En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Domuz gribi aşısında bir oyun mu var?



Dünya Sağlık Örgütü’ nün domuz gribi ile ilgili tahminleri de SARS ve kuş gribinde olduğu gibi doğru çıkmadı. Bu kötü senaryoların gerçekleşmemesi elbette sevindirici, ama DSÖ’ nün telafisi çok zor, büyük bir itibar kaybına uğradığı da bir gerçek. DSÖ, aşı üreticilerinin oyununa geldi ve neticede de yalancı çoban pozisyonuna düştü. Korkum o ki önümüzdeki senelerde gerçek bir pandemi çıktığında kimse DSÖ’ nü de uyarı ve tavsiyelerini de takmayacak.

İçlerinde benim de olduğum çok az sayıdaki bilim adamı, domuz gribinin abartılan bir salgın olduğunu, gereksiz bir panik yaratıldığını, toplumun moralinin bozulduğunu, korkutarak ve tehdit ederek yapılan aşı kampanyasının yanlış olduğunu, aşı üreticilerinin pazarlama oyunlarına kanılmaması gerektiğini defalarca tekrarladı ama bizi dinleyen çıkmadı.

Gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Gelinen son noktayı 3 Şubat 2010 tarihli Vatan gazetesi şöyle özetliyor:

‘’İlk olarak Harvard Üniversitesi uzmanlarının araştırması, domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığını, öldürme riskinin daha düşük olduğunu ve aşılama kampanyalarının gereksiz olduğunu ortaya çıkardı. İddialar üzerine domuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi’ne “Domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın” başlıklı bir araştırma önergesi verdi.

Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalıkların sıklık ve yayılma düzenini inceleyen epidemioloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu.

AŞILAR NE OLACAK?

Şimdi, aşı ısmarlayan ülkelerin ellerinde kullanılmayan milyonlarca doz domuz gribi aşısı var. Çünkü aşılanma oranları nerdeyse tüm ülkelerde bizde de olduğu gibi yüzde 5 civarında kaldı. Üstelik birçok ülke iki doz uygulanması icap edecek gerekçesiyle nüfuslarından çok aşı almıştı.

Mesela, 65 milyon nüfusa sahip Fransa 94 milyon doz aşı ısmarlamıştı. Şimdi hiç değilse bunun 50 milyonunu satmaya uğraşıyor.

Önce domuz gribinden 65 bin kişinin ölebileceği ileri sürülen, daha sonra bu rakam 1000’ e çekilen ama sonuçta 400’ den az insanın öldüğü İngiltere 90 milyon dozluk anlaşmayı iptal etme çabalarında.

Türkiye de 3 firmaya toplam 43 milyon doz aşı ısmarlamıştı. Bugüne kadar 8.4 milyon aşının elimize geçtiğini ve bunun 4 milyon dozunun harcandığını, ancak iki kere aşılananlar ve ziyan olan aşılar sebebiyle sadece 2 milyon kadar insana aşı yapıldığını biliyoruz.

Ellerinde aşı kalan ülkeler bunu başka ülkelere satmaya çalışıyorlar ama tabii ki alan yok. Hatta bunları hibe etmek istiyorlar gene de taliplisi çıkmıyor.

Sağlık Bakanlığı’ nın açıklamalarına göre bizim 35 milyon doz aşı siparişimiz iptal edilmiş ve güya ülkemizin bu bakımdan ekonomik bir kaybı olmayacakmış.

Bu arada en doğru işi Polonya’ nın yaptığını da söylemeden geçemeyeceğim. 40 milyon nüfuslu bu ülke domuz gribi aşısını tümden reddeden tek Batı ülkesi oldu. Hatta pandemiye karşı başka hiçbir harcama da yapmadı ve Polonya’ da bugüne kadar domuz gribinden sadece 150 kişi öldü.

SATILAN AŞI GERİ ALINMAZ

Aşı üreticilerinin sattıkları aşıları geri almayacakları, hatta ısmarlanan dozları da satmak için ısrarlı oldukları kanaatindeyim. Aşı siparişlerinden henüz teslim edilmeyenleri iptal etseler bile, bunun ‘karşılıksız’ olabileceğine de doğrusu pek ihtimal vermiyorum.

New York Times’ de yer alan haber bunun en güzel delili: Novartis firmasının yöneticilerinden Daniel Vassela, sözleşmeye uymak istemeyen ülkeleri, gelecekteki bir pandemide bunların ilk sırada olmayabileceklerini, güvenilir ortakları tercih edeceklerini söyleyerek açıkça tehdit ediyor.

AŞI ÜRETİCİLERİNİN OYUNU MU VAR?

Domuz gribi salgınından aşı üreticileri çok kârlı çıktı. Gereğinden fazla aşıyı üstelik de fahiş fiyatla sattılar.

Birçok ülkenin nüfusunun üzerinde aşı ısmarlamasının sebebi başlangıçta ‘iki doz aşının gerekeceği’ bilgisiydi. Oysa daha sonra tek doz hatta yarım doz aşının yeterli olduğu anlaşıldı ama aşı siparişleri iki doza göre çoktan yapılmıştı.

Burada aşı üreticilerinin bir oyunundan ciddi şekilde şüphe ediyorum. DSÖ’ nün kendini hiç değilse bir parça temize çıkarabilmesi için iki doz aşı gerektiğini ortaya koyan araştırmaların ‘özgür ve bağımsız’ bilim adamları tarafından değerlendirilmesini sağlaması şart!

Çünkü, benzer bir durum grip ilacı Tamiflu’ da yaşandı. Bağımsız araştırmacılar üretici firmanın sponsorluğunda yapılan araştırmalar hesaba katılmadığında ilacın sağlıklı erişkinlerde gribin zatürree ve diğer komplikasyonlarını önlemediğini gösterdiler. Üretici firma tüm ısrarlara rağmen kendi yaptığı araştırmanın ham dokümanlarını bağımsız araştırma kurumuna vermeyi kabul etmedi.

Benzer bir durumun domuz gribi aşısı için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Aşı üreticilerinin araştırmaları maniple etmiş olmasından ciddi şekilde şüpheleniyorum. Çünkü bu, ilaç endüstrisinin hiç de yabancı olduğu bir uygulama değil.

Gelelim neticeye

BİR: DSÖ’ nün iki doz domuz gribi aşısı gerektiğini iddia eden araştırmaları bağımsız bilim kuruluşlarına incelettirmesi şart!

İKİ: Sağlık Bakanlığımızın da aşı üreticileriyle yaptığı anlaşmanın ayrıntılarını, iptal edilen siparişler için ödeme yapılıp yapılmayacağının açıklamasını bekliyoruz.

www.ahmetrasimkucukusta.com



Bu yazı 2,056 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,617 µs