairesi Başkanı Org. Sabri Yirminbeşoğlu da bulunmaktadır. Kısa süre önce İzmir'de karanlık bir suikast girişime hedef olan Ecevit, Orduevi'ndeki yemekte, yanındaki komutana, "İşin arkasında gizli bir örgüt olduğu iddiasına ne dersiniz? Farz-ı muhal buradaki MHP il başkanı aynı zamanda Özal Harp'in sivil elemanlarından biri olabilir mi?" sorusunu yöneltir. Muhatabı beklenmedik bir cevap verir: "Evet öyledir, ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır."
Bu olaya kızdığını belli eden Kemal Yamak anılarında şunu yazıyor: "Barışta ve bir savaş halinde MHP'liler askere alınmayıp kendilerine şu veya bu şekilde sefer görevi verilmeyecek midir? Parti gözlüğü bu kadar kalın camlı mıdır? Acaba bu kişi Sayın Ecevit'in kendi partisinden olsaydı, itirazı olacak mıydı? O zaman CHP'den bu teşkilâtta kimse yok mu zannediliyor?" (s. 461).
"Teşkilâtta sonradan milletvekili olanlar da var" dediğinde, bir gazetenin kendisine yönelttiği "Hangi milletvekilleri?" sorusuna şu cevabı vermişti Org. Yamak: "Özel Harp'e üye olan milletvekillerinin isimlerini bilmem. Onlar gençliklerinde örgüte alınıyor, sonra milletvekili oluyorlar. Bu da onların seçilmelerindeki isabeti gösteriyor. Kimliklerini bilmiyorum, ama sonradan milletvekili olduklarını kesin biliyorum. Zaten onların isimlerini kimse bilmez, belki örgüte alan ilk kişi bilebilir. Çünkü hepsinin kod adı var. Çalışırken biz onları kod adları ile çağırırdık. Bir de sadece CHP'de değil, tüm partilerde var."
Dörtyol'da bu eski olayı hatırlatan bir şeyler mi oldu?
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle