En Sıcak Konular

Ali Bulaç


Ali Bulaç
0 0 0000

İHH ve AK Parti



Ünlü İsrailli eylemci Tali Fahima, Mavi Marmara gemisinde bulunan Şeyh Read Salah'la görüştükten sonra İslamiyet'i seçtiğini ilan etti. Yardım gemisinde olan İngiliz vatandaşı Peter Venner de, yaşanan katliamdan sonra Müslüman oldu. Bu acımasız dünyada zulme ve adaletsizliğe karşı neredeyse tek itiraz İslamiyet'ten geldiği için dünyanın her tarafında mazlumlar bu dini seçiyor.

İHH'nın Gazze ambargosunu delme girişimi Türkiye'de ise bazılarını "Ben İslamiyet'ten çıkıyorum" deme noktasına getirdi. Bazıları İslami kimliği olan bir kuruluşun böylesine büyük bir organizasyonu gerçekleştirmesini neredeyse suç sayıyorlar, İsrail'in 9 gönüllüyü şehit etmesinden onlara göre İHH sorumlu. Öne sürdükleri gerekçeler şunlar: "Tekbirler, namazlar, kelime-i tevhid yazılı bayraklar... Bunların maksadı yardım değil, propaganda, bunlar Hamas'ı aklıyor." Sorumlu bir Müslüman alime yaraşır biçimde olayı değerlendiren Hayrettin Karaman Hoca yazısında "Hamas'ın topraklarını savunan ve seçimle başa gelen meşru bir örgüt olduğunu" belirttikten sonra, bu gülünç gerekçeleri öne sürenlerin asıl maksatlarının "İslamiyet'e muhalefet" olduğunu söylüyor. (Yeni Şafak, 10 Haziran 2010)

"İslamiyet'e muhalefet" saikiyle hareket edenler olduğu gibi, İsrail'in AK Parti'yi devirmek için geliştirdiği plan çerçevesinde hareket edenler de var. Bunlar basılan düğmeye göre faaliyete geçmiş bulunuyorlar. 1948'den, ama özellikle 6 gün savaşından beri "içimizde İsrailliler" var. Anlaşılan yeni plana göre önce İHH'yı "terörist veya terörizmle ilişkili örgüt" ilan ettirmek, sonra işin içine AK Parti'yi katmak istiyorlar. Nitekim Avrupa'daki ulusal Yahudi kuruluşları üst örgütü Avrupa Yahudi Kongresi (AYK), İHH'nın terör örgütleri listesine dahil edilmesini ve mal varlıklarına el konulmasını AB'den resmen istemiş bulunuyor. 18 yıldır sayısız ülkede hayır faaliyetleri yürüten İHH, Yahudi Örgütü başkanı Moshe Kantor'a göre "terörist Hamas'ın yan kuruluşu."

İHH bir "örgüt" değil, şemsiye kuruluş. Bu hayır şemsiyesinin altında onlarca İslami kuruluş, vakıf, organizasyon ve cemaatin katkıları var. İslami bir kimliğe sahip olduğu ortada. Zaten yüksek miktarlarda ve sürekliliği olan hayır ve yardım faaliyetlerini dünyada genellikle dindarlar yapar. Bunu da dinlerinden aldıkları referanslarla ve Allah'tan sevap umarak yaparlar.

"İçimizdeki İsrailliler"in başlattığı "İslami yardım-insani yardım" polemiğinin bir değeri yoktur. İslami yardım, tabiatı ve mahiyeti gereği insani yardımdır. Bir Müslüman tabii ki öncelikle ihtiyaç ve zaruret içindeki din kardeşinin yardımına koşar. Hz. Peygamber (sas), "Müslümanlar yekvücut gibidirler. Bir yerine diken batsa bütün vücut acısını hisseder." buyurur. Müslüman, dinî vecibesi gereği Müslümanların derdiyle dertlenir, acılarına katılır. Müslüman, yerine göre gayrimüslime de yardım eder, imdadına yetişir. Mazlumder'in kuruluş sloganı şudur: "Mazluma dini sorulmaz." Nitekim İHH birçok ülkede -Katrina kasırgası faciasında ABD'de bile- gayrimüslimlere yardım ulaştırmaktadır.

İHH gönüllüleri öylesine alicenap Müslümanlar ki, kardeşlerini şehit eden İsrailli katil-komandonun yarasını tedavi etmişlerdir. Uluslararası sularda insan öldüren haydut devlet -"İsrail bu, yapar" diye- tolere ediliyor da onları öldürmeye gelenleri koruyup yaralarını tedavi eden İHH gönüllüleri "suçlu" oluyor, öyle mi? Suç aletleri pet şişeler mi olacak?

İHH veya başka İslami kuruluşların ne İslami kimliklerini gizlemeye ne başkalarının mutlak manada katkılarına ve yardımlarına ihtiyaçları var. Kimsenin şehitliği sorgulama haddi değildir. Kim hangi inançta ise, istediği yere gider yardım ulaştırır. Herkes kendi şakilesine göre hareket eder. Kaldı ki yardım gemisine katılanların da İHH'nın İslami kimliğinden rahatsız olduklarını duymadım.

İHH'nın hedef tahtasına yerleştirilmesi İsrail'in içimizdeki İsraillilerle eşgüdüm halinde başlattığı kampanyanın bir parçasıdır. Amaç, önce İHH, sonra AK Parti'yi bertaraf etmektir.

 
zaman

 



Bu yazı 1,329 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Neyin özgürlüğü?
    • 7 Nisan 2012 NATO'nun alan dışı stratejisi
    • 12 Kasım 2011 İdrak tutulması
    • 16 Temmuz 2011 Dört aktör
    • 25 Haziran 2011 Tiyatro bu
    • 19 Mart 2011 Afetler, felaketler!
    • 12 Mart 2011 Darbenin medya ayağı
    • 10 Mart 2011 Modelin altı parametresi
    • 7 Mart 2011 'Türkiye modeli'
    • 12 Şubat 2011 İhvan ve İslam korkusu!
    • 22 Ocak 2011 Kısır döngü
    • 13 Ocak 2011 Azınlık veya zımmi!
    • 10 Ocak 2011 Çatışmalar ve potansiyeller
    • 18 Aralık 2010 Başka bir dünya, başka bir iktisad!
    • 15 Kasım 2010 Diyanet'te 'yeni dönem'
    • 2 Ekim 2010 Millî Görüş'ten son kopuş!
    • 18 Eylül 2010 Ayrışmanın fotoğrafı
    • 2 Ağustos 2010 Askerler ve rolleri
    • 26 Temmuz 2010 Neden akletmiyoruz?
    • 24 Temmuz 2010 35. madde

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,744 µs