DÜN Hadi Uluengin’in yazısını okurken 1970’li yıllara döndüm.
İçimi müthiş bir hüzün ve karamsarlık kapladı.
Gözümün önüne yine o malum “dil zaptiyeleri” geldi.
Uluengin, Cumhuriyet Gazetesi’nin, milli takım yerine “ulusal takım” demeye başladığını yazıp, bunun üzerine bir “statüko” tahlili yapmış.
Tahlilin de ötesine geçip, bunu üzerine bir karşı devrim teorisi oturtmuş.
Türkiye’de bir “devrim yapılıyormuş” ama “statüko zaptiyeleri” buna karşı direniyormuş.
Milli takım kavramı yerine “ulusal takım” kavramının bilerek seçildiğini, bunun da “demokratik devrime” karşı çıkışın sembolü olduğunu iddia ediyor.
* * *
Yazıyı okuyunca içimden “Eyvah!” dedim.
Bittiğini sandığım 1970 model dil zaptiyeliğinin hortladığını düşündüm.
Yani bir insanın “mesela” dediği zaman “gerici”; “örneğin” dediği zaman “ilerici” kabul edildiği günler gözümün önüne geldi.
“İhtilal”in başka, “devrim”in başka; “kitle”nin başka “kütle”nin başka anlamlar yüklendiği o meşum kutuplaşma günlerine döndüm.
Ürperdim.
* * *
Ama önce Uluengin’in yanlış izleniminden başlayayım.
Ben yanılmıyorsam, Cumhuriyet Gazetesi “ulusal takım” kavramını yeni kullanmaya başlamadı.
Ben de “milli takım” kavramını tercih ederim ama, Cumhuriyet bu kavramı yeni kullanmaya başlamadı.
Yıllardır “ulusal takım” diyor.
Yanılmamış olmak için Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’ı aradım.
Yanında Hikmet Çetinkaya da vardı.
“Çok haklısınız, biz 1980’li yıllardan beri bu kavramı kullanıyoruz” dedi.
Durum böyleyse Uluengin, eski bir olguyu, kendi kafasındaki “teoriye” uygun hale getirmek için böyle bir kronolojik vurgu yapmış demektir.
Bu bir hata mı, yoksa çarpıtma mı bilmiyorum.
Ama benim kafama takılan asıl konu başka.
Hadi Uluengin’in en sevdiği kavramlardan biri “zaptiye”dir.
Şu an Türkiye’de yaşanan şeyleri “müthiş bir evrim” olarak kabul eder ve bunu eleştirenleri de “statüko zaptiyesi” olarak etiketlendirir.
Şimdi sormak lazım:
Düşünce hayatında “zaptiyeliği” sevmeyen bir yazarın, bir gazetenin terminolojik tercihini; kendi tarif ettiği ve biricik kıldığı bir demokrasi teorisi çerçevesinde komplo teorisine uygun bir malzeme olarak kullanmasına ne diyeceğiz?
Bu da bir tür “dil zaptiyeliği” değil mi?
Bırakalım herkes, her kurum kendi terminolojik özgürlüğünü kullansın.
* * *
Bu ülkede “milli” diyenleri dönüşümden yana, “ulusal” diyenleri değişime direnen statükocular olarak değerlendiren bir anlayış, Türkiye’yi 1970’lerin o kâbus kutuplaşmasından başka hiçbir yere götürmez.
Bu davranış, mahalleleri “ülkücü”, “devrimci” diye bölen o meşum dönemi hatırlattı bana.
Bir yandan gazeteci tasfiye planları, bir yandan “terminolojik etiketlendirmeler”...
Peki aydın olmak nerede?
O nedenle Hadi Uluengin’in bu teorisini beğenmedim.
hurriyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle