En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Kürt meselesinde kayan odaklar: Sağ, sol, liberaller, Kürtler…



Kürt politikası önce demokratik açılımı bloke ederek, ardından kapanan siyaset yolunu kendi eliyle açarak hem Kürt sorununa, hem en önemlisi ülke siyasetine ilk kez “saf ve salt siyasi bir araç”la yön verdi.

Bu çerçevede Kürt politikası kendi koşullarını devreye sokarak sorunun tanımı açısından asgari koşulları yeniden belirledi.

Ve bu koşullar ortadadır:

“Kürt'süz olmaz, Öcalan'sız olmaz…”

Bu durum karşısında “siyasi dengeler ve siyasi zihniyet açısından neredeyiz” soruları önem kazanıyor.

Önce siyasi dengeler…

Siyasi iktidar, hatta devlet Kürtlerin de Kürt sorununun da varlığını kabul etmiş durumda ve çözüm için bir seferberliğe hazır olduğunu gösteren adımlar atıyor.

Ancak bu çözüm hattının, demokratik bireysel hak ve özgürlüklerin arttırılmasıyla ve kimi kültürel taleplerin karşılanmasıyla sınırlı olduğunu görmek gerekir. Bu bakış, PKK'yı tasfiye etmeyi öngörmektedir. Kürtlerin özgürlük mekanizmaları üzerinden sisteme entegre olacağını, etnik siyasallaşmanın bu çerçevede giderileceğini, en azından denetim altına alınabileceğini varsaymaktadır…

Özetle bu çözüm tasavvurunda “karşı taraf ve muhatap fikri” yer almıyor.

Kürt politikası ise, yukarıda da söyledik bunun tam karşı kutbunu oluşturuyor. Özetlemek gerekirse, bu politika “taraf kabul edilmek ve siyasi müzakere” esasına dayanmaktadır. Sadece kültürel hakların karşılanması değildir hedef, belli oranda Kürtlerin kendisini yönetmesidir. Bunun için Kürtler bugün içinde şiddetin de yer aldığı “karma bir yöntem” kullanıyorlar.

Bugün bu çerçevede ve son gelişmelerle Kürt politikası devlet politikası kadar güç ve enerji kazanmıştır.

Gelelim zihniyet meselesine…

Bu açıdan neredeyiz?

Açıktır ki, bu noktaya geliş siyasileri, siyasaları ve zihinleri yordu…

Yorgunluk ve karışıklık aslında demokratik açılım sürecinin aniden tıkanmasıyla zuhur etti. Tokat saldırısıyla muhafazakâr kesimlerde tepkisellik öne çıktı, DTP ağır suçlamalara maruz kaldı. Liberal kesim Anayasa Mahkemesi'nin kararı karşısında farklı eğilimler üretti. Solda Kürt sorunu tartışması, yaşanan tıkanıklığın faturasının kime çıkarılması gerektiği tartışmalarına endekslendi.

Tartışmadaki taraflardan özellikle demokrat solun altını çizmek gerekiyor. Zira entelektüel ve siyasi olarak zihinleri yönlendirici bir etkiye sahipler, aydınları, eylemleri, bildirileriyle etkin ve öndeler.

Ve ana dalgayı ürettiler.

Bu kesimde baskın eğilim hem “siyasetin devam etmesini talep etmek” hem “yaşanan kesintiden temel olarak siyasi iktidarı muhatap politikası izlemediği için sorumlu tutmak” şeklinde karşımıza çıktı. Bunun doğal sonucu olarak hâkim bakış (Kürtleri değil, Kürt meselesini de değil) Kürt politikasını görece koruma aldı. Kürt politik alanını adeta müdahale edilemez saha olarak görme eğilimine girdi.

Sonuçta, “şiddet-siyaset-hukuk arasındaki sınırlar”la ilgili sorunlar üretti.

Söyledik yeni durumlar eski refleksleri harekete geçirir, anlamakla taraf olmak arasındaki çizgi silikleşir, en vahimi ilkeler anlamaya dayandığını iddia eden faydacı bir duruş karşısında soluklaşır. Sahibi ne derse desin o mağduriyetçi dil aslında çatışmacıdır.

Milliyetçilik, şiddet, hukuk karşındaki faydacı bakışlar, yani savrulmalar son günlerde işte bu çerçeve sıkça karşımıza çıkmaktadır.

Peki, nerede, nasıl durmalı?

Siyasi iktidarın, insanları, grupları, tarafları elbet görmesi gerekir. Bu konuda eleştirilmeli ve açılımı açmaya sevk edilmelidir. Ancak bugün düğüm Kürt politikasındadır. Yöneten, yönlendiren, süreçleri açma ya da kapama imkânlarına sahip olan aslen Kürt politikasıdır.

Ve soru şudur: Kürt politikası ya da Kürt siyasi alanı “demokratik hamleler” karşısında çoğulculaşacak mı yoksa bu hamleleri “monolitik yapısı”nı pekiştirme yolunda mı kullanacak? Son gelişmelerde bu ikinci yön biraz öne çıkmıyor mu örneğin?

Bireysel olarak, entelektüel olarak, gazeteci olarak benim bakışım şudur:

Tercihim birlikte yaşamaktan yana.

Birlikte yaşamın yolu demokrasi ve demokratik siyasettir.

Ve bu açıdan bakınca bugün Kürt sorununun çözümü için Kürt siyasi alanının çoğulculaşması asıl meseledir. Eğer hedef ayrılık değilse, Kürt Kemalizm'ine doğru yola çıkmak istenmiyorsa şu önemlidir: Farklılaşma ve demokrasi istikametinde hiçbir değişim, o değişimin taşıyıcısı olan toplumsal grup istemeden, kendi içinde değişmeden gerçekleşmez…

DTP ile PKK arasına mesafe konmasını istemek, bunu beklemek, hatta bunu zorlamak “tek yürüyüş yolu”dur.

Kayan odaklar yerine oturmalı ve mercek doğru yere yerleştirilmelidir…

yenişafak



Bu yazı 935 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,420 µs