En Sıcak Konular

Ruşen Çakır


Ruşen Çakır
0 0 0000

Ne açılım, ne referandum yüzünden



İnegöl, Hatay, Erzurum... Ülkenin dört bir tarafında farklı şekillerde, farklı çaplarda kaygı verici olaylar peş peşe yaşanıyor. Görünüşte farklı nedenlerle ortaya çıkmış gözükse de bütün bu olayların ardında, ülkemizdeki tüm sorunların “anası” olduğu iyice ortaya çıkan “Kürt sorunu” yatıyor.

Aslına bakılacak olursa, PKK’nın şiddet eylemlerine başlamasından bir süre sonra, ülkenin özellikle Batı bölgelerindeki bazı küçük yerleşim birimlerinde, kimi zaman ticari, kimi zaman kişisel nedenlerle başlayan bazı tatsızlıkların, oralarda yaşayan Kürt kökenlilere yönelik saldırılara dönüştüğü olmuştu, fakat bunlar, her ne kadar kaygı verici olsalar da, birbirlerinden kopuk ve sahiden “münferit” olarak tanımlanmayı hak eden olaylardı. Ne var ki bir süredir, özellikle hükümetin bundan bir yıl önce “Kürt açılımı”nı başlatmasından sonra bu tür “sivil çatışmalar”ın yoğunlaştığını ve içlerindeki şiddet boyutunun giderek ürkütücü bir hal aldığını görüyoruz.

Yaşadıklarımız son derece kaygı verici zira bu tür “sivil çatışmalar”, Kürtlere yönelik ayrımcılıkla birlikte tırmanıyor. Yani tanık olduğumuz bu pratiğin çok belirgin bir teorik zemini de var. Daha önce de defalarca bu köşeden tartıştığımız gibi, bazı gazeteciler, öğretim üyeleri, farklı partilerden kimi siyasetçiler, kısacası “kanaat önderi” sıfatı taşıyan ve sayıları şaşırtıcı bir şekilde artan bazı kişiler, PKK’nın terör eylemlerini tırmandırmasını bahane ederek “ver kurtul” diye özetlenebilecek bir yaklaşımı daha yüksek sesle seslendiriyorlar. “Ver kurtul” anlayışının bir dizi saçma ve tutarsız yönü var ama her şeyi bir kenara bırakırsak en temel sorunun “Diyelim ki Kürtler ayrıldı, ülkenin Batısındakiler ne olacak?” olduğu ortadadır. İşte son dönemde artışa geçen “sivil saldırılar”ın alttan alta Batı’daki Kürtleri esas bölgelerine geri döndürmeyi de hedeflediğini söyleyebiliriz.


Herkes kendine yontuyor

Bu sivil saldırıların önlenebilmesi bugünden bakıldığında çok kolay gözükmüyor. Çünkü her şeyden önce Türkiye toplumu bu saldırıların neden yaşandığı konusunda da tam anlamıyla kutuplaşmış durumda. Sorunun özünde olayların içinde aktif bir şekilde yer alanların birbirlerine yönelik suçlamalarını yer almıyor. Bu olayları dışardan, üzüntüyle izleyen kesimlerin bir türlü ortak hareket etmesi mümkün olamıyor. Şöyle ki, AKP’ye muhalif olan kesimler, bu olayların ana sebebinin hükümetin Kürt açılımı olduğunda ısrarlı; buna karşılık AKP yanlıları (ve hükümet yetkilileri) olayları sadece ve sadece “provokasyon” olarak görüyor asıl ve tek hedefinse bizzat hükümet olduğuna inanıyorlar. Onlara göre bu saldırı ve çatışmaların ardında referandumu sabote etmek isteyen güçler var. Sırf bu sonuncu iddia üzerine çok uzun ve alaycı satırlar döşenmek mümkün fakat bu derece kritik bir konuda “bağcı dövme” yerine “üzüm yeme”ye çalışmak ve toplumda bir tür mutabakat için çaba sarf etmek daha isabetli olacaktır.

Şimdilik şu kadarını söylemekle yetinelim: Bu olayları siyasi amaçlarla, açılımla veya referandumla ilintilendirmenin kimseye bir faydası olmaz.

Sorun Kürt sorunudur ve bunun çözümsüzlüğüyle gelinen noktada Türkiye’de “barış içinde birarada yaşama” gerçek anlamda bir soruna dönüşmektedir. Eğer hep birlikte kaybetmek istemiyorsak, hep birlikte bu soruna el atmalıyız. Ve imkanı olan herkes PKK’nın kayıtsız şartsız silah bırakması için elinden geleni yapmalıdır.
 
vatan



Bu yazı 1,311 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 12 Şubat 2012 Türkiye dehşet senaryolarına hazır olmalı
    • 23 Haziran 2011 Herkes elini çabuk tutmalı
    • 13 Haziran 2011 Hoca’nın rüyasını talebesi gerçekleştirdi
    • 8 Mayıs 2011 Beş soruda Hizbullah-PKK gerginliği
    • 27 Nisan 2011 Suriye mi, İsrail mi?
    • 24 Kasım 2010 Öcalan bunu hep yapıyor
    • 20 Ekim 2010 Bir toplum mühendisliği projesi olarak KCK operasyonu
    • 28 Temmuz 2010 Ne açılım, ne referandum yüzünden
    • 23 Haziran 2010 PKK kayıtsız şartsız silah bırakmalı
    • 10 Mayıs 2010 Türklerin kaygıları, Kürtlerin haysiyeti
    • 3 Mayıs 2010 ''PKK ne yapmak istiyor?''
    • 13 Nisan 2010 Ahmet Türk Türkiye’dir
    • 12 Şubat 2010 Devletin zirvesinde koalisyon fikrine hazır mıyız?
    • 5 Şubat 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine erken ve gerekli bir bakış
    • 28 Ocak 2010 Alevi açılımında son dönemeç
    • 19 Ocak 2010 Adalet istiyoruz
    • 12 Ocak 2010 PKK nasıl silahsızlandırılacak?
    • 17 Aralık 2009 Gül nasıl devreye girebilir?
    • 4 Aralık 2009 Açılım gemisi İmralı açıklarında batmak üzere
    • 19 Kasım 2009 Dersim yanlışları

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,527 µs