En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Yaylı yataklar kanser yapıyor



Japonya’ da çok az rastlanan meme ve melanoma cinsi deri kanserlerinin Avrupa ülkelerinde giderek artıyor olması ve her iki kanserin de vücudun sol tarafında yüzde 10 oranında daha fazla görülmesi İsveçli iki araştırmacının dikkatini çekmiş.

Journal of Pathophysiology isimli tıp dergisinde yayınlanan makalelerinde bu konuda yaptıkları araştırmaları ve vardıkları gerçekten çok şaşırtıcı sonucu açıklıyorlar: Yatağın türü ve yatış şekli bazı kanserlerin oluşumunda belirleyici olabilir!

Melanoma ile ilginç bilgiler

İsveçli uzmanlar önce melanoma için şu ilginç noktalara dikkat çekiyorlar ve hiç de haksız değiller:

BİR: Melanoma için en önemli risk faktörünün güneş ışınlarına maruz kalmak olduğu bilinir ama ne hikmetse bu kansere vücudun kalça, uyluk ve gövde gibi güneş ışınlarını daha az gören kısımlarında daha fazla rastlanır.

İKİ: Son 30 senede güneş ışınlarının yoğunluğunda bir değişme olmadığı halde melanoma teşhisi konanların sayısı artmaktadır.

ÜÇ: Melanoma görülme sıklığı Japonya’ da İsveç’ tekinin ancak yüzde 3’ü, meme kanseri İngiltere ve USA’ dakinin yüzde 40’ ı kadardır.
Avrupa ülkelerinde meme kanseri ve melanoma artışı birbirine paralel gitmektedir ve her iki kanser de vücudun sol tarafında sağa göre yüzde 10 oranında daha sık görülmektedir. Buna göre, her iki kanserin oluşumunu kolaylaştıran ortak bir faktör olması mümkündür.

DÖRT: Melanoma ve rezonan radyasyon arasında ilişki olabileceğini gösteren çeşitli araştırmalar vardır: Avrupa’ da melanoma salgınının FM/TV vericilerinin yaygınlaşmasıyla başlaması; melanomaların bir dalga boyundan daha küçük olan çocuklarda çok nadir olması; melanomalara birden fazla verici olan coğrafi bölgelerde daha çok rastlanması… gibi.

İsveçli uzmanlar melanoma ve meme kanserinin vücudun sol tarafında neden daha çok görüldüğünü çok ilginç bir teoriyle açıklıyorlar.

Batı tipi FM vericilerinde 87-108 megahertz bant genişliğindeki dalga boyları kullanılmaktadır. Bir televizyon alıcısı yayını, zayıf elektromanyetik dalgaları tutan ve güçlendirilen uygun bir anten sayesinde almaktadır. Antenler elektromanyetik radyasyonun belirli bir frekansının dalga boyuna uyacak şekilde yapılmış basit metal objelerdir.

Temel fiziğe göre, 1.5 metre boyundaki bir yapı 100 megahertz civarındaki frekanslarda rezonan olabilir çünkü yarı-dalga uzunluğu 1.5 metredir. Metal bir yatak üzerinde bulunan yapılar yatay yönlendirilmiş dalgalara maruz kaldıklarında gelen dalga ve yansıyan dalga daimi bir dalga örüntüsü oluşturur. Alan şiddeti metal bazın yüzeyine yakın yerlerde ve 1.5 metre üzerinde hemen hemen sıfır olurken, metal bazın dalga boyunun dörtte biri olan 75 santim üzerinde maksimuma erişir. Metal ihtiva eden yatak şilteleri yarı dalgalı anten gibi etki gösterebilir ve böylece vücudun merkezi kısımları rezonan akımlara ayak ve başa göre daha fazla maruz kalabilirler.

Buna göre, yaylı yataklarda adeta FM/TV radyasyonunu artıran bir anten üzerindeymiş gibi yatılmış olunuyor ve büyüklüğü şiltenin 75 santim yukarısında azami olan bir elektromanyetik alan vücudu sarıyor.

Avrupa ve Japonya arasındaki farklar
Avrupa ve Japonya arasında FM vericileri ve yataklar bakımından çok mühim farklılıklar var.

BİR:
Japonya’ da FM vericilerinde 76-93 megahertz arası, yani daha düşük dalga boyları kullanılıyor.

İKİ: Japonların yatma şekilleri de yatak odası mefruşatı da Avrupalılarınkilerle benzer olmasına karşılık Japonlar yatak şiltesini doğrudan zemine koyarlar ve yaylı yatak kullanmazlar.

ÜÇ: Avrupa’ da şilteler baza veya karyola üzerine konur ve bir yatağın uzunluğu bir FM veya TV emisyonunun dalga boyunun tam yarısı kadardır.

İnsanların çoğu sağ taraflarına yatıyor
Çeşitli araştırmalara göre, erkekler ve kadınlar daha çok sağ taraflarına yatarak uyumayı tercih ediyorlar. Bir araştırmada 1500 gebe kadının yüzde 33’ü sağ, yüzde 24’ü ise sol taraflarına yatarak uyuduklarını söylemişlerdir. Başka bir araştırmada da erkeklerin yüzde 47’ si sağa yüzde 24’ü ise sola yatmayı tercih ettiklerini bildirmişlerdir. Sağ tarafa yatmanın kalp üzerine olan ağırlığın azalmasına ve kalp vuruşlarının sola yatılmasına göre daha hafif hissedilmesine sebep olduğu için tercih edildiği düşünülüyor. Vücutlarının sağına yatanların sol tarafları sağa göre iki misli fazla elektromanyetik radyasyon alır.

Teorinin eleştirilecek yönleri var
Bu zekice düşünülmüş ama oldukça da uçuk bir teori. Eğer doğru ise, yatakları metal ihtiva etmeyen şiltelerle değiştirmek ve yatağı lokal FM/TV vericisinin istikametinden uzaklaştırmakla radyasyondan ve dolayısıyla da kanserden kurtulmak mümkün olacak ancak teorinin eleştirilecek pek çok yönü var:

BİR: Elektromanyetik radyasyonun bağışıklığı etkileyebileceğini gösteren araştırmalar var ama kanser yapıcı etkisi kanıtlanmış değil.

İKİ: Melanoma ve meme kanserlerinin oluşumunda rolü olan başka genetik ve çevresel faktör var.

ÜÇ: Bu teori diğer kanserlerdeki taraf üstünlüğünü, mesela akciğer ve testis kanserlerinin sağda daha fazla görülmesini açıklayamıyor. 

DÖRT: Uykuya dalarken tercih edilen taraf tüm gecenin o şekilde geçirildiği manasına gelmez. Teori sırt üstü veya yüz üstü yatanlar için de yetersiz kalıyor.

Gelelim neticeye
Bu İsveçlilerin yaylı yatağın yayları münasip bir yerlerine batıp canları çok yandığı için yaylı yataklardan intikam almak istediklerini veya yaysız yatak üreticilerinden para almış olabileceklerini düşünüyorum.

Kafanızı hiç karıştırmayın; Kayserili hemşerilerimin ürettikleri şahane yataklarda mışıl mışıl uyumaya ve tatlı rüyalar görmeye devam edin



Bu yazı 1,947 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,223 µs