En Sıcak Konular

Ismet Berkan


Ismet Berkan
0 0 0000

'The power is indivisible' ama...



Başlıktaki İngilizce sözcük için kusuruma bakmayın, bu Türkçe’ye ‘Güç (iktidar) bölünemez’ diye çevirebileceğimiz çok önemli bir özdeyiş. Yazarı, belki de bütün toplum bilimlerinin babası saymamız
gereken Thomas Hobbes.
Hobbes, ‘Güç bölünemez’ derken, devlet egemenliğini kastediyordu. Yani modern anlamda tek tek vatandaşların egemenliklerinin toplamı olan, kamusal egemenliği. Ve bu egemenliğin tek bir bütün olduğunu söylüyordu.
Hobbes’un cümlesinin diğer yorumlarına ve bu cümle üzerine kopan uzun felsefi fırtınalara hiç girmeyeceğim, tek söylemem gereken, bu cümlenin iktidar kavramıyla ilgili yapılmış en önemli tanım olduğu.
***
Nuray Mert’in çok daha iyi bildiği gibi bizim merkez sağ geleneğin siyasetçileri, bu sözü söylendiği günkü ve sözlük anlamıyla anlamayı, o şekilde kullanmayı çok severler. Mesela Süleyman Demirel’in dilinden düşmeyen bir sözdür bu. Recep Tayyip Erdoğan da eminim Hobbes’un kendisini okumamış olsa bile, ‘İktidar bölünemez’ sözünü sık sık içinden geçiriyordur.
Ki haklıdır da, ama anlatmaya çalışacağım gibi kısmen haklıdır.
***
Demokrasi bizim için ithal bir kavram. Batı’da nasıl kadiri mutlak bir kralın ‘tebası’ olarak yaşandıysa, aslında bizde de kadiri mutlak bir padişahın ‘kulları’ olarak yaşadı insanlar yüzyıllarca.
Batı’da demokrasi kavramı, bu ‘bölünmez güce’ sahip ve ulus egemenliğini şahsında tek başına temsil eden kralın gücünü bölmek, onu dizginlemek fikri üzerine gelişti.
Çünkü güç, Hobbes’un söylediği gibi, esasen tek tek yurttaşlara ait olan, onlardan kaynaklanan bir şey. Dolayısıyla gücü kullanan kişinin veya kurumların o yurttaşlara hesap vermesi gerekir. Modern demokrasinin temeli bu basit cümlede yatar.
***
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iktidarını kimseyle paylaşmaktan hoşlanmayan birisi. Bu çok net. Onun iktidarına ortak çıkmaya çalışan kim olursa, hemen onunla savaşıyor. Ne askere veriyor o iktidarın bir parçasını, ne bürokrasiye, ne medyaya. Onun iktidarını sınırlamaya çalışanları affetmiyor.
Buraya kadar verdiğim örneklerde Başbakan iktidarını elinden almak isteyenlere kızmakta haksız değil.
Ama özellikle son zamanlarda bir adım daha ileri gidiyor Başbakan, yargıyı da iktidarını sınırlamakta suçluyor ve yargının bu yetkisini almak için gerekeni yapacaklarını ima ediyor. İşte o noktada haksız konuma düşüyor. Ve belki bu sebeple, Nuray Mert’in başlattığı bir tartışmada ‘Sivil dikta’ya gitmekle itham ediliyor.
Çünkü, ‘bölünmez’ olan güç, ulusun toplam egemenliğidir. Artık ortada bir kral, bir padişah olmadığına, egemenlik ulusun olduğuna göre, o egemenlik içeride, denetlenecek, hesap verebilir olacak ve frenlenip dengelenecektir.
Yani, yargının ayrı bir ‘erk’ olmasının başlıca sebebi, zaten seçilmiş iktidarın sınırlanmasıdır. Yargı, iktidarları sınırlamak için ‘bağımsız’dır, birilerinin istediği gibi kararlar vermesi için değil.
***
Başbakan aklından ‘Güç bölünemez’ cümlesini geçirirken, hangi güçten veya kimin gücünden söz ettiğini de düşünmeli: Padişahın veya kralın gücünden mi söz ediyoruz, yoksa demokratik bir ülkenin belli bir süre için seçilmiş başbakanının (başkanının) gücünden mi?
Elbette ki ikincisinden söz ediyor olmalıyız; padişahlık sona ereli çok oldu, kaldı ki Osmanlı’nın son üç padişahı da zaten hiçbir zaman ‘Kadiri mutlak’ olamadılar, onların yetkileri bile ciddi biçimde sınırlanmıştı.
Öte yandan dünyada farklı modeller de oldu. Mesela Atatürk, 1923’te Cumhuriyet’i kurmasından ölene kadar, çok özel güçlerle donatılmış, neredeyse kadiri mutlak bir otoriteye sahipti ama şeklen de olsa seçilmiş bir liderdi aynı zamanda.
Atatürk’ün (ve sonra da epey bir süre için ‘Milli Şef’ İsmet İnönü’nün) özel tarihi şartları vardı, bugün herhalde onlara özenmiyoruz, o günkü yönetim biçimini istemiyoruz. (Merkez sağdan gelip o gücü isteyen, en azından 1924 Anayasası’nın kuvvetler birliği sistemini arzulayan çok kişi var ama şimdi konumuz bu değil!)
***
Türkiye’de askeri vesayet uzun yıllar (belki kısmen de olsa bugün bile) seçilmiş siyasi liderlerin gücünü sınırladı. Bu sınırı koyarken de denetim dışı, hesap verebilir olmayan bir kurum olarak bunu yaptı. Zaten bu yüzden anti-demokratik.
Bugün bu vesayetin hukuki zemini ortada durmaya devam etse de fiiliyatta asker bir hayli gerilemiş, ‘vasi’lik yapamaz veya yapmakta zorlanır hale gelmiş durumda. Yarın belki vesayetin yasal temelleri de ortadan kaldırılacak.
Nitekim, toplumun bir bölümünde en azından, sırf bu sebeple bir tedirginlik yaşanıyor. O tedirginliği de bence anlamak ve anlamlandırmak lazım. Bir ‘baba’ veya ‘ağabey’ figürü artık yok, olmayacak. Eski ‘baba’ veya ‘ağabey’imizin geçmişte bazı kötülükler yaptığını da öğreniyoruz bu arada, bu da bizi rahatsız ediyor.
Peki ‘baba’ veya ‘ağabey’ ortadan çekilince ne olacak? Maalesef siyasi sistem bu soruya cevap aramıyor bile.
Evet, ‘the power is indivisible’ ama nasıl kullanılacağı da katı kurallara bağlı bir şey bu. Taa Montesqieu’den beri de bu gücün nasıl kullanılacağının bir kuralı var: Yasama-Yürütme-yargı birbirinden bağımsız olacak, birbirlerini sürekli denetleyecekler.
Sonra buna kamuoyu denetimi de eklenmiş, medya, sivil toplum örgütleri vs. de resmin içine girmiş. Çünkü bir başka İngilizce özdeyiş daha var: “Power is corrupt, absolute power is absolutely corrupt.” Yani, ‘İktidar kirlidir, mutlak iktidar mutlak kirlidir.’
İşte bu yüzden, modern demokrasiler hiçbir kimsenin veya kurumun mutlak iktidarı almasına izin vermeyen sistemlerdir.
Bizde ise sorun, kuvvetler ayrılığı denen sistemin anayasamızda adam gibi tasarlanmamış olmasından, ayrı kuvvetlerin demokratik anlamda hesap verebilir mekanizmalarla donatılmamasından kaynaklanıyor.
Tartışmalar yanlış kelimelerle başlayınca yanlış yunluş yerlere gidiyor maalesef.

radikal



Bu yazı 1,036 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Temmuz 2012 ‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
    • 10 Mart 2012 Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
    • 25 Haziran 2011 PKK dağdan nasıl iner
    • 26 Şubat 2011 1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
    • 26 Aralık 2010 Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
    • 2 Kasım 2010 PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
    • 31 Ekim 2010 ‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
    • 27 Temmuz 2010 Askeri vesayetin hukuki altyapısı
    • 24 Temmuz 2010 Enerji stratejimiz var mı?
    • 21 Temmuz 2010 Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
    • 14 Temmuz 2010 İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
    • 7 Temmuz 2010 Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
    • 5 Temmuz 2010 Dindar solcular
    • 3 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
    • 26 Haziran 2010 Hep aynı denklemin içine sıkışmak
    • 24 Haziran 2010 Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
    • 13 Haziran 2010 Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
    • 6 Haziran 2010 Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
    • 24 Mayıs 2010 Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
    • 4 Mayıs 2010 Eski defterleri açmak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,602 µs