Taha Kıvanç
0 0 0000
Biri anlatsa da anlasak...
Kara Harp Okulu Komutanı Tümg. Reha Taşkesen'in âni istifasından siz bir şey anladınız mı? Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaparak, komutanın 'tamamen kişisel sebeplerle' istifaya karar verdiğini bildirdi. Gazetelere göre olayın özeti şu: "Kendisine gönderilen sualnâmeyi okuyunca telefonlarının dinlendiğini anlayan Reha Paşa, mensubu olduğu kurumun güven eksikliğine duyduğu tepkiyle istifayı bastı."
Bu durumda konunun üzerine gidilecek bir boyutu yok... Oysa, benim aklım çizilen tabloda bir sürü boşluk buluyor. Bilebilecek veya hiç değilse öğrenebilecek konumdaki gazetecilerin yazdıkları kafamı daha da karıştırmakta. Kafamdaki bir yığın soruya açıklık getirmesini bekleyerek okuduğum Sabah'tan Metehan Demir sözgelimi, kendisinin cevabını bulamadığı dokuz soruyu okurlarıyla paylaştı dün...
Daha, "Reha Paşa hangi kurumun dinleme ağına takıldı?" konusu bile aydınlığa kavuşmuş değil... Genelkurmay "Biz dinlemedik" dediğine göre dinlemeyi bir başka kurum yapmış olmalı... Yoksa, dinleme faaliyeti yoktu da, komutanın istifasını getiren süreç 'sayın muhbir vatandaş' ihbarıyla mı başladı?
Böyle ortamlarda ben aklımın beni götürdüğü yere giderim. Reha Taşkesen'le uzun yıllar mesai arkadaşlığı yapmış 'bir bilen' bulmam da zor olmadı. Hem resmi hayatında yakınında bulunmuş, hem de özel hayatını gözleme fırsatı bulmuş biriydi ulaştığım 'bir bilen'... Onun da kafası karışıktı; sorularıma cevap verdikten sonra, hâlâ açık kalmış noktaların 'vuzuha kavuşması' için beni başka bilenlere yönlendirdi.
Taşkesen Paşa'nın hayatının önemli bir bölümü pek çok kişinin gözleyebileceği bir konumda geçmişti. Reha Taşkesen, albay rütbesindeyken, tam beş yıl boyunca, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 'yaveri' olarak görev yapmıştı. Bütün kabullerinde, iç ve dış gezilerinde hemen arkasında duran çatık kaşlı subay oydu...
Bu sebeple de kendisini tanıyan pek çok kişi var...
Dedikleri özetle şu: "Kadının peşine düş" kuralı Reha Taşkesen için söz konusu olamaz... Çankaya Köşkü'nde görevliyken, karşı cinsten hayli ilgi görmüş genç asker, ancak hiçbirine karşı-ilgi gösterdiği görülmemiş... "Özel hayatına onun kadar önem veren, her an üzerine bir toz kondurulacağı endişesi taşıyan, titiz bir subaydı" tespitini görüştüğüm herkes paylaşıyor. Elbette insanlar değişebilir, o görevdeyken titizlenen biri başka bir görevde daha gevşek davranabilir; ancak kaynaklarım, bana, hem de ısrarla, "Reha Taşkesen değil" dediler...
"Üç dil bilen biridir" dedi bir kaynağım; Güneydoğu'da görev yaparken Kürtçeyi de bildiği diller arasına katmış... 'Prusyalı' tâbir edilen görevine sâdık askerlerdenmiş... Bir kaynağım önemli bir noktayı vurguladı: "Kendisini tanıyanlar arasında, 'Böyle birini general yapmazlar' diyen de vardı, 'Genelkurmay Başkanı olabilir' diyen de..." 28 Şubay sürecini Demirel'in yanında izlerken, zaman zaman dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nu kızdıracak tutumlar da takınmış...
"Yanlış anlama" dedi bir kaynak, "Sürece karşı olduğu, ya da 'irticacı' fikirleri bulunduğu anlamına gelmez bu, o konudaki tavrı çok keskindi; ancak sonuç almada sertlik yanlısı yöntemlerin etkili olmayacağına inanıyordu." Önemli bir nokta daha. Askerlerin Demirel'e sunduğu 'tedbirler paketleri' ile ilgili düşünceleri sorulduğunda en keskin tekliflerin üzerini çizermiş hep...
Yurtdışı görev yaptı mı, nerede? Hiyerarşi merdivenlerini tırmanan askerler için bu sorunun cevabı önemlidir. Bir ara, Brüksel'de görev yapmış subaylar ile Washington'da bulunmuş olanların farklı öbeklenmeler oluşturduğunu iddia edenler çıkardı. Güya Muhittin Fisunoğlu 'Brüksel merkezli' grubun Genelkurmay Başkanı adayıymış da, bundan dolayı kaybetmiş...
Anladığım kadarıyla, Tümg. Reha Taşkesen Washington'da da Brüksel'de de görev yapmamış; "Napoli'deki NATO karargâhında bulunmuştu" dediler...
Telekulak tarafından izlemeye alındığına dair haberleri okurken, "Acaba Genelkurmay İstihbaratının başında kim var?" sorusu aklıma takılmıştı. Sorumun cevabını Metehan Demir'in haberinde buldum. Okuyalım: "Genelkurmay Askeri İstihbaratının en üstünde olan Korgeneral Arslan Güner'in, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a yakınlığı ve bir ast olarak saygısı nedeni ile bunu yapma ihtimali zaten yoktu. Kara Harp Okulu'na atanmasında bizzat Büyükanıt Paşa'nın rol oynadığı Reha Taşkesen, sadece okulda izlediği sert tutumdan veya özel hayatından dolayı mı bazı çevrelerce dinlemeye alınmıştı?"
Korg. Arslan Güner de albay rütbesindeyken Çankaya Köşkü'nde görev yapmıştı; Turgut Özal'ın yaveriydi...
Bu yazı 964 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
17 Eylül 2012
Hem okudum, hem de yazdım
-
4 Eylül 2012
CIA başkanı neden geldi?
-
16 Temmuz 2012
Vicdanım buna da elvermiyor
-
2 Temmuz 2012
Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
-
21 Mayıs 2012
Bir geziden ilk notlar
-
15 Mayıs 2012
‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
-
16 Nisan 2012
Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
-
23 Mart 2012
Ben demedim, o dedi
-
13 Mart 2012
Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
-
9 Mart 2012
TR325 kodadlı becerikli uzman...
-
20 Şubat 2012
‘Operasyon’ diye ben buna derim
-
30 Ocak 2012
Davos’ta Türkiye dersi
-
27 Aralık 2011
Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
-
12 Aralık 2011
Ak Parti üzerine hesaplar
-
9 Aralık 2011
Gül vetoya ne zaman karar verdi?
-
14 Kasım 2011
Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
-
24 Ekim 2011
Kaddafi’nin son demleri...
-
3 Ekim 2011
Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
-
29 Ağustos 2011
Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
-
26 Ağustos 2011
Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum
Yorumlar
+ Yorum Ekle