0 0 0000

Olli Rehn’in önderi Atatürk’müş!

AB Komisyonu’nun Türkiye ilerleme raporu yayınlandı biliyorsunuz..

Artık dinleyin durun: eksilerimiz ne artılarımız ne?

Bence bunları boşverin…

Bakın Komisyon Temsilcisi Olli Rehn rapor vesilesiyle ne diyor:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal Atatürk’e karşı büyük saygım var. O aynı zamanda şu anda Türkiye’de, AB’ye katılım sürecinde icra edilmekte olan Batılı modernleşmenin de kurucusu. O halde AB katılım süreci kapsamında Türkiye’nin batılılaşmasında ve Avrupalılaşmasında biz O’nun adımlarını izliyoruz.”

Nasıl ama?. Şapka mı çıkarırsınız, süngüye mi davranırsınız..

Hakikaten muhteşemler; kendi Atamızı bilmesek, bir anda boşluğa düşmeniz işten bile değil.

Adam diyor ki; “Bak kardeşim, Atatürk Batılılaşmacı değil mi? Evet. Biz Batı değil miyiz? Evet. O halde biz Atatürk’ü izliyoruz.. Sen de bizi izleyeceksin.”

Peki madem öyle.. “Senin önderin olan Atatürk”ü Koruma Kanunu’nu niye değiştirmek istiyorsunuz?

İlk tökezleme noktası neresi biliyor musunuz?. Atatürk’ün batıcı olduğu fikri.

O bağımsızlıkçıydı. Bu kelimenin “onuru” üzerine biraz düşünmek lazım.

Yoksa Rehn gibiler çıkıp işte böyle hepimizle dalga geçerler.

İsrail Türkiye’den değil TRT’den korkuyor?!

İsrail’in ‘evrensel hassasiyetleri’ni anlamak için iyi bir örnek var artık elimizde…

Türkiye ile yeniden bir krizin eşiğine geliyorsunuz.. Üstelik bu krizin, bölgesel ve küresel denklemlerden (!) ivmelenme ihtimali var..

Askeri işbirliğinin önemli ayaklarından biri iptal edilip, can düşmanınızla tatbikat kararı alınıyor..

Türkiye’nin Başbakanı çıkıp, “Türk halkı istemiyor” diyor..

Sen ki anlı-şanlı İsrail "tık" çıkar(a)mıyorsun.. Tutup TRT’de yayınlanan bir programı protesto etmek için Türkiye büyükelçisini Dışişleri’ne çağırıp, kızıyorsun?

Tatbikat krizi patladığında, “aman zaten Türkiye ile aramız limoni, huzursuzluk çıkarmayın” diyen tüm İsrail kabinesi üyeleri bir yana, Dışişleri Bakanı Liebarman TRT’ye kızıyor.

Demişler ki, “Düşman devlet bile bunu yapmaz”!

Garip değil mi?.

Hiç değil.

İsrail’in temel bakışı budur.. Kamuoyunu, özellikle de orta sınıfı etkileyebilecek yayınlardan ödleri kopar.

Neden?. Tecrübeleri fazladır o konularda da ondan!

Politik ilişkilerin bugün-yarın değişen konjonktürle değiştiğini bilirler yoksa.

Not: Bu arada o programı izlemiş değilim..TRT yine kendi kafasına göre, 'büyüklerimize yaranalım' mantığıyla cengaverlik yelkenleri açtıysa şaşırmam. O da ayrı konu.

Bugün uyuşturucu kaçakçısı oldular! Dün?

ABD Hazine Bakanlığı, terör örgütünün sözde lider kadrosunda yer alan Murat Karayılan, Ali Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ı “özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı” ilan etti.

Şimdi bu ne menem birşeydir bilmiyoruz.. Başka bilmediklerimiz de var: ABD şimdi mi bunları fark etti?

Hadi uyuşturucuyu fark etmedi (!) diyelim.. Terör örgütü üyesi olarak can aldıklarını, can alınmasına karar verdiklerini yıllardır görmedi mi?

Niye şimdi celalleniyor?..

“Efendim zaten terör örgütü olarak tanımlıyordu, şimdi şartlar da değişti.”

Yani?..

Daha önce uyuşturucu kaçırmadılar, cana kıymadılar “dünyanın konjonktürü değişince” ABD bunları fark etti.

Şimdi herkes “ABD, PKK’nın ipini çekmeye başladı” diyor.. Ama kimse çıkıp, “Ya madem öyle niye bu kadar yıldır çekmedi?” demiyor.

Denmiyor, çünkü, “İpini çekmedi, çünkü...” cümlesinin devamı var..

Not2: Bu, “özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı”nın  uluslararası hukuktaki sonuçları nedir? Adamları alıp başka diyarlara götürmenin Amerikancası olmasın? Mâlum konjonktür!

Bu yazı 2,554 defa okundu.