En Sıcak Konular

Fikret Bila


Fikret Bila
0 0 0000

DTP’nin durduğu çizgi



İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın ikinci basın toplantısında ortaya koyduğu çerçeveden sonra, DTP de dün Diyarbakır’da durduğu çizgiyi yansıttı. Bir ay önce Atalay’ın süreci başlatması ve Başbakan Erdoğan’ın DTP lideri Ahmet Türk’le görüşmesi sonrasında oluşan hava bugün çok farklı.
Atalay’ın açıklamalarıyla hükümet cephesi, gündemde bir anayasa değişikliği ve Kürtçenin eğitim dili olması gibi maddeler bulunmadığını ilan etti. DTP lideri Türk, aynı gün Diyarbakır’da bu açıklamaya “Dağ fare bile doğurmadı” yorumuyla yanıt verdi. Ahmet Türk, Emine Ayna ve Osman Baydemir de dün Diyarbakır’da yaptıkları konuşmalarla kendi kırmızı çizgilerini açıkladılar.
Gerek İçişleri Bakanı Atalay’ın gerek DTP sözcülerinin yaptıkları açıklamalar, hükümetle DTP arasında, işin özüyle ilgili önemli uzaklıklar olduğunu gösteriyor.
Bu uzaklıkları üç maddede toplayabiliriz:

Öcalan anlaşmazlığı
1- DTP, Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasında ısrar ediyor. Türk, “DTP’nin barış çabaları bir yere kadardır, sınırlıdır, canını vererek mücadele edenler müzakerenin içinde olmalıdır” diyerek hükümete adres gösterdi. Hükümet cephesindeki denklemde ise İmralı yok. Öcalan’ın muhatap alınması konusunda hükümet ve DTP iki uç çizgide duruyorlar. Hükümetin bu çizgiye çekilmesinde İmralı’dan yansıyan taleplerin payı olduğu muhakkak.

Anayasa’da uzlaşmazlık
2 - Hükümetle DTP’nin ayrı düştüğü bir diğer konu anayasa değişikliği. İçişleri Bakanı Atalay, hükümetin durduğu çerçeveyi çizerken Anayasa’nın 3. maddesindeki nitelikleri altını çizerek saydı ve gündemlerinde bir anayasa değişikliği olmadığını açıkladı. Oysa DTP, anayasa değişikliği olmadan çözümün de olmayacağını her fırsatta vurguluyor. DTP, Kürt kimliğine anayasal güvence altında siyasal kimlik istiyor. Türk tanımını düzenleyen 66. maddenin de değiştirilmesinde ısrarlı.

Kürtçe eğitim uyuşmazlığı
3- Üçüncü anlaşmazlık noktası Kürtçe eğitim. DTP cephesi Kürtçenin resmi eğitim dili olmasını talep ediyor, hükümet cephesindeki yaklaşım ise “seçmelik ders ve Kürt özel televizyon yayını” ile sınırlı gözüküyor.

DTP’nin sınırları
DTP’nin Öcalan ve PKK’dan bağımsız bir yaklaşım göstermesi mümkün değil. Bunu DTP lideri Ahmet Türk her vesileyle açıkladı. DTP sözcüleri “Bizim gücümüz yetmez Öcalan’la muhatap olun” diyerek sınırlarını ortaya koydu.
Bu koşullarda sözünü ettiğimiz üç konudaki talepleri kabul eden bir “açılım” sergilemedikçe DTP-PKK çizgisinin uzlaşmaya yanaşması olası değil. Bu nedenle “DTP, PKK’yla arasına mesafe koysun” yolundaki tavsiyelerin, DTP için bir anlamı yok. DTP sözcüleri tam aksine Öcalan ve PKK’dan ayrı bir varlık olmadıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. DTP her fırsatta siyasal güç kaynaklarının ve iradelerinin Öcalan ve PKK olduğunu vurguluyor.

Sorunun gerçek boyutu
Geldiğimiz noktada sorunun gerçek boyutunun, “el sıkışıp barışma” gibi basit bir olay olmadığının artık görülmesi gerekiyor.
DTP-PKK çizgisinin talebi, Kürtlerin “ayrı bir ulus olarak tanınmaları ve anayasa düzenlemesiyle bunun kabul ve ilan edilmesi” olarak ifade edilebilir. Bu kabule uygun olarak da adı konmadan fiilen federal bir sisteme geçilmesi DTP’nin ilk hedefi olarak görülüyor. DTP bunu açıktan söylemek yerine “demokratik özerklik” diye isimlendiriyor.
Hükümetin ise Anayasa’nın özüne dokunarak üniter yapıyı fiilen iki uluslu federal bir yapıya dönüştürecek yolu açmadıkça, Kürtçeyi resmi eğitim dili olarak kabul etmedikçe, Öcalan’ı muhatap almadıkça, genel af ilan etmedikçe, DTP’den destek görmeyeceğini, PKK’yı uzlaşmayla dağdan indiremeyeceğini anlamış olması gerekiyor.
Bundan sonraki süreç hükümetin kendi çizdiği çerçevede, kendi alacağı kararlarla “açılım”ı sürdüreceğini gösteriyor.

milliyet



Bu yazı 768 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ankara’nın müzakere planı nedir?
    • 26 Eylül 2012 Özkök: Bektaşi fıkrasına döndü
    • 19 Eylül 2012 PKK, BDP’yi boşa çıkardı
    • 9 Eylül 2012 PKK’nın yerleştirmeye çalıştığı dil
    • 7 Eylül 2012 Bomba sayımı vardı
    • 5 Eylül 2012 PKK’nın ‘ele geçirme’ ısrarı
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek’in mutabakat çağrısının muhatabı
    • 28 Ağustos 2012 Çiçek’ten ulusal mutabakat çağrısı
    • 26 Ağustos 2012 Kuzey Irak-Kuzey Suriye çelişkisi
    • 25 Ağustos 2012 ''Çözüm'' denilince ne anlaşılıyor?
    • 23 Ağustos 2012 Sadece cenazede değil
    • 19 Ağustos 2012 PKK’nın ''kontrol bende'' mesajı
    • 15 Ağustos 2012 PKK ile ilgili yanılgılar
    • 8 Ağustos 2012 Şemdinli’de neler oluyor?
    • 6 Ağustos 2012 PKK saldırılarının şifreleri
    • 5 Ağustos 2012 Büyük tasfiye
    • 29 Temmuz 2012 Kuzey Irak’ta ağzı sütten yanan Türkiye
    • 27 Temmuz 2012 Ankara’nın Barzani tercihi
    • 26 Temmuz 2012 PKK ve Kürt sorunu boyut değiştiriyor
    • 22 Temmuz 2012 Esad’ın tutunması artık çok zor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,350 µs