En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Çizgi kırılması



Sivil ve asker yetkililerin dün yaptıkları konuşmalar bir noktayı iyice gözlerimize soktu: Kaç aydır üzerinde titizlikle çalışılan 'demokratik açılım' ciddi bir darbe almış görünüyor.

Tek örnek değil, ama bu bile yeterli: İçişleri bakanı Prof. Beşir Atalay ne zaman 'açılım' hakkında konuşsa, konunun demokrasiye ilişkin yönleri üzerinde dururdu; dün baktım, düzenlediği basın toplantısında, o da, ağırlıklı olarak konunun 'terörle mücadele' yönü üzerinde yoğunlaşıyor.

Gözümüzü kapatır ve etrafımızda konuşulanlara kulak verirsek, kendimizi süreçten önceki zaman diliminde tahayyül edebiliriz. Terörle mücadeleyi konuşup durmaktan demokratik hak ve özgürlükler üzerinde yoğunlaşmaya, bölge halkının şikâyetlerine kulak vermeye, nicedir unuttuğumuz 'yerinden yönetim' ilkesini hatırlayıp yerel yönetimlere daha fazla yetki aktarmayı düşünmeye başlamamışız gibi...

Aylar ve aylar boyu duyduğumuz heyecan, bir darbeyle, yerini tedirginliğe terk etti. Gelişmelere en aldırmaz görünenimiz bile, derdini paylaşacak birini bulduğunda, duyduğu kaygıları karşısındakine aktarmakta tereddüt etmiyor artık...

Gelip dayandığımız şu kısır nokta birilerinin dizaynı ise, hiç çekinmeden kendilerini tebrik edebiliriz; devletin uzun yıllar ayak sürüdüğü, şimdilerde de bayağı zorlanarak kabullendiği 'yeni tavrı' boşa çıkarmak az maharet değil çünkü...

“Kimin eseri bu?” sorusu akla pek çok adresi getiriyor da, düğmeye basan el kime ait olursa olsun, sürecin başındaki söylemiyle şimdiki söylemi arasında dağlar kadar fark bulunan DTP ile onu yönlendiren irade, 'açılım'ın zora düşmesinde hiç kuşkusuz en büyük payın sahibi...

DTP kapatıldı, ama DTP saflarında politika yapanlar partilerinin kapatılmasını en fazla arzulayanlarla aynı çizgide bulunmayı sürdürüyor.

Sürece başından itibaren en keskin desteği verenler DTP'nin kapatılmasına çok üzüldüler; her fırsatta “DTP kapatılsın” diyenler 'açılım' için 'vatana ihanet' sıfatını kullanmaktan çekinmeyenlerdi. Hayret edilecek bir gerçek şu: Kapatılan DTP'nin saflarında politika yapanlar, partilerinin kapatılmasına sevinenlerle aynı çizgide politika üretiyorlar şimdi...

Eğer ülkeyi ayrıştırmak, zihinsel bölünmeyi fiziki bölünme haline dönüştürmek gibi bir niyetleri varsa doğru yoldalar; kardeş kavgası, hatta iç savaşa zemin hazırlayacak bir yol bu çünkü... Aynı zamanda, “Kürt sorunu mu, o da ne, karşımızdaki bir terör örgütü ve ancak silâhlı mücadeleyle yok edilebilir” tezine hak kazandıran bir yol... Son 25 yıl boyunca on binlerce insanın canını alan, yüz milyarlarca dolarlık yıkıma sebep olan, insanları köylerinden göçe zorlayan, demokrasiyi kısıtlayan yanlışlıklara gerekçe hazırlayan bir yol...

Bunun DTP'de politika yapanların bugüne kadar savunduklarının tam tersi bir yol olduğu belli. Bugüne kadar savunduklarından bir çırpıda vazgeçen bir siyasi çizgi bundan sonra kime ne söyleyebilecek? Söylediğini dinleyecek kimse bulabilecek mi?

Meclis'te grup kurabilecek milletvekili varlığı bulunduğu halde istifa kararı almaları DTP'lilerin çizgi kırılmasıyla yakından ilişkili. Süreç başka yöntemlerle sonuç almaya kendisini şartlandırmışları, dağdakileri inmeye davet ederek siyaset zeminine çekmeyi öngörürken, çözümün demokratik zeminde siyasetten geçtiğine inandığını söyleyenler kendilerini niçin Meclis dışına çıkartır ki?

Esas tehlike de burada: DTP çizgisinin siyaseti terk ettiği bir ortamda, ya bıkmadan usanmadan “Askeri çözüm, çözüm değildir” deyip duranlar da, son yaşananlara bakıp kendi ilkesel tavırlarını değiştirirlerse?

yenişafak



Bu yazı 790 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,281 µs