Anayasa değişikliğine ilişkin süren tartışmanın üç koldan yürüdüğünü söylemek yanlış olmaz.
Bunlardan birincisi "paket"in sahibi ve ortaya konulan teklifi neredeyse koşulsuz olarak destekleyenlerin yürüttüğü çalışma. Belki bu sınıf içindeki ayrışmalardan da söz etmek gerekir ama durum kabaca böyle. Bu çerçevede dile getirilen görüşler içinde en rahatsız edici olanı, toplumda "paket"in referandum sonucu kabul edilmesiyle ülkedeki "hukukçu sultası"nın ortadan kalkacağı ve "söz milletindir" formülünün hayat bulacağı yönünde bir beklenti yaratanı. Bu görüş rahatsız edici olduğu kadar yanlış da. Bu görüşün "arabesk" ifadesi olan "hukuku niçin sevmiyoruz" tarzındaki soru-cevaplar ise, yanlışın da ötesinde, tek kelimeyle vahim...
Demokrasiyi tek başına "söz milletindir" formülü ile özetleyebilmek mümkün mü? "Hukuk"un yerini ve rolünü unutan, ona neredeyse "olmasa da olur" muamelesi yapan bir demokrasi teorisi ve pratiğinden söz edilebilir mi?
"Üç kol"un ikincisi, iki büyük ana muhalefet partisinin şefliği altında yürütülen çalışmalar. Bu oluşumların ve onların destekçilerinin tek derdinin Ak Parti hükümetinin elini attığı her konuda duvar oluşturmaya çalışmak olduğu besbelli. Onların zaten anayasa değişikliği öngören "paket"in içeriğiyle ilgilendikleri de yok. Bu çevre açısından 82 Anayasası'nın ilelebet yerinde durmasının da bir mahzuru yok; yeter ki AK Parti bu işten kazançlı çakmasın, asıl dert bu çünkü...
"Üçüncü kol"a gelince: Burada işin rengi bayağı değişiyor. Burada söz alanların tutumu koşulsuz destekçi ve koşulsuz köstekçilerden çok farklı. Bu çerçeveye yerleştirdiğim görüşler her şeyden önce 82 Anayasası'nın dibacesinden "geçici"sine kadar baştan sona yenilenmesi gerektiğini düşünenler. Sahici bir "açılım"ın ilkelerine anayasada yer verilmesini talep edenler. Ülkedeki sistemin yakın tarihinde otoriterlik ile totaliterlik arasında salınmasına neden olan ideolojik çemberin anayasa tarafından kırılmasını hayal edenler...
Ancak bu grup içinde yer alanları ayırt edici şu önemli özelliği de unutmamalıyız: "Paket"in eksik ve aksak yönlerine yönelik ciddi eleştiriler getiren bu grup, iktidar partisinin girişimini karalamak yerine "yapıcı eleştirilerle" desteklemektedirler aynı zamanda. Dolayısıyla burada, girişime yönelik koşulsuz bir destek verilmemekle birlikte, girişime yönelik saflarını sıklaştıran "ret cephesi"ne yönelik en ufak bir sempati belirtisi de yoktur.
Bana göre (de), "paket"e yaklaşımda en doğru ve yararlı tutum budur.
Dikkat ederseniz, bu üçüncü sınıfa sokulabilecek eleştiriler içerik olarak diğerleriyle kıyaslanmayacak derece zenginlik sergilemektedir.
Mesela Prof. Ergun Özbudun ve Prof. Serap Yazıcı'nın dünkü gazetelerde yer alan değerli eleştirileri. Her iki öğretim üyesi de, söze, "Ruhu itibariyle 2007'de hazırladığımız anayasa değişiklik önerisinden farklı değil. Ancak birtakım itirazlarımız var" diyerek başlayarak, "paket"in en çok tartışılan maddelerine (Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın oluşumu, parti kapatmada Venedik Kriterleri'nin sadece yanından geçilmesi, parti kapatma davalarında söz sahibi kılınan "komisyon"un oluşumu ve rolü, gibi) son derece ciddi eleştiriler getirmekteler.
Bir başka örnek, anayasa hukukçusu Prof. Mustafa Erdoğan'ın "paket"e ilişkin yayımladığı iki yazısında karşılaştığımız "yapıcı" katkıdır.
Erdoğan, ilk yazısında anayasa değişikliğine niçin karşı çıkılmaması gerektiğini belirttikten sonra, dünkü yazısında "paket"in barındırdığı birçok eksiği ve yanlışı sıralıyor.
Erdoğan'a göre her şeyden önce "paket" ile "Demokratik Açılım" arasında bağlantı kurulmamıştır. Bu çerçevede anayasanın "vatandaşlık tanımı", "okullarda anadil", "zorunlu din dersi" gibi maddelerine dokunulmamıştır. "Paket", cumhurbaşkanının payına yazılan yetkiler ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin ve HSYK'nın oluşumunu düzenleyen maddeleri açısından da eleştiri altındadır.
Demek ki, iktidar partisini "paket"e ilişkin olarak bir ödev beklemektedir. Anayasa değişikliğine ilişkin teklifini bu "3. grup" içinde yer alan "yapıcı" eleştiriler doğrultusunda gözden geçirmek ve gerekli düzeltmeleri ve eklemeleri yapmak. Bu yönde bir gayret iktidar partisini elini kuvvetlendirecektir. Çünkü getirilen eleştirilere aldırmayıp, teklifin bugünkü halinde ısrar etmenin hiçbir akılcı gerekçesi yoktur. Bu durumu, "paket"i ülkedeki yargıya ilişkin bildik hikayeleri tekrarlayarak "koşulsuz" desteklemeyi seçenlerin de dikkate almasını dileriz.
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle