En Sıcak Konular

Bülent Korucu


Bülent Korucu
0 0 0000

Düşündüren iletişim kazaları



Ordunun böyle bir ihtiyacın farkına varmasını olumlu buluyorum. Yanlış giden ya da en azından yanlış anlaşılan şeylerin varlığı hissediliyor demektir. Teşhisi doğru, uygulanan reçeteyi eksik ve hatalı görüyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, 'bağrından çıktığı' milletle bir iletişim arayışı içinde olduğu dikkatlerden kaçmıyor. 30 Ağustos törenlerine bu arayış damgasını vurdu. Mesajın içeriği ve kullanılan araçlar tartışılabilir. Ancak böyle bir ihtiyacın farkına varmayı olumlu buluyorum. Yanlış giden ya da en azından yanlış anlaşılan şeylerin varlığı hissediliyor demektir. Teşhisi doğru, uygulanan reçeteyi eksik ve hatalı görüyorum.
'Güçlü ordu, güçlü Türkiye' sloganı eleştirilerden nasibini aldı. Ülke güçlü olursa tabii sonuç olarak güçlü ordu gelir. Güçlü ordunun ülkeyi güçlü kılmadığına dair pek çok örnek mevcut. Ağır savaş araçlarını stadyumlara taşımak güçlü ordu mesajını vermek için demode bir yol. Savaşların bilgisayar oyununa dönüştüğü çağda ithale dayalı ağır silahlarla övünmek ne kadar doğru? Bunlar bir yana, mesajın amacı topluma 'rahat uyuyun, biz nöbetteyiz' demek mi; 'eski konum ve etki gücüne sahibiz' iddiasını pekiştirmek mi? Halk, 'nöbetteyiz' şeklinde anlayarak mutlu oldu. Ancak kendini Genelkurmay'ın sivil sözcüsü şeklinde takdim eden bazıları farklı ifadelerle kafa karıştırıyor. Bu kişiler, askeri eleştirenlere hainden başlayıp böcekle biten yelpazede hakaretler sıralıyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un her sözünden, yüzündeki her ifadeden farklı anlamlar çıkarmaya çalışıyorlar. Kısaca askerin içe dönük siyasi mesajlar verdiğinde ısrarlılar. Genelkurmay'ın, söz konusu kişilerle arasındaki mesafeyi korumaması iltibasları haklı çıkarıyor. O zaman 'kaş mı yapılıyor, göz mü çıkarılıyor?' şüpheleri çoğalıyor.

İletişimde hedeflenen amaç, fotoğrafın bütününe bakılarak varılan sonuç ve oluşan algıdır. Bu açıdan bakıldığında da hatalar ön plana çıkıyor. 30 Ağustos, milletin yokluklar içinde kazandığı zaferin adı. Yoklar listesinin başında ise ordu vardı. O şartlarda kazanılmış zafer halkla paylaşılmaz, halk size bunu hediye eder. Zaten de öyle değil mi? Kutlamaların bir bölümü de kapalı alandaki kabul ve temsiller. Sokakta Mehmetçiğin söylediği marşa gözyaşlarıyla eşlik eden başörtülü bir anne veya sakallı bir amca orduevinin kapısına gelse içeri giremeyecekti. Bu çelişkiyi izah ve telafi edebilecek bir halkla ilişkiler sihirbazı yok! Resepsiyon kadrosuna bakınca çelişki daha büyüyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç eşsiz davet ediliyor. Neden? Çünkü hanımefendi başörtülü. Başka suçu, mahkumiyeti, suç bile isnadı yok. Başkan Vekili Osman Paksüt eşiyle birlikte salonda. Kendisi, Anayasa Mahkemesi'nin gizli oturumlarını sızdırmakla suçlanmıştı. Mahkeme sızdırmayı tescil etmiş ama delillerin elde ediliş şeklinden dolayı yargılamaya gerek görmemişti. Eşi ise halen terör örgütü üyesi suçlamasıyla sanık ve mahkemesi devam ediyor. Suçluluğu kesinleşene kadar masumdur denilebilir; doğrudur. Ama asıl mahkeme devam ederken hassas davranmak zorunda, Genelkurmay. Davetlilerin kutsanma töreni gibi sunulan yere, ağır cezada yargılanan kişileri çağırdığınızda, 'aklama-paklama mekanizmasına dönüşme' eleştirileriyle yüz yüze gelirsiniz. Diğer iletişim kazası teğmenin şehit ettiği dört askerle ilgili süreç. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Aslan Güner, gazetecilere açıklamayı geç yapmakla hata ettiklerini itiraf etmiş. Sorun aslında daha büyük; açıklamayı geç yapmak değil, yanlış ve yanıltıcı bilgi vermek. Ayrıntı verilmese bile 'olayda ihmali ve kusuru görülen bir teğmen mahkeme tarafından tutuklanmıştır' denilmesi gerekirdi. Taraf yazmasaydı, süreç böyle mi işlerdi şüpheleri hâlâ kafalardan silinmiş değil.

zaman



Bu yazı 2,202 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Emri verenle alan bir olur mu?
    • 11 Eylül 2012 Siyasette sonuçsuz arayışlar
    • 4 Eylül 2012 PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
    • 3 Ağustos 2012 Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
    • 31 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
    • 27 Temmuz 2012 Anketler ne diyor?
    • 6 Temmuz 2012 Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
    • 26 Haziran 2012 Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
    • 15 Haziran 2012 Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
    • 22 Mayıs 2012 Anayasanın dili
    • 11 Mayıs 2012 Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
    • 8 Mayıs 2012 CHP'de yerel seçim mücadelesi
    • 4 Mayıs 2012 AİHM, mahkemeyi ibra etti
    • 17 Nisan 2012 Balyoz'da acı fren!
    • 27 Mart 2012 Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
    • 16 Şubat 2012 MİT tartışmasındaki toz bulutu
    • 8 Şubat 2012 Dindarların talebi özgürlük
    • 3 Şubat 2012 CHP'liler dama oynuyor
    • 31 Ocak 2012 CHP'de anomali doğumun yan etkileri
    • 20 Ocak 2012 Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,437 µs