Ahmet Kekeç
0 0 0000
Sonunda bunu da yaptı!
Fakat bu, "yalan" yazmasını haklı ve meşru gösterir mi?
Karar almıştım, bir "tür"e dahil olan insanlar hakkında yazmayacak, onların gündeme getirdiği konuları tartışmayacaktım. Hem, Emre Kongar gibi, kendi düşündüklerinden başka doğru tanımayan biriyle tartışacaksın da ne olacak? O yine bildiğini okumaya devam edecek, ezbere aldığı yalan-yanlış cümleleri sıralayıp duracak.
Evet, "barika-i hakikat" efkârın müsademesinden doğuyor, dünyanın her yerinde böyle olmuş, böyle olmaya da devam edecek, ama ortada ne anladığımız anlamda bir "efkâr" var, ne de "müsademe" sözcüğüyle tanımlayabileceğimiz bir fikrî cebelleşme...
Belki "kördöğüşü" demek lazım.
Fakat kördüğüşü olabilmesinin şartları da mevcut değil.
Emre Kongar oturduğu yerden bol keseden konuşuyor, ortam "denetimsiz" olduğu, daha doğrusu birileri "Bu söylediklerin yanlış; o iş öyle değil, böyledir" demediği, deme zarureti hissetmediği için, söylenenler zımnen doğru hükmünde kalıyor.
Dün bir yazısını okudum. Rahatsız oldum.
Buna aslında "yazı" demek de yanlış... Lafın nereye gideceği düşünülmeden, öylesine yazılmış bir yalanlar ve önyargılar silsilesi.
İsterseniz önce "Din tacirleri" başlıklı bu can sıkıcı yazıdan uzunca bir alıntı sunalım... İnanamayacaksınız ama, aynen şöyle diyor Emre Kongar:
"Bunlar hem tüccar hem tekelci. Yani hem din ticareti yapıyorlar hem de tekelcilik. Böylece topluma iki yanlışı birden empoze ediyorlar. Bir yandan din ticareti. Öte yandan bu ticarette tekelcilik. (...) Yaptıkları din ticareti İslam üzerine kurulu: Bütün Müslümanları kendi arkalarında siyasal saf tutmaya, kendi partilerine oy vermeye çağıran bir ticaret bu. Siz oyları onlara verin, onlar size para, pul, mal, mülk, makam, mansıp, bu dünyada dirlik düzenlik, öbür dünyada cennet versinler. (...) Tekelcilikleri ise hem tek satıcı olmak istemelerinden, hem de dini sadece kendi anladıkları biçimde, yani baskıcı, hoşgörüsüz ve tek boyutlu, tek yorumla, totaliter bir anlayışla satışa sunduklarından. (...) Alış-verişi sadece onlarla yapmak zorundasın. Başka kapıya gidersen, ne denli Müslüman olursan ol, ne denli dindar olursan ol, karşılık alamazsın. Sadece onların dükkânından alış-veriş yapacaksın. Yoksa bedelini ödersin ama karşılığını alamazsın. (...) Onların dükkânına geldiğin zaman da sadece satış açısından değil, aynı zamanda inanç açısından da bir tekelcilikle karşılaşıyorsun: Sadece onların istediği biçimde giyineceksin. Sadece onların istediği biçimde oturup kalkacaksın. Dinini, inancını sadece onların istediği, sınırladığı, kısıtladığı ve izin verdiği ölçüde yaşayacaksın. Önemli olan senin inancın değil, onların kuralları..."
Böyle devam edip gidiyor.
Biz Emre Kongar'ı ciddi ve derin bir bilimadamı olarak biliyoruz. Muhtemelen bu söylediklerini somutlayacak bilgilere de sahiptir.
Kim tekelci, kim hoşgörüsüz, kim tek boyutlu bir düşünceye sahip, kim kendi kurallarını topluma dayatmak istiyor, hangi ahlaksız "sadece benim dükkanımda alışveriş yapacaksın" diyor, hangi şaşkın insanlara cennet vaadediyor? Emre Kongar'ın bunları tek tek ortaya koyması, bu ahlaksızları deşifre etmesi gerekiyor.
Ciddi bilimadamı tavrı bunu gerektirir.
Bir de, mümkünse, "Sadece onların istediği biçimde giyineceksin, sadece onların istediği biçimde oturup kalkacaksın" cümlesini açması... Emre Kongar, burada, insanlara yaşam biçimi dayatan jakobenleri ve "kılık-kıyafet fetişistleri"ni mi kastediyor?
En önemlisi de şu tabii: Emre Kongar, "sadece benim dükkanımdan alışveriş yapacaksın" dediği varsayılan kişilerden rahatsız. Haklı olarak rahatsız...
Peki, ciddi bir bilimadamı olarak, aynı rahatsızlığı 28 Şubat'ın "alışveriş yapılmayacak kuruluşlar listesi" karşısında da duydu mu?
Duyduysa (ki, ben duyduğunu hatırlamıyorum), şu "din tacirleri" meselesini etaflıca konuşabiliriz... Duymadıysa ve "liste yapma hakkı sadece laiklere aittir" diyorsa o zaman ne diye suret-i haktan görünmeye çalışıyor?
Yakışıyor mu koskoca bilimadamına yalan-yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmak?
Bu yazı 845 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
26 Eylül 2012
Balyoz ve empati
-
5 Temmuz 2012
Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
-
26 Haziran 2012
Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
-
20 Haziran 2012
Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
-
4 Haziran 2012
Nerede bu inek?
-
28 Mayıs 2012
Kana kan istermiş!
-
14 Mayıs 2012
‘Kes zırvalamayı’
-
1 Mayıs 2012
Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
-
20 Nisan 2012
Erol Özkasnak
-
12 Nisan 2012
Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
-
10 Mart 2012
‘Zavallı Başbakan’
-
29 Şubat 2012
Paşa niçin kendini öptürmedi?
-
27 Şubat 2012
Bizi yormayın kardeşim
-
17 Şubat 2012
Siz kimi kandırıyorsunuz?
-
3 Şubat 2012
Rezil olmaya doymadınız mı?
-
1 Şubat 2012
İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
-
19 Ocak 2012
Denktaş’ı diriltmek mi?
-
14 Ocak 2012
Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
-
12 Ocak 2012
Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
-
2 Ocak 2012
İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!
Yorumlar
+ Yorum Ekle