En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

TSK ve ‘Birkaç İyi Adam’



Bir televizyon kanalı yönetiyor olsaydım, şu günlerde yayınlayacağım ilk film, ‘Birkaç İyi Adam’ olurdu herhalde.

Orijinal adıyla ‘A Few Good Men’, başrollerinde Tom Cruise ve Jack Nicholson’un yer aldığı bir filmdir. Özellikle Nicholson’un oyunculuğu inanılmazdır. Onlara hayli güçlü bir oyuncu kadrosu eşlik eder.

Film, Küba’yla burun buruna bir donanma üssünde (ne ilginçtir, orası da Guantanamo’dur) geçen bir olayı konu alır.

Askeri üsteki bir deniz piyadesinin, aynı bölükte görevli iki asker tarafından öldürülmesi üzerine olaylar gelişir. Er Santiago’nun ölümünün basit bir hadise olmadığını, yüksek rütbeli bazı komutanların da işin içinde olduğunu adım adım izleriz.

İşin aslı şudur. Donanmada kalmak için yeterli fiziksel ve ruhsal özelliklere sahip görülmeyen Er Santiago, komutanlarının emri ve yönlendirmesiyle ‘kırmızı kod’ uygulanarak öldürülür. Böylece diğerlerine kötü örnek olan ‘zayıf’ bir asker yok edilmiş olur.

‘Birkaç İyi Adam’ baştan aşağı müthiş bir hesaplaşmadır.

Aldıkları ‘öldürme’ emrini sorgulamadan uygulayan iki askerin bir süre sonra kendileriyle hesaplaşması.

Donanma içinde efsane haline gelmiş bir komutanı yargılamak için, sistemdeki pek çok engeli aşmak zorunda olan genç bir avukat-teğmen. Üs

telik hayatı boyunca duruşma salonuna girmeden dava kazanan ve bir anlamda ‘sistem’le yeni tanışan bir avukat.
Olup biten karşısında kanayan vicdanını susturamayıp canına kıyan bir başka asker.

***

Mahkeme salonunda, avukat rolündeki Tom Cruise ve albay rolündeki Jack Nicholson’ın diyalogları gerçekten izlenmeye değerdir. Hele finale yaklaşırken aralarında geçen şu diyalog:

‘-Cevap mı istiyorsun?

-Gerçeği istiyorum.

-Sen gerçekle baş edemezsin evlat!’

Komutanın gerçeği, burnunun dibindeki Küba tehdididir, güvenliktir, donanmanın geleceğidir.

Bu gerçek, zayıflıklara izin vermez, onu en sert biçimde cezalandırır.

Er Santiago’nun gerçeği ise, bunlar adına kendisine uygulanan ‘kırmızı kod’dur.

Yani ölümdür.

***

Gerçeği mi istiyoruz?

Evet, gerçeği istiyoruz.

Bize birileri ‘Gerçekle baş edemezsiniz’ mi diyor?

Cevabımız hayır, gerçekle başa çıkabiliriz.

Onun için gerçeği istiyoruz.

Kendisine emanet edilmiş çocuklarımızın eline pimi çekilmiş bomba verip onları cezalandıranların, canlarına kıyanların gerçeğini istiyoruz.

‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak’ suçundan tutuklanan teğmene, böyle bir cezayı uygulama imkanını ya da rahatlığını tanıyan, üstelik sonrasında ‘kaza’ diye rapor tutabilen sistemin gerçeğini istiyoruz.

Evlatlarını önce ‘Kaza sonucu öldü’ diye teslim alan, sonra korkunç bir iddiayla bir kez daha canı yanan anne-babalar adına gerçeği istiyoruz.

Ve hepsinden önemlisi, vicdandan yoksun bir ‘güç’ istemiyoruz.

***

Biz gerçekle başa çıkabiliriz.

Yeter ki onu ortaya çıkaracak ‘birkaç iyi adam’ olsun. Evet. Tek ihtiyacımız, bunların üzerine gidebilecek ‘birkaç iyi adam.’

Belki de birkaç cesur ve iyi adam.

Sistemle hesaplaşabilecek kadar cesur, annelerin yüzüne bakacak kadar vicdan sahibi.

Hepsi bu.

star



Bu yazı 1,407 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,412 µs