En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

MHP niye bu kadar sert?



Milli Güvenlik Kurulu'nun bildirisine yansıyan ifadeler 'demokratik açılımı' devlet politikasına dönüştürdü. Doğrusu uzun MGK toplantısının ardından böyle net bir metin beklenmiyordu.
Bu noktadan sonra artık sadece AK Parti hükümetinin inisiyatifiyle yürüyen süreçten söz edemeyiz. Devletin zirvesi açılıma destek çıktı ve devam etmesini istedi.

Sürece başından beri muhalefet eden MHP cepheyi genişletti, bildiriden dolayı MGK'ya da tepki gösterdi. Bahçeli'nin ağzından duymaya pek alışık olmadığımız kadar ağır sözler çıktı. Şu cümleye bakın: 'Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı'. MHP'nin demokratik açılıma yüklediği anlam bir ayrışma, bir parçalanma veya bölünme.

Başta Genelkurmay olmak üzere devlet kurumlarının desteği de MHP'nin politikasını esnetmedi. Aksine sertleştirdi. MHP'nin hedefi sadece siyasetti, bildiriden sonra devletin kurumları da hedefte. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bahçeli'nin açıklamalarını 'yakışıksız' bulduğunu kamuoyuna duyurdu.

Konu hassas. Özellikle siyasî alandaki ithamların karşılık bulmaması mümkün değil. Hiçbir siyasî lider bu suçlamalar karşısında yutkunamaz, sessiz kalamaz. 'Demokratik açılım ABD'nin projesidir' ithamında olduğu gibi. Başbakan Erdoğan iddia sahiplerini ispat etmeye çağırdı. Erdoğan 'İspat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar' dedi.

Erdoğan'ın ispat isteme hakkı var. Konu siyasî istismara açık... Yine de kullandığı 'alçak veya namussuz' gibi kavramlar ağır kaçtı. Kavga daha da kızıştı. MHP lideri dün Başbakan'a daha ağır üslupla cevap verdi. Doğrudan Erdoğan'a yüklenirken 'Başbakan Erdoğan'ın Milliyetçi hareketi hedef alan seviyesiz beyanları ve ahlak dışı saldırıları, hezeyan bataklığında çırpınan bir ruh halinin yansımasıdır' dedi. Bir siyasî parti liderinin ülkenin başbakanı için böyle ifade kullanması doğru mu? Bahçeli 'MHP idamın kaldırılmasına oy vermedi' diyor, haklı, MHP milletvekilleri 'idam kaldırılmasın' dedi. Ama unutmamak lazım ki idam dosyası Başbakanlık'ta Bahçeli'nin oluruyla bekledi. İdamın kaldırılmasını isteyenler de birlikte ülkeyi yönettikleri ortaklarıydı: DSP ve ANAP...

Demokratik açılım Başbakan'ın sorumluluğunda yürüyen bir proje... Henüz içeriği tam anlamıyla bilinmiyor. Koordinatör Bakan Beşir Atalay'ın görüşmeleri sürüyor. Dün de Türk Ocağı Başkanı Nuri Gürgür'le bir araya geldi. Gürgür '25 yıldır kanayan yaranın halledilmesi gerekiyor' dedi. Eylem planı bu görüşmelerin ışığında son şeklini alacak.

MHP'nin içeriğini bile tam bilmediği projeye karşı bu kadar sert tepki koyması ne kadar doğru? Eğer MHP demokratik açılımın ülkenin iç dinamikleriyle değil de bir ABD'nin projesi olarak geliştiğini düşünüyorsa tam ispatlayamazsa bile bu iddiasının altını doldurmak durumunda. Ancak bugüne kadar bu iddia slogandan öteye geçebilmiş değil. Öteden beri içerideki her olan biteni dışarıdan bilmek, ABD'ye veya İsrail'e bağlamak sağ siyasetin hastalığıdır.

MHP çok uç noktalara taşıdığı, hatta zaman zaman toplumun sinir uçlarına dokunduğu bu sert muhalefeti niye yapıyor? Sadece kongre kaygısıyla açıklamak ikna edici değil. Muhalefet stratejisi iktidara tepki veya hükümet projelerine itirazın ötesinde. MHP bugün devlet politikalarına karşı çıkan bir noktaya geldi. Neden? Günlerdir düşünüyorum, askerin destek verdiği bir süreci bölünme olarak yorumlamasının altında ne yatıyor?

Gerek Cumhurbaşkanı Gül'ün gerekse başta Başbakan olmak üzere bakanların 'Öcalan kesinlikle muhatap değil, İmralı sürecin dışında' demesine rağmen niçin ısrarla Öcalan'ı, terör örgütünü süreçle ilişkilendiriyor? Herkes çözüm derken neden MHP dağa çıkmaktan söz ediyor? Acaba MHP'ye 2011 seçimlerinin ateşi erken mi düştü?

Çözümü engellemenin belki kısa vadede siyasî getirisi olabilir ama uzun vadede sadece engelleyenler değil herkes ağır bedel öder. Türkiye kaybeder, en çok da dışarıda...

zaman



Bu yazı 823 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,598 µs