En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Değişenler ve sabit sorunlar: Örtü ve Kürtler



Kürt sorunu, tesettür meselesi, Türkiye'nin yaşadığı değişim dalgasının içinde hâlâ bir "korunmalı adacık" oluşturuyor.

Ve ülkede biteviye siyaset bu adacık içinden yapılıyor.

Türkiye, önündeki en önemli engelleri bu "toplumsal-siyasal sorun öbeği"ni nasıl aşacak?

AB yolunun ya da üyeliğinin bu konuda sisteme yardımcı, yol gösterici olacağını sanmak hayalcilik olur. Sorun da çözümü de içeride, iç dinamiklerde yatıyor; Türkiye'nin siyasi araçlarla merkeziyetçi, üçüncü dünyacı bir zihniyetle demokratik hesaplaşmasından geçiyor.

Fiilen kamu sahasını işgal etmekte olan kimliklerin siyasi bir çerçeve olarak dikkate alınması önerisi bazılarını hep rahatsız etti bu ülkede.

Uluslararası alanda ve ülkede yaşanan değişimin çok-kültürlü toplum modeline işaret etmesi, bu model ile çağdaş demokrasi anlayışı arasındaki paralelliği göstermesi bile yetmedi.

Zihinlerindeki sorun sürüp gitti.

Yeni ortak noktaların, değişimin ortaya çıkardığı ayrım noktalarını dikkate alarak üretileceğini görmek istemeyince, önce, değişim fikrini reddettiler.

Ardından değişimin dinamiğine işaret eden "hetorojen toplum" anlayışından, yani her toplumun farklı topluluklardan oluştuğu fikrinden çark ettiler.

En nihayet, değişimin ardında yatan toplumsal talepleri su yüzüne çıkarıyor diye siyasi kararlar ile toplumsal talepler arasındaki temsil ilişkisini ifade eden klasik demokrasiden bile taviz verdiler.

Askeri çıkışları, müdahaleleri bu yolla meşrulaştırdılar. Türkiye'nin derin bir siyasal, toplumsal ve kültürel kriz içine düşmesinin fikri mimarları oldular.

Çok kültürlü bir toplum inşası, devletin bu çok kültürlülüğü dikkate alarak yeniden yapılanması fikri bu çevrelere rahatsızlık vermeyi sürdürüyor.

Korkular, endişeler belki meşrudur.

Belli...

Dil, mezhep, dil kavgaları ve içine kapalı topluluklardan duyulan bir korku var ortada... Çok-kültürlülük anlayışına itiraz, bunu savunanlara açılan, başta 'pusu' olmak üzere her tür şark kalleşliğini içeren 'kan davası' bu yüzden...

Oysa, az buçuk bilgisi ya da siyasi sezgisi olan her insan, kimliklerin içine kapanma eğilimiyle çok-kültürlü toplumun aynı şey olmadığını bilir. Tersine; çok-kültürlülüğün içe kapanma tehlikesinin panzehiri olduğunu, aşırı cemaatleşmenin çok-kültürlü toplumla aşılabileceğini görür.

Çok-kültürlü toplumsal düzen karşılıklı kabule dayandığı oranda bireyi yeniden tanımlar ve ait olduğu dünya içinde ve o dünyaya karşı özgürleştirir, çünkü.

Doğru orantı içe kapanma ile çok-kültürlülük arasında değil; içe kapanma ile dışlanma arasındadır. Kimlikler karşılıklı oluşur. Hiçbir birey kendi kimliğine tarih dışı, toplum dışı bir hattan ve kendisi üzerine düşünerek ulaşmaz. Onu tanımlayan, tasnif eden başkalarının tavırları ve davranışlarıyla ulaşır.

Kısacası, aşırı cemaatleşme eğilimi, kimliklerin birbirini karşılıklı olarak reddettikleri bir düzenin adıdır.

Çok-kültürlü toplum ise bu kimliklerin birbirlerini karşılıklı olarak kabul ettikleri toplumun adı.

Bugün yaptıkları ise, korktuklarını, yani cemaatleşmeyi besleyerek demokrasiye, özgür zihne ulaşmamızı geciktirmekten başka bir şey değildir

yenişafak

 



Bu yazı 1,097 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,673 µs