En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Atatürk diktatör müydü?



Dün ölüm yıldönümüydü... Onu andım.

66 yıl oldu... Biz onu kısaca Antoine de Saint-Exupéry olarak tanıyoruz...

29 Haziran 1900’de Fransa’nın Lyon kentinde doğdu.

Beş kardeşin üçüncüsüydü.   Güzel Sanatlar’da mimarlık okudu.

Bitirir bitirmez 21 yaşında Fransız Hava Kuvvetleri’nde teknisyen olarak çalışmaya başladı ve Strasbourg’da “pilotluk” eğitimi aldı.

Ve ardından gelen yıllarda başarısız birkaç işe girip çıktı.

***

1926 yılında tekrar uçmaya başladı.

Toulouse ve Dakar arasında posta servisi yapan uçağın pilotu oldu. 

İspanya’daki iç savaş boyunca Afrika’da pek çok şehre uçtu. 

İlk kitabı Güney Postası’nda ilk uçuşlarını anlattı.

Daha sonra Casablanca-Dakar rotasında uçtu ve Batı Sahara’nın hava kontrol sorumlusu yapıldı.

***

Küçük Prens’i, en ünlü kitabını, Fransızca adıyla “le petit prince”i, 1943’de yayınladı.

Bu kitabı New York’ta bir otel odasında yazmıştı...

Exupéry kitabı çizgileriyle de süsledi...

***

Küçük Prens’te bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. 

Sahra Çölü’ne düşen pilotun Küçük Prens’le karşılaşması ile başlayan kitapta, Küçük Prens’in ağzından Saint-Exupéry, insanların hatalarını ve aptallıklarını, büyüdükleri zaman unuttukları basit çocuk bakışını vurgular. 

“Çocukluğumuzun Sesi, İçimizdeki Çocukluğumuz, Çocuk Kendiliğimiz: Küçük Prens” başlıklı bir yazıya da rastladım: 

“Küçük Prens çok küçük bir gezegende yaşamaktadır. 

Bir gün ayrılır yaşadığı yerden ve başka gezegenlerde ‘tuhaf’ bulduğu ‘büyüklerle’ karşılaşır. 

Ayyaş, kral, kendini beğenmiş, işadamı, fenerci ve coğrafyacıyla tanışır. 

Tilki, yılan ve gül ile konuşur. 

Tanıştığı kişiler doyumsuz bir yaşam sürdürmektedir. Tekdüze bir beklenti içindedirler tümü. Ayyaş içki dışında bir şeyi görememektedir. Kral emir vereceği kulu, kendini beğenmişse ona hayran olacak kişiyi beklemektedir. İşadamı ise rakamları çoğaltma tutkusuna kaptırmıştır kendini, tüm zamanını yıldızları saymakla geçirmektedir. 

Karşılaştığı ‘büyükler’, Küçük Prens’i kendi beklentileri, kendi tutkuları kapsamında algılarlar. Ayyaş için içkisini engelleyen, kral için emir verebileceği, kendini beğenmiş için ona hayran olacak, işadamı içinse varoluşlu önemsiz bir kişidir Küçük Prens. 

Küçük Prens bu büyükleri anlayamaz, onlarla anlaşamaz, yanlarında kalamaz, ayrılır yanlarından. Bu kez büyük sahrada Exupery ile karşılaşır. Bu çocuk ve erişkin Exupery’nin bir birlikteliğidir. Küçük Prens öyküsü bu birlikteliğin bir ürünüdür, çocuk ve erişkin Exupery’nin doğurganlığıdır, tek olmuş ikilinin ortak bir yapımıdır.

Ruh çözümsel açıdan içindeki çocuğa yaşama hakkı veren, çocukluğuyla bütünleşmiş, çocuk ve erişkin kendiliklerini sentez yapabilmiş bir yazarın yaratısıdır öykü.”

***

Peki, biz Küçük Prens’e nasıl davrandık?

Vikipedia’da şöyle bir bölüm var:

“Kitapta Küçük Prens’in yaşadığı asteroidi (B612) 1909 yılında bulan bir Türk astronomdur. Hatta bu astronom asteroidi Uluslararası Astronomi Kongresi’nde anlatır. Fakat fesli kafası ve doğulu giysilerinden dolayı kimse onu dinlemez, ama bir Türk diktatörün kıyafet devrimi yapıp herkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlamasından sonra aynı astronom bu defa modern kıyafetlerle kongreye katılır ve herkes ikna olur.

Mustafa Kemal Atatürk’ü bir diktatör ve yanlış yolda olarak tanıtan bu satırlar yüzünden uzun yıllar Türk okuyucusu kitabı sansürlü okudu. Yine bu yüzden kitap, eleştirilere maruz kalabileceği gerekçesiyle 2005 yılında ilköğretim öğrencilerine önerilmek üzere hazırlanmış olan 100 Temel Eser’den en çok okunan kitap olmasına rağmen yine de çıkarıldı.

Orijinal metinde diktatör olarak geçen kelime, Türkçe çevirisinde ‘lider-önder’ vb şeklinde değiştirilmiştir. Sadece birkaç yayınevi orijinal metini olduğu gibi yayınlamaya devam etmişlerdir.”

***

Bir röportajda en sevdiğim kitabı sormuşlar:

“Küçük Prens” diye cevap vermişim...

Bu Pazar daha da abartılı bir noktadayım:

“Türkiye Küçük Prens’in keyfine varmadıkça sorunlarını da aşamayacaktır”.

***

Dün 66. ölüm yıldönümüydü...

Onu andım.

Uçağı, İkinci Dünya Savaşı sırasında, okuru ve daha sonra da hayranı olan Hors Rippert adlı Alman savaş uçağı pilotu tarafından düşürülmüştü...

Uçağı bulundu ama bir daha kendisinden haber alınamadı...

star



Bu yazı 1,535 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,390 µs