En Sıcak Konular

Ismet Berkan


Ismet Berkan
0 0 0000

'İç düşman'ı olan ülkenin işleri



Dünyadaki ülkeleri belki şöyle sınıflamak lazım: ‘İç düşman’ı olan ülkeler ve olmayan ülkeler.
Eminim pek çoğumuz, ‘İç düşmanı olmayan ülke ne demek?’ diye bir soruyu geçirecek aklından. Öyle ya, her ülkede şu kadar veya bu kadar ‘yıkıcı, bölücü, terörist’ unsurlar var.
Ama hayır, ben bundan söz etmiyorum. Böyle unsurlar olsa bile, onları ‘düşman’ değil de ‘suçlu’ gören ülkeler var, bir de bizim gibi ‘düşman’ gören ülkeler. İşte ben bundan söz ediyorum.
***
‘Dost’ ve ‘Düşman’ askeri tabirler.
Asker, ‘düşman’ını yok etmek için eğitim alır, onu ıslah edilmek üzere adalete teslim etmek için değil.
Bir zamanlar bir Milli İstihbarat Teşkilatı yetkilisi, sohbet sırasında 12 Eylül darbesini eleştirirken, ‘En büyük kötülüğü polis teşkilatına yaptılar, polis eğitimini askeri eğitimle değiştirdiler, polise dost-düşman ayrımını fikir olarak soktular’ demişti.
Ben bu eleştirinin önemini ilk söylendiğinde çok anlamadım açıkçası ama sonra sonra
zaman bu MİT yetkilisinin eleştirisindeki haklılığı bana gösterdi.
Benzer bir dersi de bir televizyon dizisinden, ‘Battlestar Galactica’dan almıştım.
Orada da, uzay gemilerinde çıkan iç huzursuzluklar üzerine Başkan, Komutan Adama’dan
askerlerini görevlendirmesini ister. Amiral Adama, ‘Polisle askerin iki ayrı kişi olması
boşuna değil. Benim adamlarım asker, düşmanlarını öldürmek için eğitildiler. Oysa polis, korumak ve hizmet etmek için eğitilir. Benim adamlarıma polislik yaptırmak isterseniz bir süre sonra demokrasi falan kalmaz’ der.
Aynı dersin başka türlü söylenmişi. Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok.
***
Bizim ülkemiz, maalesef ‘iç düşman’a sahip olan ülkeler sınıfına giriyor.
Bana soracak olursanız, vatandaşlarının bir bölümünü, onlar ne yapıyor olurlarsa olsunlar ‘Yok edilmesi gereken düşmanlar’ olarak gören bir ülke, pek de örnek alınacak bir ülke değildir.
O vatandaşlar suç işledilerse suçlarının cezasını çekerler, o kadar. Onlara ‘düşman’
derseniz bir tuhaf duruma düşersiniz.
***
‘İç düşman’ konseptinin doğal bir uzantısı da var: İç tehdit.
Öyle ya, belli kesimler önce ‘tehdit’ olacaklar, belli bir olgunluğa erişecekler ve ‘düşman’ haline gelecekler. Yok edilmesi, yenilgiye uğratılması gereken ‘düşman’lar.
Türkiye’nin hukuki geçerliği ve hukuki yaptırım gücü tartışmalı bir ‘kutsal’ belgesi var, adına ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ denen.
Bu belge, askerler tarafından hazırlanıyor ama hükümetler tarafından onaylanıp yürürlüğe sokuluyor. Gizli bir belge. Sanıyorum sadece bir kez basına sızdı, zamanında Hürriyet gazetesi yayımladı.
Bu belgede iç ve dış tehditler sıralanıyor.
Bana soracak olursanız, dış tehditler bile tartışmalı ya neyse, benim hiç anlamadığım ‘iç tehdit’ bölümü. Diyelim Kürtler, Kürt milliyetçiliği bir iç tehdit olarak sınıflandı. Peki ne olacak?
Hemen birileri, bu tehdidi bertaraf etmek için, etkisizleştirmek için kendince bir çabaya girişiyor. Fişlemeler yapılıyor, izlemeler yapılıyor, raporlar tutuluyor,
istatistikler hazırlanıyor.
Peki bunları kim yapıyor? Savcılar ve onların emrindeki polisler veya jandarmalar mı? Hayır. Ortada işlenmiş bir suç olmadığına göre savcılar neden durduk yerde vatandaşları fişlesin, izlesin, sınıflasın.
Bu işleri askerler yapıyor. Daha çok da iki gündür ara ara bir türlü bitmeyen Seferberlik Tetkik Dairesi yapıyor. Peki bu yapılan yasal mı? Hayır değil. Ne toprağın altına silah ve mühimmat gömmek yasal, ne birtakım gönüllü bile olsa sivil vatandaşları askeri eğitime alıp gerektiğinde bu depolardan silahlandıracak planların tatbikatını yapmak yasal ne de tehdit olarak görülen vatandaşları fişlemek, izlemek, sınıflamak yasal.
‘İrtica’ diye bir tehdit var ama ceza yasalarımızda böyle bir suç yok. ‘Kürtçülük’ diye bir tehdit var ama böyle bir suç yok. Aleviler, bir dönem ‘aşırı milliyetçiler’ tehditti, ama ne Alevi olmak suç ne de aşırı bile olsa milliyetçi olmak.
***
Türkiye’de rejimi normalleştirmenin ve özlediğimiz Batı standartlarında bir demokratik hukuk devletine dönüşmenin yolu, ‘iç tehdit’ kavramından ve ‘iç düşman’ laflarından vazgeçmekten geçiyor.
‘İç düşman’ yoktur, sadece suç işleyenler vardır, suçlar da ceza kanununda yazar, savcılarca soruşturulur, mahkemelerce kovuşturulur. O kadar.
Suç ve suçluyla kimin mücadele edeceği de bellidir bir hukuk devletinde, Özel Kuvvetler Komutanlığı değildir suç ve suçluyla mücadele edecek birim.
***
Bugün gerek Ergenekon davası etrafında, gerek ‘Kürt açılımı’ konusunda ve gerekse diğer bütün önemli davaların etrafında gördüğümüz kafa karışıklığının nedeni bu ‘düşman’ meselesi.
‘İç düşman’ lafını sözlüklerimizden çıkarmayı başardığımızda, çok önemli bir fikri ve demokratik atılımı da gerçekleştirmiş olacağız.
Hatırlayın, Genelkurmay’ın 27 Nisan 2007’de verdiği meşhur e-muhtırada da ‘düşman’dan söz ediliyordu, bazı vatandaşlar kastedilerek.
Sonra o ‘düşman’ iktidara geldi, yüzde 47 oy alarak. Hadi bunu da izah edin bakalım?

radikal



Bu yazı 1,049 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Temmuz 2012 ‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
    • 10 Mart 2012 Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
    • 25 Haziran 2011 PKK dağdan nasıl iner
    • 26 Şubat 2011 1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
    • 26 Aralık 2010 Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
    • 2 Kasım 2010 PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
    • 31 Ekim 2010 ‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
    • 27 Temmuz 2010 Askeri vesayetin hukuki altyapısı
    • 24 Temmuz 2010 Enerji stratejimiz var mı?
    • 21 Temmuz 2010 Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
    • 14 Temmuz 2010 İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
    • 7 Temmuz 2010 Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
    • 5 Temmuz 2010 Dindar solcular
    • 3 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
    • 26 Haziran 2010 Hep aynı denklemin içine sıkışmak
    • 24 Haziran 2010 Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
    • 13 Haziran 2010 Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
    • 6 Haziran 2010 Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
    • 24 Mayıs 2010 Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
    • 4 Mayıs 2010 Eski defterleri açmak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,351 µs