Siz onu ‘367’nin mucidi’ olarak tanıyorsunuz. Esasında, ‘aktarıcısı’dır. E-muhtıra sürecini taçlandıran 367 buluşu, eski YÖK başkanı Prof. Erdoğan Teziç’e aittir.
Kıymetli Kanadoğlu, ‘toplantı yeter sayısı’na yeni ve el değmemiş bir açılım getiren 367 buluşunu Teziç’ten almış, CHP ve Anayasa Mahkemesi’nin istifadesine sunmuştur. Kaynak da göstermemiştir.
Kamuoyu, kaç gündür, askerlerin sivil mahkemede yargılanmasına imkan tanıyan ‘geceyarısı yasası’nı tartışıyor.
Esasında kimsenin tartıştığı yok.
Sadece itirazcıların ‘itirazlarını’ dinliyoruz.
Neye itiraz ettikleri o kadar seçik değil ama, dinliyoruz işte...
Cihet-i askeriye bu yasayı sevmedi. Yasa yürürlüğe girerse, ‘ihbar mekanizması kötüye kullanılabilir’miş.
CHP sevmedi.
Ergenekon muhibleri sevmedi.
Öğrendiğimize göre, Mehmet Bekaroğlu’nu da sevmemiş.
Darbeci ve muhtıracıların sivil mahkemede yargılanmaları niçin kötü? Hiçbiri bu soruya cevap vermiyor. Bekaroğlu’nun da bir cevabı olduğunu sanmıyorum.
Kötü olan, yasanın gece yarısı çıkmış olması mı, bu işe parlamentoda çoğunluğu oluşturan partinin öncülük etmesi mi? Hangisi?
Bekaroğlu ‘Kaç göç, geceyarısı, estek köstek’ türünden laflar ediyor ama, tatmin edici bir gerekçe sunamıyor.
Konu netameli...
İtirazcıların ‘itiraz’ sadedinde söyledikleri netameli...
Tepeden tırnağa netameli bir konu tartışılacak da, Yargıtay Cumhuriyet Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu geri duracak...
Mümkün mü?
Bakın ne diyor: ‘Anayasa değişikliği yapılmadan yasanın yürürlüğe girmesi daha başka büyük sorunlara neden olur. Ana muhalefet partisi, Anayasa Mahkemesi’nde bunun iptali için dava açmalı. O da yetmez, askeri mahkeme, çıkarılan yasayı anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne göndermeli.’
Buraya kadar anlaşıldı.
Kanadoğlu, mahut yasanın, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini/dönmesi gerektiğini, gerekli başvurunun anamuhalefet partisi ve askeri mahkeme tarafından yapılacağını/yapılması gerektiğini söylüyor.
Mümkün...
Fakat, ortaya, ‘onun şimdi kimse farkında değil’ dediği bir öneri atıyor ki, tam anlamıyla dehşet verici.
Buyurun okuyalım: ‘Anayasa maddeleri doğrudan uygulanabilir haldeyse, o takdirde mahkemeler yasayı ihmal ederler, doğrudan anayasayı uygularlar. Der ki askeri yargı ‘ben yetkimi görevimi anayasadan alıyorum, bu çıkardığınız yasayı uygulamıyorum, ben devam ediyorum.’ Tabi kendisine dosya gönderilmiş olan adli yargı da aynı şeyi yapabilir. Adli yargı da ‘anayasayı uygularım, bu davaya bakmam’ diyebilir.’
Şunu demek istiyor Kanadoğlu:
Mahkemeler yasayı takmasın, kendi bildiğini okusun.
Demek ki mahkemelerin görevi yasaları uygulamak değildir.
Demek ki mahkemeler kendisini Anayasa Mahkemesi yerine koyabilir.
Demek ki ‘üst norm’ sayılan anayasa dururken, yasalar yok hükmünde sayılabilir.
Demek ki biricik yasama organı parlamento hakim kararıyla by-pass edilebilir.
İşte Sabih Kanadoğlu’nuz.
Beyefendi mahkemeleri ‘suç’a icbar ediyor, siz tutup onu ‘onursal’ sıfatıyla taltif ediyorsunuz.
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle