En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Cumhuriyet Bayramı’nda demokrasiyle asker sorunu, Kürt sorunu...



Cumhuriyet Bayramı yazısı için bilgisayarın karşısına oturduğum zaman anımsadım.
Shakespeare’in bir sözü vardır, “Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir” diye...
Ama herkes için öyle mi?
Sanmıyorum.
Kendiliğinden olmuyor bu. Geçmişin bugüne ışık tutabilmesi için biraz özel çaba ve merak, eleştirel düşünce tarzıyla doğru bilgi lazım.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’ne ilişkin resmi tarih dünü aydınlatmaktan ziyade karartmaya yarıyor. Bugüne kadar böyle oldu. Bu karartmayı yarmak da kolay olmuyor.
Evet, bugün 29 Ekim.
Cumhuriyet Bayramı ya da Atatürk’ün deyişiyle en büyük bayram.
İstiklal Savaşı’nı yapan öncü kadroların, Atatürk ve dava arkadaşlarının 1923’de Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmaları, hiç kuşkusuz, bu topraklarda modernleşme açısından çok önemli bir atılımdır. Altı kalın olarak çizilmesi gereken bir tarihtir.
Türkiye’nin yüzünü iyice Batı’ya çeviren, Batı’yı örnek alan reformcu adımlarla, kadın-erkek eşitliğiyle, laiklikle, ulus-devlet ve uluslaşma çabalarıyla radikal bir ‘uygarlaşma projesi’nin yukarıdan aşağıya uygulanmaya başladığı bir tarihtir, 1923’ün 29 Ekim’i...
Bu tarihe seksen küsur yıl sonra daha hâlâ klasikleşmiş güzelleme ve basmakalıp klişelerle yaklaşmak sıkıcı ve itici oluyor.
Zira Cumhuriyet’in sadece artıları yok.
Eksileri de var.
‘Aşırılık’ları da var.
Doğru olan tümünü birlikte değerlendirmektir. Çünkü, yakın tarihimizdeki bu eksiler, bu aşırılıklar yerli yerine oturtulmadığı sürece, bugünlere sağlıklı teşhisler konulamaz.
Bir başka deyişle:
Dünler bugünleri aydınlatamaz!
‘Doğru’larıyla birlikte Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki ‘yanlış’larının da iyi okunması gerekir. Yoksa Türkiye’de bugün demokrasiyi derinleştirmek, hukukun üstünlüğünü tam olarak gerçekleştirmek, barış ve refah yolunu gerektiği gibi açmak mümkün olamaz.
Örneğin, bugün hâlâ açılımlarla çözmeye çalıştığımız ‘Kürt sorunu’nun kökleri Cumhuriyet’in kuruluş dönemine uzanır.
Kürtlerin varlığını reddeden, dilini, kültürünü inkar eden ulus-devlet, uluslaşma ve üniter devlet anlayışları, Türkiye’de sadece Kürt sorununun irili ufaklı 29 isyanla patlamasına yol açmamıştır.
Aynı zamanda inanılmaz acılarlarla birlikte demokrasi ve hukuk devletini ikinci sınıflığa mahkum ederken, savaşa gömülen kaynaklarla refaha giden yolları da tıkamıştır.
PKK’nın sahneye çıktığı son çeyrek yüzyıla bakın. Ölümlere, çekilen korkunç acılara bakın.
Düşünün!
İnkarla, silahla ne çözüldü?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin seksen küsur yıllık politikaları ve her zaman için askerin damgasını vurduğu resmi yaklaşımlar sorunu çözebildi mi?
Hayır.
Kürtler Türkleşti mi?
Hayır. 
Cumhuriyet’in kuruluşundan beri devlet büyüklerinin ağzından hiç düşmeyen birlik ve beraberlik, barış ve huzur sağlandı mı?
Hayır.
Askerin yaptığı her darbe, her müdahale, özellikle 12 Eylül sonrasında yangının daha beter büyümesine yol açtı.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte Kürtlerin varlığının nasıl inkar edildiğini, nasıl Türkleştirilmek, yani nasıl assimile edilmek istendiklerini, yani Cumhuriyet’in kuruluş dönemiyle birlikte uç veren temel yanlışları öğrenmek isteyenler için yeni çıkan bir kitabı tavsiye edebilirim.
Bu açıdan, Mehmet Bayrak’ın Şark İslahat Planı(*) adını taşıyan kitap dünü ve bugünü gerçekten anlamak isteyenler için iyi bir başvuru kaynağıdır.
Yine Kürt sorununu hissetmek ya da bugün gelinen noktayı anlamak isteyenler için de sinemalarda yeni gösterilmeye başlayan çok güzel bir film var:
İki Dil Bir Bavul.
Orhan Eskiköy’le Özgür Doğan’ın yapım ve yönetimini üstlendikleri film insanın hem yüreğine hem aklına hitap ediyor.
Uzun lâfın kısası:
Cumhuriyet’in eksilerini, bazı temel yanlışlarını görmek zorundayız. Bunlar arasında örneğin otoriter laiklik anlayışı da vardır.
Ve Kürt sorununun, laiklik konusundaki yanlışların bugünlere kadar sarkmasında askerin rolü de büyüktür.
Bu da ‘asker sorunu’muzdur.
Türkiye’de bugün hâlâ ıslak imza olayları yaşanıyorsa, askeri karargahlardan hükümeti devirme planları çıkabiliyorsa, bu ülkede asker sorunu çözülemediği içindir.
Cumhuriyet’in 86.yılında devletin hâlâ demokrasiye olan ihtiyacı çok büyüktür. Devlete daha çok demokrasi ve hukuk getirmek, Cumhuriyet’i daha çok demokrasiyle tanıştırmak şarttır, bir görevdir.
Laik Cumhuriyet’in, Türkiye’nin birliğinin, barış ve huzurun en iyi birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletiyle korunacağını hiç aklımdan çıkarmadan kutluyorum büyük bayramı...    
—————————————-
* Mehmet Bayrak; Şark İslahat Plânı, Kürtler’e Vurulan Kelepçe; Öz-Ge Yayınları, Ankara 2009.

milliyet



Bu yazı 995 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,729 µs