En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Başbuğ haklı ama...



Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "TSK'nın bütünlüğünün korunmasını ve haksız yere yıpratılmasını ülkemizin bir beka sorunu olarak görüyoruz." derken son derece haklı. Bu zor coğrafyada Silahlı Kuvvetler'in moralsiz ve zayıf düşmesini hangi Türk vatandaşı ister? Güçlü bir ordu, istisnasız hemen herkesin ortak temennisi... Ama bugün manzara hiç de iyi değil.
TSK'nın son dönemde sert eleştirilerin hedefi olduğu doğru. Başındaki komutanın isyan etmesi boşuna değil. Ama müsebbiplerini dışarıda araması yanlış... Orduyu asıl yıpratan, içeridekilerin yaptıkları. 10 yıla bu gözle bir bakın... 28 Şubat gibi doğrudan demokratik sürece kasteden toplum mühendisliği projeleri, hükümeti devirmeyi amaçlayan darbe senaryoları, andıçlar, lahikalar, internetten yayımlanan gece yarısı bildirileri...

Ve hâlâ ne olduğu tespit edilemeyen irtica eylem planı adlı belge... 15 gündür Türkiye, bu belgeyle yatıp kalkıyor. Sadece medya, siyaset dünyası değil, sokaktaki insan da darbe belgesini konuşuyor. Ne oldu? Askerî savcılık bir dizi işlem yaptı; inceledi, araştırdı, soruşturdu ancak belirsizliği ortadan kaldıramadı. Cevabı aranan soru adedi 5'ti, askerî savcılığın kararından sonra 15 oldu. Başbuğ'un konuşması ise ilave sorular doğurdu. Cevap yok, yeni soru var. Başbuğ 'Belge değil, kâğıt parçası' dedi ama neredeyse toplumun bütün kesimlerinde belgenin ciddiye alınması konusunda mutabakat var. 'Genelkurmay'da delillere ulaşılamadı, işlem bitti' denerek rafa kaldırılacak dosya değil bu. Bırakın doğruluğunu araştırmayı, sahteyse de kimlerin nerede hangi amaçla hazırladığı mutlaka ortaya çıkarılmalı. Başbuğ, sivil savcılara yaptığı çağrıda 'faillerini bulun' diyor ve şu cümleyi sarf ediyor: "Yoksa bu belge doğru mudur, yanlış mıdır bunu soruşturun demiyoruz". Niye demiyor? Askerî savcılığın kararı Genelkurmay Başkanı'nı tatmin etmiş olabilir ama kamuoyuna inandırıcı gelmedi. Savcı, Albay Dursun Çiçek'in 40 yıllık imzasını değiştirmesini incelemeye gerek duymadı. Belgenin ele geçtiği ofisin sahibi Ergenekon tutuklusu Serdar Öztürk'le ilişkilerini soruşturmadı. Başbuğ'un, 'Fotokopi olduğu için bizim savcılar hiçbir ilerleme sağlayamadı, bir de siz bakın ve belgenin aslını bulun' demesi gerekmez miydi?

Medyanın karşısına çıkacağını duyunca Başbuğ'dan iki sorunun cevabını özellikle bekledim. İlki, Genelkurmay karargâhında çalışan bir kurmay albayın -haydi sahte demeyelim farklı diyelim- farklı imza atmasına neden göz yumulduğu... Askerî yargıya göre olağan şüphelinin kovuşturma sırasında çifte imza atması suç değil mi? Diğeri ise daha önce fişleme belgeleri skandalına imza atan Albay Çiçek hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı... İkisi de soruldu. Ancak Başbuğ'un bu sorulara verdiği cevaplardan ben bir şey anlamadım.

Bu eylem planı, gerçekten dışarıda hazırlanmış sahte bir belge de olabilir. Sivil yargının kararını beklemek gerekiyor. Ayrıca olay, önümüzdeki hafta MGK'ya da taşınacak. Anadolu'da 'iftiranın yakışanından kork' diye bir söz var. Eğer belge gündeme düşer düşmez 'ne alakası var' denmediyse Genelkurmay'ın bu algıdan da gerekli dersleri çıkarması lazım. TSK'yı yıpratan, kimi mensuplarının toplumun tepkisini çekecek işler yapması. Millet kendi içinden ordusunu göz bebeği gibi görse de yanlışlıklar karşısında susması, itiraz etmemesi mümkün değil. Demokrasilerde hiç kimse eleştiriden münezzeh değil. TSK, bu topraklarda yaşayan herkesin ordusu... Bir siyasî parti gibi davranamaz. İktidardaki partiyi alaşağı etmek kimi subay veya generallerin işi değil. Türkiye, artık açık toplum... Kapalı kapılar arkasında olup bitenler kısa sürede gün yüzüne çıkıyor. Bundan rahatsız olmamak da gerekir.

Başbuğ, "Ordunun yıpranması Türkiye için bir beka sorunu." derken haklı... Sorumlularını dışarıda aramadan evvel içeride yapılacaklar var. Önce özeleştiri...
 
zaman



Bu yazı 901 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,440 µs